2. Hukuk Dairesi 2015/13196 E. , 2016/4730 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Aile Konutu Şerhi Konulması-Tasarruf Yetkisinin Kısıtlanması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanma davasının eki niteliğinde olan ve boşanma davası içinde talep edilen Türk Medeni Kanununun 174. maddesi kapsamındaki tazminat taleplerinin kısmen reddi veya kabulü halinde ayrıca vekalet ücretine takdir edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektiği ölçüde hakim, belirleyeceği mal varlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir (TMK m. 199).
Davalı erkeğin ailenin ekonomik varlığının korunmasını gerektirecek veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmak amacına yönelik bir davranışı kanıtlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 199. maddesi koşulları oluşmadığından kadının tasarrufun kısıtlanmasına yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı kadın dava dilekçesinde aile konutu şerhi konulması talebinde de bulunmuştur. Bu istek boşanmanın eki niteliğinde olmayıp harca tabidir. Yatırılan başvurma harcı bu isteği de kapsar. Mahkemece, bu taleple ilgili maktu ve karar harcının Harçlar Kanununun 30-32. maddeleri gereğince tamamlanması için davacıya süre verilmesi, harç tamamlandığı takdirde bu hususla ilgili bir karar verilmesi, aksi takdirde Harçlar Kanununun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
4-Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 2. bentteki bozma sebebi yönünden oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.10.03.2016(Prş.)
KARŞI OY YAZISI
Yapılan soruşturma ve toplanan delilere göre, davalının 07.06.2009 tarihinde taşınmazın (aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın ) satışı için bir internet sitesine ilan verdiği, 14.03.2011 tarihinde taşınmazdaki hissesinin bir bölümünü de sattığı anlaşılmaktadır. 20.06.2012 tarihinde açılan boşanma davası ile de eşler arasındaki husumet ve yoğun çekişme/uyuşmazlık daha da belirgin hale gelmiştir.
Davalının üzerine kayıtlı taşınmazı elden çıkarma riski/ tehlikesi vardır. Aksi düşünce riskin gerçekleşmesini beklemek olur. Türk Medeni Kanununun 199. maddesinin kapsamındaki davanın kabulü için gereken koşullar oluşmuştur. Mahkemenin kararı bu yönüyle de doğru olup onanmalıdır.
Bu sebeple, bozma ilamının ikinci bendinde yazılı olan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.