Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1088
Karar No: 2019/65
Karar Tarihi: 05.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1088 Esas 2019/65 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1088 E.  ,  2019/65 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 21.06.2013 tarihli ve 2013/382 E., 2013/543 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/18405 E., 2013/18401 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı vekili, müvekkili tarafından konut sigorta poliçesi ile sigortalı dairenin, apartmanın ortak pis su gider borusunun tıkanması sonucu banyo ve tuvaletten geri tepen pis sular nedeniyle hasarlandığını, müvekkilinin sigortalısına 2.091,00 TL hasar bedeli ödediğini, davalı dışındaki kat maliklerinin de daha sonra tespit edilip davaya dahil edileceğini ileri sürerek, 2.048,00 TL hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece, davanın sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat mahiyetinde alacak davası olup Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, konut sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
    Söz konusu uyuşmazlık niteliği itibariyle ve davalının kat maliki olduğu belirtilerek bu sıfatı nedeniyle husumetin yöneltilmiş olmasına göre Kat Mülkiyeti Yasası"ndan kaynaklanmaktadır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının Ek-1.maddesine göre, bu Yasanın uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiğinden, mahkemenin yazılı gerekçeyle dava dilekçesinin görev yönünden reddi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, konut sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkiline konut sigorta poliçesi ile sigortalanan dairenin, apartmanın ortak pis su gider borusunun tıkanması sonucu banyo ve tuvaletten geri tepen pis sular nedeniyle hasarlandığını, hasar bedelinin sigortalıya ödediğini ileri sürerek şimdilik 2.048.00TL rücuen tazminat alacağının ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan ve davaya daha sonra tapu kaydından tespit edilerek dâhil edilecek diğer kat maliklerinden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, davanın sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat mahiyetinde alacak davası olup asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ilave olarak; bu tür rücuen tazminat davalarında davanın nedeninin Kat Mülkiyeti Kanunu değil haksız fiil olduğu, sigortacının haksız fiil nedeniyle uğranılan zarar bedelini sigortalısına ödedikten sonra bedeli Kat Mülkiyeti Kanunu gereğince değil, sigorta sözleşmesi gereğince ve haksız fiile neden olan failden talep etmekle yükümlü olduğu, eldeki davada olduğu gibi tesadüfen davalı kişinin oturduğu dairenin kat mülkiyeti kurulu bir apartmanda yer almış olmasının bu davanın dayanağının Kat Mülkiyeti Kanunu olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Konut Sigorta Sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemli eldeki davada uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanıp kaynaklanmayacağı, burada varılacak sonuca göre davanın sulh hukuk mahkemesinde mi yoksa asliye hukuk mahkemesinde mi çözümlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal kavramların ve ilgili kanun maddelerinin incelenmesi gerekmektedir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi” başlıklı 2. maddesinde;
    “(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
    (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiş iken;
    “Sulh Hukuk Mahkemelerinin Görevi” başlıklı 4. maddesinde;
    “ (1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;
    a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,
    b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,
    c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları,
    ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları görürler.” amir hükmüne yer verilmiştir.
    6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun TTK’nın 1472. maddesinin 1. fıkrasına göre; sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
    Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücû ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz"î haleftir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 22.3.1944 tarihli ve 37 E. 9 K. ve 17.01.1972 tarihli ve 1970/2 E.,1972/ 1 K. sayılı kararlarında bu husus "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur." şeklinde vurgulanmakta iken, 31.03.1954 tarihli ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı belirtilmiştir.
    O hâlde bu tür davalarda görevli mahkeme sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre belirlenmelidir.
    634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 16. maddesine göre; kat malikleri ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar. Aynı Kanun’un 19. maddesinin 3. fıkrasına göre ise; her kat maliki ana gayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur.
    Kanun’un 35/b maddesi ile de ana gayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması zorunlu hâle getirilmiş ve Ek 1. maddesi ile de “Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    “Kat İrtifakı Sahibinin Hakları”nı düzenleyen 17. maddesinin 3. fıkrası ile de “Kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi ana gayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, sigortalı bağımsız bölüm malikidir. Davacı vekili dilekçesinde, apartmanın ortak pis su gider borusunun tıkanması sonucu banyo ve tuvaletten geri tepen pis sular nedeniyle sigortalanan dairede meydana gelen zararı sigortalısına ödediğini ileri sürerek rücuen tazminat isteminde bulunmuş, bağımsız bölüm maliklerinin kusurları ile diğer bağımsız bölüme (riziko adresine) zarar verdikleri iddiasına dayanmıştır.
    Dosya kapsamında bulunan 22.10.2009 tarihli tapu senedinde taşınmaz üzerinde kat irtifakının kurulu olduğu belirtilmiştir. Hasar tarihi 13.01.2013 olup, sigorta şirketi tarafından düzenlenen ekspertiz raporunda sigortalıya ait konutun bulunduğu binanın yarısının boş vaziyette olduğundan bina yönetiminin bulunmadığının beyan edildiği yazılmıştır. Eldeki bilgilerden taşınmazın bulunduğu dava tarihi itibari ile riziko adresinin bulunduğu binanın kat mülkiyetine geçip geçmediği, binada kat irtifakı devam ediyorsa da üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanılmadığı tespit edilememektedir.
    Görev, kamu düzenine ilişkin olup HMK’nın 1. maddesi gereği yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Sigorta şirketi ödediği zarar bedeli oranında sigortalının haklarına halef olacağından ve bedeli ödedikten sonra sigortalı hangi davayı açabilecekse sigortacı da o davayı açabilecektir.
    Sigortalı ile zarar sorumlusu (davalı) arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek için riziko adresinin bulunduğu binanın niteliği ortaya konulmalıdır. Nitekim kat mülkiyeti kurulu taşınmazda veya 634 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 3. fıkrası gereğince Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanması gereken taşınmazda bağımsız bölüm malikinin diğer bağımsız bölüm maliklerine açtıkları davalar Kanun’un Ek-1. maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülecek iken; kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan şartlar gerçekleşmemiş ise genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.
    Mahkemece yukarıda açıklanan kanun maddeleri ve İçtihadı Birleştirme Kararları ile halefiyet ilkesi gözetilmeden, rizikonun bulunduğu taşınmazın niteliği kesin ve şüpheye yer vermeyecek biçimde belirlenmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
    Görevli mahkemeyi belirleyebilmek için mahkemece yapılması gereken iş; dava tarihi itibari ile taşınmazın bulunduğu bağımsız bölümlerde kat mülkiyetine geçilip geçilmediği, taşınmaz üzerinde kat irtifakı devam etmekte ise, yine dava tarihi itibari ile binanın üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanılmadığını tespit etmek; 634 sayılı Kanun’un Ek-1 maddesi gereği, aynı Kanun’un 19. ve 17. maddenin 3. fıkrasındaki şartların oluştuğunun anlaşılması hâlinde işin esasına girerek sonucuna göre bir karar vermek, bu şartların oluşmadığının tespit edilmesi hâlinde ise genel hükümler uygulanacağından dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermektir.
    O hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde peşin temyiz harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi