Esas No: 2021/11601
Karar No: 2022/8085
Karar Tarihi: 30.05.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/11601 Esas 2022/8085 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/11601 E. , 2022/8085 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli mala zarar verme ve nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜMLER : Beraat ve mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
05.08.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca;
“Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile ... temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.”
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8(1). maddesi uyarınca,
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri hakkında Kanunun geçici 2'nci maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye -01.07.2016 tarihli 6723 sayılı Kanundan değişikliği öncesinde fıkra metninde: "Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar" ibâresi mevcuttu- kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322'nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları1 hariç olmak üzere, 305 ilâ 326'ncı maddeleri uygulanır.”
(Bölge Adliye Mahkemeleri 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.)
14.04.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a eklenen geçici 3. maddede ise;
"01.01.2014 -sonradan bu süre de 01.09.2020 tarihine kadar uzatılmıştır- tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet Savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet Savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir." denilmektedir. Ayrıca, 5320 sayılı Kanuna, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla eklenen hükümler ile Sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış, diğer kanunlarda Sulh ceza mahkemelerine yapılan atfın Asliye ceza mahkemelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
Konuyla ilgili mevzuat hükümlerini bu şekilde açıkladıktan sonra süreç içinde ortaya çıkan görüş ve uygulamaları özetleyecek olursak;
1412 sayılı CMUK'a göre, temyiz süresi kural olarak (duruşmalara katılan Cumhuriyet Savcısı da dahil olmak üzere) bir haftadır. Karar sanık veya katılanın yokluğunda verilmişse süre tebliğden itibaren işlemeye başlar.
Görüldü savcısının o yer ve mülhakat sulh ceza mahkemelerinin kararlarını temyiz süresi tefhimden itibaren bir ay, asliye ceza mahkemelerinin kararlarını temyiz süresi ise; 30 gündür.
01.06.2005'ten itibaren 5271 sayılı CMK döneminde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı özetle;
469 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış olduğundan, görüldü savcılarının o yer ya da mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını hangi sürede temyiz edebileceği konusunda yasal boşluk doğmuştur. Bu itibarla görüldü savcılarının, 5320 sayılı Kanun'un 8(1). maddesi uyarınca hâlen yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’un 310/3. maddesinin kıyasen uygulanması suretiyle, o yer veya mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını tefhimden itibaren bir (1) ay içerisinde temyiz edebileceği görüşündedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da, 28.04.2009 günlü, 2009/7-27 esas ve 2009/109 sayılı kararı ile 10.06.2014 günlü, 2013/834 esas ve 2014/321 sayılı ve benzeri kararlarında bu görüşü benimsemiştir.
Ancak, duruşmalarda bulunmayan görüldü savcısına, CMUK’un 310/3. maddesi uyarınca taraflara nazaran daha uzun bir temyiz süresi tanınması fikri uygulamada tam tersine işlediği gibi, “Silahların Eşitliği İlkesi”ne de uygun değildir.
Dairemizin görüşüne gelince;
Kanunyoluna başvurma hakkı, AİHS, Anayasa ve kanunlarımız ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma ile iddia ve savunma haklarının en önemli alt başlıklarından biridir. Bu hak, aynı zamanda erişim hakkı kapsamında da mütalaa edilmektedir.
Öte yandan ceza yargılamasına egemen olan en önemli ilkelerden birisi, “Silahların Eşitliği İlkesi”dir.
Nihayet ceza yargılamasında kıyas ve yorum mümkündür. Ancak, "İstisnai Kuralların Genişletici Yorumlanmaması İlkesi" de ceza yargılamasına egemen olan ilkelerdendir.
Bu itibarla, 1412 sayılı CMUK döneminde temyiz süresi ve başlangıcı konusunda kural olarak; sanık ve katılan bakımından kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir haftadır. Aynı şekilde duruşma savcısı açısından da kararın tebliğinden itibaren bir haftalık temyiz süresi geçerlidir. Buna karşılık duruşmalarda hazır bulunmayan Cumhuriyet savcılarına tanınan bir (1) aylık (veya otuz (30) gün) sürenin ise istisnaî bir düzenleme olduğu göz önüne alınarak yeni dönemde, istisnaî kuralın genişletici bir yorumla kıyasen uygulanamaması gerekir.
Dairemize göre, görüldü Savcısının o yer ya da mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz etme süresi ve başlangıcı konusunda, 01.06.2005 tarihinden itibaren bugüne kadar yasal bir boşluk yoktur.
Kanunkoyucu zikredilen hak ve özgürlükler ile “Silahların Eşitliği” ilkesinin gereği olarak, 5271 sayılı CMK ile savcı yani iddia makamı da dahil olmak üzere, temyize hakkı olan herkese, eşit bir temyiz süresi belirlemiştir :
7035 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05.08.2017 tarihine kadar bu süre bir hafta (yedi gün), bu tarihten itibaren ise; on beş (15) gün ...
469 sayılı Kanun'un 5/2 ve 825 sayılı Kanun'un 28/2. maddelerini kaldırmak suretiyle de; geçici bir süreyle sınırlı olarak uygulanması söz konusu olan 1412 sayılı CMUK dönemine ait kuralın istisnalarının uygulama alanını bilinçli bir şekilde daraltmıştır.
Buna göre, 7035 sayılı Kanun değişikliğinden önce taraflar açısından öngörülen temyiz süresi ile görüldü savcısının temyiz süresi aynı olup, 1412 sayılı CMUK m. 310/1 ve 5271 sayılı CMK m. 291'de ifade edilen kavram farklı olsa da bir hafta, yani yedi gündür.
Zira, 5235 sayılı Kanun’un 20/1-1 ve CMK’nın 260/2. maddeleri uyarınca yokluklarında verilen asliye ya da tek hakimli çocuk ceza mahkemesi kararlarını o yer ve/veya ağır ceza savcısının, kısaca ifade etmek gerekirse görüldü savcısının temyize hakkı bulunduğunda da kuşku bulunmamaktadır.
CMK’nın 38. maddesi 01.06.2005'ten beri yürürlüktedir. Bu maddeye göre süreyi tebliğden başlatmak kaydıyla, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihine kadar yürürlükte olduğunda kuşku bulunmayan ve temyiz süresinde asıl kuralı belirleyen CMUK'un 310/1. maddesi uyarınca görüldü savcısı açısından da, tıpkı duruşmada hazır bulunan savcı gibi bir haftalık temyiz süresinin geçerli olduğu görüşü, adalete, hakkaniyete ve ceza yargılamasında geçerli olan ilkelere daha uygundur.
Bu arada 6545 sayılı Kanun ile sulh mahkemeleri kaldırıldığından Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görüşüne göre kıyasen uygulanan 1412 sayılı CMUK'un 310/3. maddesi de kadük kalmıştır.
20.07.2016 tarihinde istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, istinaf savcıları, CMK m. 38 ve 291. hükümleri uyarınca ... tebliğden itibaren yedi günde, 5320 sayılı Kanun'un belirlediği istisnai hâllerde ise, ilk derece görüldü savcıları da aynı şekilde tebliğden itibaren CMK m. 38 ve CMUK m. 310/1 hükümleri uyarınca bir haftada asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz edebilirler.
05.08.2017 tarihinden sonrası Dairemize göre temyiz süresine gelince;
Bilindiği üzere; 05.08.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesi uyarınca, temyiz süresi yedi (7) günden onbeş (15) güne çıkartılmıştır.
Buna mukabil, 5320 sayılı Kanun'un 5560 sayılı Kanunla değişik 8. maddesi uyarınca, istinaf mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar verilen kararlar hakkında, bu kararlar kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin 4 ilâ 6 fıkraları hariç, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır. Diğer bir ifadeyle, 20 Temmuz 2016 öncesinde verilen kararlar, bu kararlar kesinleşinceye kadar doğrudan temyize tâbidir.
1412 sayılı CMUK'un 310/1. maddesi uyarınca, temyiz süresi bir haftadır.
Kanunyoluna başvurma hakkı, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı ile erişim hakkının en önemli alt başlıklarından birini oluşturmaktadır.
Bu hakkın yaygın ve etkili bir biçimde kullanılabilmesi için herkes tarafından kolayca anlaşılabilecek basit ve yalın yöntemler belirlenmeli ve sürelerin de mümkün olduğunca yeknesak olması görüşü benimsenmelidir.
Ceza Muhakemesinde “Derhal yürürlük ilkesi” geçerlidir. 7035 sayılı Kanunla temyiz süresi yedi günden onbeş güne çıkartılmıştır ve sanık lehinedir.
Kaldı ki, sonradan yürürlüğe giren kanun önceden yürürlükte olan kanunu zımnen ilga edebilir. Bir kısım kararlar yönünden yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'un 310. maddesi 7035 sayılı Kanunla zımnen ilga edilmiştir.
Bu düşüncelerden hareketle, 7035 sayılı Kanunla eklenen geçici birinci maddesiyle; 5271 sayılı CMK.'nın 291. maddesinde yapılan değişiklikler, “Bu (7035) Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ve sonrasında verilen kararlara uygulanır.” denilmek suretiyle, doğrudan ya da istinaf sonrası ayırımı yapmaksızın, 7035 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren verilen bütün kararların onbeş (15) günlük yeni temyiz süresine tâbi olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Özetlenecek olursa; 05.08.2017 öncesinde verilen kararlarda, yokluğunda karar verilen “görüldü savcısı”nın o yer veya mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz süresi, kararı temyize hakkı olan diğer süjelerle eşit biçimde ve tebliğden itibaren (7) gündür.
Bu açıklamalar ışığında; kararın, 08/12/2015 tarihinde o yer Cumhuriyet Savcısının yokluğunda verildiği, mahkeme kararında kararın yazım tarihinin; dosya içerisinde de tebliğ evrakının bulunmadığı, gerekçeli kararın onaylandığı tarihin 01.02.2016, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz tarihinin ise 03.02.2016 tarihleri olduğu anlaşılmakla, temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edildiğinden tebliğnamedeki red isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Oluş ve dosya içeriğine göre, suça konu eşyaların bulundukları yer, aralarındaki mesafe ve mağdurlarının farklı kişiler olduğu dikkate alındığında, olay gecesi sanığın, her bir mağdura yönelik farklı eylem ve kast altında nitelikli mala zarar verme suçunu işlediği gözetilmeden sanık hakkında, katılan ... ile mağdurlar ..., ..., ..., ..., ...’e yönelik TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde zincirleme suç hükümleri uygulanmak kurulması suretiyle eksik ceza tayini,
2-Bir kısım mağdurların beyanlarında zararlarının giderildiğini belirtmeleri karşısında, zararın ne zaman giderildiği tespit edildikten sonra sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 168. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılması gerektiğinin düşünülmemesi,
3-Sanığın geceleyin, katılan ...’e ait iş yeri ile mağdur .....’nün konutunun eklentisi mahiyetindeki alt katına girerek eşyalarına zarar verdiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında, katılan ...’e yönelik TCK’nın 116/2-4, mağdur ... ...’ye yönelik TCK’nın 116/1-4. maddeleri uyarınca, uzlaşma kapsamında bulunmayan nitelikli mala zarar verme suçu ile birlikte işlenen ve bu nedenle uzlaşmaya tabi olmayan nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının sübut bulduğu gözetilmeden yazılı şekilde beraat hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile katılan ... vekili ve sanık ... müdafiinin temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, 30.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.