Esas No: 2019/779
Karar No: 2019/4257
Karar Tarihi: 13.03.2019
un işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya - kamu güvenliği - kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/779 Esas 2019/4257 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Silahla tehdit suçundan sanık ..."ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 266/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve adli emanetin 2017/1722 sırasında kayıtlı tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün 5237 sayılı Kanun"un 54. maddesi gereğince müsaderesine dair Sakarya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/136 esas, 2017/1384 sayılı kararınına karşı sanık tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bila tarihli ve 2018/9 Değişik İş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 08/01/2019 gün ve 94660652-105-54-12722-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/01/2019 gün ve 2019/4776 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, suçta kullanıldığından bahisle adli emanetin 2017/1722 suç eşyası esas defter sırasına kayıtlı Sarsılmaz Kılınç 2000 Mega marka ve T1102-10U08155 seri numaralı tabanca ve bu tabancaya ait şarjörün 5237 sayılı Kanun"un 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmiş ise de; Sakarya Emniyet Müdürlüğü"nün 25/01/2018 tarihli yazısı ile anılan tabancanın mülkiyeti devlete ait olan silâhlardan olduğunun anlaşılması karşısında, idareye teslimine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Silahla tehdit suçundan sanık ..."ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 266/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve adli emanetin 2017/1722 sırasında kayıtlı tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün 5237 sayılı Kanun"un 54. maddesi gereğince müsaderesine dair Sakarya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/136 esas, 2017/1384 sayılı kararınına karşı sanık tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bila tarihli ve 2018/9 Değişik İş sayılı kararının, Sakarya Emniyet Müdürlüğü"nün 25/01/2018 tarihli yazısı ile anılan tabancanın mülkiyeti devlete ait olan silâhlardan olduğunun anlaşılması karşısında, idareye teslimine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Polis memuru olan sanık ..."ün, TCK"nın 106/2-a, 266/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilirken adli emanetin 2017/1722 sırasında kayıtlı olan ve dosya içerisinde mevcut 31/07/2013 tarihli zati demirbaş tabanca satış senediyle sanığa zati demirbaş olarak satıldığı anlaşılan tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün TCK"nın 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilip verilemeyeceğinin ve buna bağlı olarak Sakarya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/136 esas, 2017/1384 sayılı kararında ve bu karara karşı sanık tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bila tarihli ve 2018/9 Değişik İş sayılı kararınında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ile 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11/03/2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
TCK"nın "Eşya müsaderesi" başlıklı 54. maddesi;
"(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur" şeklindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11/07/2014 tarihli ve 2014/6-66 esas, 2014/365 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir. Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır. Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası olduğu için, hükmün tabi olduğu kanun yoluna tabi olması gerekmektedir. Dolayısıyla açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde yer alan müsadere kararına karşı da ancak itiraz kanun yoluna başvurulabilecektir. Zira açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan hükmün temyiz merciince denetlenebilme imkanı bulunmayan bir aşamada, hükmün bir parçasını oluşturan müsaderenin temyizen incelenebileceğini kabul etmek, bir bütün olan hükmün bir bölümünün itiraz, bir bölümünün ise temyiz kanun yoluna tabi olacağı gibi çelişkili bir halin ortaya çıkması sonucunu doğuracaktır. Diğer taraftan, müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu itibarla itiraz kanun yoluna tabi bulunan açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün temyizen incelenmesi, dolayısıyla eylemin sabit olup olmadığının belirlenmesi mümkün olmayacak, bunun sonucu olarak eylemin sabit olduğu belirlenmeden eksik bir değerlendirmeyle müsadere kararının doğru olup olmadığının tespiti eksik bir değerlendirme olup, usul ve kanuna aykırı olacaktır. Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde yer alan müsadere kararının denetimini yapacak olan itiraz mercii, Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 gün ve 534-15 sayılı kararında ayrıntılarına yer verildiği üzere, 5271 sayılı CMK"nun 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden inceleme yaparak, öncelikle eylemin sabit olup olmadığını, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait bulunup bulunmadığını, eşyanın müsaderesine karar verilmesinin orantılılık kuralına uygun olup olmadığını değerlendirerek, sonuçta müsadere konusundaki kararın da isabetli bulunup bulunmadığını kapsayacak şekilde bir karar vermelidir. Bununla birlikte, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle hükmün henüz hukuken varlık kazanmaması ve beş yıllık denetim süresi göz önünde bulundurulduğunda, hak kayıplarına neden olunmasının önüne geçilebilmesi amacıyla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen durumlarda, TCK"nun 54/4. maddesinde belirtilen üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyalar hariç olmak üzere, müsadereye konu eşyanın denetim süresi içerisinde ve gerektiğinde belirlenecek şartlar dahilinde yediemin sıfatıyla sanığa teslimine karar verilip verilemeyeceği hususu da ayrıca yerel mahkemelerce değerlendirilmelidir.
İncelenen dosyada;
Polis memuru olan sanık ... hakkında 15/01/2017 tarihli silahla tehdit eylemi nedeniyle TCK"nın 106/2-a ve 266. maddeleri uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Sakarya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/136 esas, 2017/1384 sayılı kararıyla sanığın, TCK"nın 106/2-a, 266/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve adli emanetin 2017/1722 sırasında kayıtlı... marka ve T1102-10U08155 seri numaralı tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün TCK"nın 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, anılan karara sanık tarafından beraat etmesi gerektiğinden ve tabancasının müsadere edilemeyeceğinden bahisle itirazda bulunulduğu, mercii Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bila tarihli ve 2018/9 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla itirazın reddine karar verildiği,
Dosya içerisinde mevcut 31/07/2013 tarihli zati demirbaş tabanca satış senedi incelendiğinde, suçta kullanıldığı kabul edilen ... marka ve ... seri numaralı tabancanın 370,00 Türk lirası karşılığında sanığa zati demirbaş olarak satıldığı,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Mercii kararının hukuka uygun olup olmadığı değerlendirilmeden önce "zati demirbaş tabanca" kavramı üzerinde durulmalı ve zati demirbaş tabancanın suçta kullanılması halinde TCK"nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilip verilemeyeceği belirlenmelidir.
Ceza Genel Kurulunun 07/05/2002 tarihli ve 2002/4-116 esas, 2002/245 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un, suç tarihinde yürürlükte bulunan 23/02/2000 günlü ve 4534 sayılı Yasa ile değişik Ek 8. maddesinde; “Milli Savunma Bakanlığınca temin edilen tabanca ve mermiler, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki subay, astsubay ve uzman jandarma çavuşlara; Emniyet Genel Müdürlüğünce temin edilen tabanca ve mermiler, emniyet hizmetleri sınıfı personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra ünitelerinde istihdam edilen çarşı ve mahalle bekçilerine, görevlerinde kullanmak üzere bedeli mukabili zati demirbaş silah satılır. Satılan silahların; ayrılma, ihraç ve benzeri sebeplerle geri alınma usul ve esasları ile satılma şekil ve şartları, zayi, hasar, onarım, kadro standardı dışı bırakılması, eğitim ve görevde kullanılan mermilerin bedelli veya bedelsiz temini ve diğer hususlar, çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükmü yer almış, 6136 sayılı Kanun"un Ek 8 ve Ek 9. maddelerine istinaden hazırlanıp 17/03/1989 günlü ve 20111 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline Görevlerinde Kullanılmak Üzere Bedeli Mukabili ... Tabanca Satımına Dair Yönetmeliğin 3. maddesinin (f) bendinde ise “... Tabanca; Emniyet Teşkilatının Kuvvesinde kayıtlı Devlet malı silahı iken, bu Yönetmelik hükümleri gereği Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline bedeli mukabili satışı yapılan, personelin memuriyeti süresince Devlet malı silah statüsünü muhafaza eden, görevi süresince taşınmak ve kullanmak zorunluluğu olan üçüncü kişilere satış, devir ve hibesi yapılamayan ancak; personelin emekli olup, memuriyetten ayrıldığında kuvve kaydından çıkarılarak personelin zati malı olacak silahı,” ifade edeceği belirtilmiş, 01/06/1991 günlü ve 20888 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinin (n) bendinde ise zati demirbaş tabanca; Emniyet Teşkilatının kuvvesinde kayıtlı Devlet malı silah iken, bu Yönetmelik hükümleri gereğince Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeline bedeli mukabili satışı yapılan, personelin memuriyeti süresince Devlet malı silah statüsünü muhafaza eden, görev süresince taşınmak ve kullanmak mecburiyeti olan üçüncü kişilere satış, devir ve hibesi yapılamayan, ancak; personelin emekli olup memuriyetten ayrılmasından sonra kuvve kaydından çıkarılarak personelin zati malı olacak silah şeklinde tanımlanmış; aynı Yönetmeliğin 72 ile 84. maddelerinde ise zati demirbaş tabancaların satışı ile ilgili yapılacak işlemler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ancak; bu Yönetmelikte; Bakanlar Kurulunun 02/12/1999 günlü ve 99/13749 sayılı kararı ile yürürlüğe konulmasına karar verilip, 29/12/1999 günlü ve 23921 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle yapılan değişiklik ile 2. maddesinin (n) bendindeki zati demirbaş tabanca “Emniyet Genel Müdürlüğünce temin edilen ve Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra birimlerinde istihdam edilen çarşı ve mahalle bekçilerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerince bünyesindeki subay, astsubay ve uzman jandarma çavuşlara görevlerinde kullanılmak üzere, bedeli mukabili satılıp da emekli olduklarında kendilerine zati silah olarak ruhsata bağlanacak tabancaları, ifade eder” şeklinde yeniden tanımlanmış, zati demirbaş tabancalara ilişkin düzenlemeleri içeren 72 ile 84. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklik ile “zati demirbaş tabancaların” personelin memuriyeti süresince Devlet malı silah sayılmalarına son verildiği, ancak görevde kullanılma koşulunun korunduğu görülmektedir.
Somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece sanığın suçta kullandığı kabul edilen ve Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emaneti"nin 2017/1722 sırasında kayıtlı olan... marka ve T1102-10U08155 seri numaralı tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün TCK"nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Bu bağlamda; bir eşyanın müsaderesine hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla beraber, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır. TCK"nın 54/1. maddesi kapsamında verilen müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
İncelemeye konu olayda, polis memuru olan sanık ..."ün zati demirbaş olan tabancasıyla silahla tehdit suçunu işlediği kabul edilmiş, sanığın cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, tabanca ve şarjörünün TCK"nın 54/1. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmiştir. Öncelikle sanığın suçta kullandığı tabanca zati demirbaş olup üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç değildir. Anılan eşyanın üretiminin, bulundurulmasının, kullanılmasının, taşınmasının, alım ve satımının suç olarak düzenlenmemesi nedeniyle TCK"nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunludur. Müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle hüküm henüz hukuken varlık kazanmamıştır. Beş yıllık denetim süresi göz önünde bulundurulduğunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır. Hüküm açıklanmadıkça müsadere kararı da sonuç doğurmayacaktır. Ancak sanık denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlerse hüküm açıklanıp, sanığın eyleminin sabit olduğu tespit edilirse suçta kullanılan zati demirbaş tabanca müsadere edilecek, eylemin sabit olmaması ya da suçta kullanılmadığının anlaşılması halinde ise; zati demirbaş tabancanın sahibine iadesine karar verilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı varlığını koruduğu sürece zati demirbaş tabanca yönünden müsadere kararının da infazı mümkün olmayacaktır.
Bu açıklamalar karşısında; sanık ..."ün, TCK"nın 106/2-a, 266/1, 29/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve adli emanetin 2017/1722 sırasında kayıtlı tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün TCK"nın 54. maddesi gereğince müsaderesine dair Sakarya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/136 esas, 2017/1384 sayılı kararında ve bu karara karşı sanık tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bila tarihli ve 2018/9 Değişik İş sayılı kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4 maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 13/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.