2. Hukuk Dairesi 2015/26664 E. , 2016/4726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından; kusur belirlemesi, kadın yararına hükmolunan tazminatlar ve ziynet yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise; boşanma davasının reddi, kusur belirlemesi, yararına hükmolunan nafakalar ve tazminatların miktarları ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğin, müstakil bir konut temin etmediği, kendisi ve ailesinin kadın üzerinde baskı kurdukları, evden kovduğu, müşterek çocuk ve eşiyle ayrılık süresince ilgilenmediğinin, bu hale göre de boşanmaya neden olaylarda tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davacı-karşı davalı erkeğin ve davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulüne, davalı-karşı davacı kadın tarafından açılan boşanma davanın reddiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiş, kadının boşanma davası ispatlanamadığından reddolunmasına karar verilmiş ise de, kadının manevi tazminat talebinin kabulü gerekçesinde; erkeğin kadını ailesi ile birlikte yaşamak zorunda bıraktığı, davalının annesinin müvekkiline türlü eziyetler ettiği, kendisine ve ailesine sürekli hakaretler ettiği, erkeğin ailesinin bu tavırlarını bildiği halde kadını hiç bir zaman korumadığı, erkeğin henüz evliliklerinin 3. ayında davalı kadını evden kovduğu, davalı kadının çocuğunu ailesinin evinde dünyaya getirdiği, evlilik birliğinin sarsılmasında davalı kadının kusurlu olduğundan bahisle de kadın yararına maddi ve manevi tazminat ile nafakalara hükmolunmuştur. Oysa, tüm dosya kapsamını ve taraflar arasında önceden görülen boşanma ile tedbir nafakası dava dosyaları incelendiğinde; davacı-karşı davalı erkeğin, eşine müstakil bir konut temin etmediği, kendisi ve ailesinin kadın üzerinde baskı kurdukları, evden kovduğu, müşterek çocuk ve eşiyle ayrılık süresince ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre, evlilik birliğinin, davacı-karşı davalı erkeğin tutum ve davranışları sonucu temelinden sarsıldığı kabul edilerek, kadının boşanma davası açmakta haklı olduğu nazara alınarak kadının boşanma davasının da kabulüne karar vermek gerekirken, kadın tarafından açılan boşanma davasının reddi doğru değil ise de, erkeğin boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü, temyizin şümulü dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiğinden, kadının boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir. Bu durumda kadının boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücretini takdir ve hüküm altına alacağına (HMK m.331/1) göre, bu yönde hüküm kurulmak üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre küçüğün ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
5-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
6-Davalı-karşı davacı kadın ziynetlerin elinden alındığını iddia etmiş, davacı-karşı davalı erkek ise ziynetlerin kadın tarafından müşterek haneden ayrılırken götürüldüğü savunmasında bulunmuş, mahkeme de davalı-karşı davacı kadının ziynet talebinin kabulüne karar vermiştir. Olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olmasıdır. Diğer bir ifade ile bunların erkeğin zilyetliğine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Öte yandan söz konusu eşya, rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen ve götürülebilen nev’idendir. Davalı-karşı davacı kadın, ziynetlerle ilgili iddiasını, dinlenen tanık beyanlarıyla ispatlayamamış olup, bu hususa ilişkin tanık sözleri yeterli değildir. Ne var ki süresi içinde verdiği delil listesinde ziynetler hakkındaki iddiasıyla ilgili olarak "yemin" deliline de dayanmıştır. O halde, davalı-karşı davacı kadına ziynetlerle ilgili iddiası yönünden diğer tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması, karşı tarafın teklif olunan yemini edaya hazır olduğunu bildirmesi halinde, yemin teklif edilen tarafın usulünce yemine davet edilmesi (HMK m.228) ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4., 5. ve 6. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10.03.2016(Prş.)