Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/599
Karar No: 2016/99
Karar Tarihi: 01.03.2016

Kasten yaralama - Hırsızlık yapmak amacı ile sanığın evine girmesi - Tahrik - HAGB - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/599 Esas 2016/99 Karar Sayılı İlamı

 

 

Ceza Genel Kurulu         2015/599 E.  ,  2016/99 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 09.01.2014
Sayısı : 542-1124

Kasten yaralama suçundan sanık ..."ın 765 sayılı TCK’nun 456/4, 457/1 ve 647 sayılı Kanunun 6. maddeleri uyarınca 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin, Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.04.2006 gün ve 1212-231 sayılı hükmün sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 09.04.2008 gün ve 20233-6661 sayı ile;
“...Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1-5237 sayılı TCK’nun 7 ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanıkların eylemlerinin uyduğu kabul edilen 765 sayılı TCK’nun ve 5237 sayılı TCK’nun tüm hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanmak suretiyle sonuçlar belirlenmesi, bu şekilde belirlenen sonuç cezaların karşılaştırılması ve sonucuna göre lehe olan kanunun belirlenmesi gerekirken açıklanan şekilde ve denetime olanak verecek biçimde değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Katılanın hırsızlık yapmak amacı ile sanığın evine girmesinin sanık için tahrik teşkil edip etmediğinin kararda tartışılmaması,
3-Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa’nın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 18.11.2008 gün ve 542-1124 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCK’nun 456/4, 457/1, 51/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 312 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5237 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmasına karar verilmiş, itiraz edilmeyen bu karar 01.01.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Sanık hakkında denetim süresi içinde 21.12.2010 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesince 24.01.2012 gün ve 7-33 sayı ile; 5237 sayılı TCK’nun 141/1, 143, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün Yargıtay 2. Ceza Dairesince 22.10.2013 gün ve 2091-23845 sayı ile onanarak kesinleşmesinden sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren mahkemeye ihbarda bulunulmuştur.
Bu ihbar üzerine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 18.11.2008 gün ve 542-1124 sayı ile; CMK’nun 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına, sanığın 765 sayılı TCK’nun 456/4, 457/1, 51/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 312 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi sonucunda dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.01.2015 gün ve 35163-2521 sayı ile;
"Suç tarihi olan 28.01.2005 tarihi ile inceleme tarihi arasında 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının CMUK’nun 322/1 ve 223/8. maddeleri uyarınca düşürülmesine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.03.2015 gün ve 86410 sayı ile;
"CMK’nun 231/8. madde son cümlesi, aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde, dava zamanaşımının 8. fıkrada belirlenen 5 yıllık denetim süresi içinde duracağını hüküm altına almıştır. Ancak denetim süresi içinde suç işlenmesi halinde dava zamanaşımı süresinin ne zaman işlemeye başlayacağına dair maddede açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle sanığın tabi tutulduğu denetim süresinin CMK’nun 231/8. maddesinde belirlenen beş yıllık süresinin geçmesi halinden başka bir nedenle sona ermiş sayılabileceğine, denetim süresi içinde işlenen suçun denetim süresini sona erdireceğine veya böyle bir durumun varlığı halinde hangi tarihin esas alınarak zamanaşımının hesaplanması gerektiğine dair bir düzenleme yoktur. Bu nedenle anılan konuda bir yoruma ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda 28.01.2005 günü atılı "kasten yaralama" suçunu işlediği iddia edilen sanık hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 29.07.2005 gün ve 2005/3071 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 12.04.2006 gün 2005/1212 esas, 2006/231 sayılı kararı ile sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verildiği, sanık müdafii tarafından hükmün temyiz edildiği, Yargıtay 2. Ceza Dairesi tarafından 09.04.2008 gün ve 2007/20233 esas, 2008/6661 sayılı kararı ile hükmün bozulduğu, Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda bu kez 18.11.2008 gün ve 2008/542 esas, 2008/1124 sayılı kararı ile sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği, bu hükmün itiraz edilmeden 01.01.2009 günü kesinleştiği, sanığın denetim süresi içinde 21.12.2010 günü işlediği hırsızlık suçu nedeniyle Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 24.01.2012 gün ve 2011/7 esas, 2012/33 karar sayılı kararı ile 6.500 TL adli para cezasına mahkûm edildiği, hükmün 22.10.2013 günü Yargıtay 2. Ceza Dairesi"nin 2013/2091 esas, 2013/23845 sayılı onama kararı ile kesinleştiği, dosyanın bu mahkûmiyet kararı nedeniyle 09.01.2014 günü ele alındığı ve dosya üzerinden hükmün açıklanmasına dair temyize konu kararın verildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kesinleşmesi ile başlayan denetim süresinin beş yıl olduğu, denetim süresince CMK’nun 231/8. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin duracağı ve sanık hakkında yasa gereği tayin edilen bu denetim süresinin yasada belirtilen beş yıllık süresinin geçmesi dışında, başka bir nedenle sona ereceğine dair yasada açık bir düzenleme bulunmadığı gözetilerek yapılan değerlendirmede;
Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kişinin CMK’nun 231/8. maddesi gereğince belirlenen beş yıllık denetim süresi içinde yeniden bir suç işlemesi halinde, bu durumunun kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü ile tespit edilmesinin zorunlu olduğu, soruşturma ve kovuşturma aşamalarından, hatta kanun yolu denetiminden oluşan bu sürecin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararı veren mahkemece beklenmesi gerektiği, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kişinin denetim süresi içinde suç işlediğine ilişkin iddianın kararı verilen mahkemece bilinmesinin dosyanın ele alınması için yeterli olmadığı, sanık hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadan açıklanması geri bırakılan hükmün mahkemesince açıklanmasının mümkün olmadığı, böyle bir imkansızlık varken hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle duran dava zamanaşımın, denetim süresi içinde işlenen suçun işlenme tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesinin sanık lehine fakat hakkaniyete aykırı bir yorum olduğu düşünülmüştür.
Somut olayda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile duran dava zamanaşımının, en erken denetim süresi içinde işlenen ikinci suç hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleşme tarihi olan 22.10.2013 tarihinden itibaren işleyeceğinin kabulü ile yapılan değerlendirmede sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kesinleşme tarihi olan 01.01.2009 gününden 22.10.2013 gününe kadar geçen 4 yıl 9 ay 21 günlük sürede zamanaşımının durduğu, 22.10.2013 günü yeniden işlemeye başladığı ve hüküm tarihi olan 09.01.2014 günü itibariyle 4 yıl 1 ay 20 gün işlemiş süre olduğu, 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddesine göre hesaplanan kesintili zamanaşımı süresinin hüküm tarihinde ve halen dolmadığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire düşme kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün duruşma açılmaksızın dosya üzerinden hükmün açıklanmasına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Dairesince 25.05.2015 gün ve 10490-17448 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin olup, bu bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususunun ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında 28.01.2005 tarihinde işlediği kasten yaralama suçundan 29.07.2005 günlü iddianame ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda 765 sayılı TCK’nun 456/4, 457/1 ve 647 sayılı Kanunun 6. maddeleri uyarınca 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin, Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.04.2006 tarihli ilk hükmün, katılan vekili ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 09.04.2008 gün ve 20233-6661 sayı ile hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması ve diğer iki nedenden ötürü bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan yerel mahkemece 18.11.2008 gün ve 542-1124 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCK’nun 456/4, 457/1, 51/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 312 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, itiraz edilmeyen bu kararın 01.01.2009 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içinde 21.12.2010 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesince 24.01.2012 gün ve 7-33 sayı ile; 5237 sayılı TCK’nun 141/1, 143, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın da Yargıtay 2. Ceza Dairesince 22.10.2013 tarihinde onanarak kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra yapılan ihbar üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını ele alan Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 09.01.2014 tarihli karar ile hükmün açıklandığı,
Açıklanan hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.01.2015 gün ve 35163-2521 sayı ile suç tarihi olan 28.01.2005 ile inceleme tarihi arasında 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle sanık hakkında açılan kamu davasının vaki dava zamanaşımı nedeniyle CMUK’nun 322/1 ve CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca düşürülmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili temel bazı bilgilerin verilmesi, daha sonra dava zamanaşımının durması ve kesilmesi üzerinde durulması, son olarak da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı meselesinin ele alınması gerekmektedir.
a) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş ve 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesi ile 231. maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde ise mahkeme hükmü açıklayacaktır.
b) Dava zamanaşımının durması ve kesilmesi:
Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen, kamu davasının açılmaması veya açılan davanın sonuçlanmaması yahut da kurulan hükmün kesinleşmemesi halinde izlenen suç siyaseti gereğince artık devletin o suçtan dolayı cezalandırma yetkisinden vazgeçmesinin ifadesi olarak dava zamanaşımı kabul edilmiştir. Dava zamanaşımı kanun aksini kabul etmediği müddetçe bütün suçlar bakımından geçerli olup soruşturma ve kovuşturma makamlarınca re"sen gözetilip uygulanacaktır. Şüpheli veya sanığın dava zamanaşımından vazgeçmesi mümkün değildir.
Dava zamanaşımı kural olarak tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Suçun işlendiği gün zamanaşımı süresinin birinci günüdür. Zira suçun işlendiği gün dahi kamu davasının açılması mümkündür. Bu nedenle dava zamanaşımının da dava açmak hakkı mevcut olduğu andan itibaren başlaması tabiidir. Kanun koyucu bazı hallerde dava zamanaşımının süresinin başlangıcını özel olarak belirlemek gereğini hissetmiştir. Örneğin, iftira suçunda mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu, evlenme yasaklarına aykırılık suçlarında ise evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. (TCK m. 267/8 ve 230/4)
Dava zamanaşımı suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurularak kanunda öngörülen soyut cezası ve şüpheli veya sanığın yaşına göre belirlenen sürenin son günün hitamı ile gerçekleşecektir. Zamanaşımı süresinin son günü zamanaşımı süresine dâhildir.
Dava zamanaşımı süresinin kesintisiz bir şekilde işleyip tamamlanması mümkün ise de sürenin işlemesi sırasında bir takım engellerle karşılaşılması da söz konusu olabilir. Bu engeller zamanaşımının durması ve kesilmesi halleridir.
Dava zamanaşımının durması, kanunda açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde, zaman aşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek, bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir. Dava zamanasımının durmasının kabul edilmesinin nedeni, suçun soruşturma veya kovuşturma makamlarınca takip ediliyor olmasına rağmen kanunda sayılan bazı engel nedenlerden dolayı soruşturma veya kovuşturmanın yürütülmesinin mümkün olmamasına dayanmaktadır. (Faruk Erem, Ahmet Danışman, Mehmet Emin Artuk, Ümanist Doktrin Açısından Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s. 1013). Durma kabul edilmezse ortaya çıkan engel hal nedeniyle işin uzaması sonucu davanın zamanaşımına uğraması söz konusu olabilecektir. Ancak davanın devam etmesini önleyebilecek her türlü engel dava zamanasımının durdurması haklı göstermeyeceğinden, kanun açıkça bu sonuç ve etkiyi doğurabilecek halleri sınırlı bir şekilde saymıştır. Bu kapsamda 765 sayılı TCK"nun 107. maddesinde; "Hukuku âmme dâvasının ikamesi mezuniyet veya karar alınmasına yahut diğer bir mercide halli lâzım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde mezuniyet ve kararın alınmasına yahut meselenin halline kadar müruruzaman durur", 5237 sayılı TCK"nun 66/1. maddesinde ise; "Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur." hükümlerine yer verilmiştir. Her iki düzenleme arasındaki fark 5237 sayılı TCK"da 765 sayılı TCK"daki "hukuku âmme dâvasının ikamesi" ibaresi yerine "soruşturma ve kovuşturma yapılması" ibaresinin tercih edilmesi ve yeni bir durma nedeni ihdas edilerek kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı duracağının kabul edilmesidir. Dava zamanaşımını durduran sebepler anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp ceza muhakemesi kanununda ve özel ceza kanunları ile ceza içeren kanunlarda bu konuda hükümler mevcuttur. Nitekim uyuşmazlık konusu olan CMK"nun 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde denetim süresi içinde dava zamanaşımı duracağı kabul edilmiştir.
Dava zamanaşımının kesilmesi ise kanunda açıkça sayılan bazı hukuki fiillerden dolayı, o ana kadar işlemiş olan dava zamanaşımı süresinin işlememiş sayılmasını ve dava zamanasımı süresinin yeni baştan işlemeye başlamasını ifade etmektedir. Suçun doğurduğu içtimai sarsıntı devam ettiği müddetçe suçlunun cezalandırılmasında kamu faydası olduğu esasından, dava canlı ve harekette iken zamanaşımı olmayacağı, davanın canlı ve hareketli olduğunu gösteren hadiselerin zamanaşımını keseceği sonucu çıkarılmıştır. (Nurullah Kunter, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, s. 92) Durma sebepleri gibi kesme sebeplerinin de kanunda açıkça gösterilmesi gerekir. 765 sayılı TCK’da dava zamanaşımını kesen nedenler bakımıdan, dava zamanasımı süresi bir yıldan az ve fazla olan suçlar olmak üzere ikili bir ayrıma gidilmiş ve bu suçlar için birbirlerinden farklı kesme nedenleri belirlenmiş, birinci gruba giren suçlarda her türlü usuli muamelenin dava zamanaşımını keseceği kabul edilmiş iken ikinci guruba giren suçlarda kesme nedenleri tek tek ve sınırlı sayıda gösterilmiştir. 5237 sayılı TCK"da ise bu şekilde bir ayrıma gidilmeksizin bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK"nun 104. maddesinde dava zamanaşımının; mahkûmiyet hükmü, yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi, sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair karar veya Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesileceği öngörülmüş, 5237 sayılı TCK"nun 67/2. maddesinde ise yakalama, celb, ihzar müzekkereleri ve sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karara yer verilmeyerek daha dar kapsamlı biçimde ve kesme nedenlerinin sirayeti konusunda nesnel sistem esas alınarak bir suçla ilgili olarak şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
c) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarında dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı:
5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinin 8. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tâbi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11. fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
CMK"nun 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür. Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimlik serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, kararın itiraz edilmeksizin yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile kovuşturma geçici olarak durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.
Ancak, Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması gerekir. Denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanlaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanlaşımının sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak "hukuki güvenlik" ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır. Nitekim öğretide de ağırlıklı olarak bu görüş kabul görmüştür. (Caner Gürühan, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına İlişkin Güncel Sorunların Yargıtay Kararları ışığında Değerlendirilmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2014, Sayı-111, s. 139-140; Yusuf Solmaz Balo, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Seçkin Yayınevi, 1. Bası, Ankara, 2016, s. 147; Mehmet Balık, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, 2015, s. 169-170; M. Ramazan Aksoy, Hükmün Açıkanmasının Geri Bırakılması, Adalet Dergisi, 2008, Sayı-31, s. 237)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması şartı aranmalı ve bu sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir.
Buna göre, 765 sayılı TCK’nun 456/4. maddesinde iki aydan altı aya kadar hapis veya ağır para cezası öngörülmüş olup 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 25.01.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece hükmün açıklandığı 09.01.2014 tarihinde gerçekleşmemiş ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 01.01.2009 tarihi itibariyle duran dava zamanaşımının, denetim süresi içinde kasıtlı yeni suçun işlendiği 21.12.2010 tarihinde yeniden işlemeye başladığı ve önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle hesaplandığında Yargıtay 3. Ceza Dairesince düşme kararının verildiği 26.01.2015 tarihinden önce 15.07.2014 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğundan, Özel Dairece kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi ...; "İtiraza konu suç 28.07.2017 tarihinde zamanaşımına uğrayacak olduğundan adı geçen suçu zamanaşımından düşüren daire kararını yerinde bulan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.
Suç tarihi 28.01.2005, ilk mahkumiyet 12.04.2006, Yargıtay’ın bozma kararından sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kesinleşme tarihi 01.01.2009, denetim süresi içinde 21.12.2010 tarihinde işlenen yeni suçun kesinleşme tarihi 22.10.2013, ihbar üzerine hükmün açıklanmasının yapıldığı tarih ise 09.01.2014"tür. Yüksek Üçüncü Ceza Dairesi 26.01.2015 tarihli kararında açıklanması geri bırakılan suçun zamanaşımına uğradığını kabul ederek düşme kararı vermiş, biz ise ne o zaman ne de bugün itibariyle bu suçun zamanaşımına uğramadığını düşünüyoruz.
Şöyle ki:
1- Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/8-son maddesi "Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur." hükmünü içermektedir. Denetim süresi de aynı düzenlemede "beş yıl" olarak öngörülmüştür.
Demek ki denetim süresi en fazla beş yıl olarak öngörülmüş, denetim süresinin başlangıcı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak ve beş yıl dolup altıncı yıldan gün alınmaya başlayınca zamanaşımı işlemeye başlayacaktır. Ayrıca bu sürenin yani beş yılın dolması ile düşme kararı verilecektir.
Kanun beş yıl dolmadan da açıklanması geri bırakılan hükmün iki halde açıklanacağını kabul etmiştir.
Bunlar;
A) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması süresi içinde, işlenen yeni bir suçun kesinleştiğinin bildirilmesinden sonra mahkeme açıklanması geri bırakılan hükmünü duruşma açarak açıklayacaktır.
b) Yine beş yıllık denetim süresi içinde mahkeme denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar vermiş, sanık bu karara uymamışsa mahkeme yine açıklanması geri bırakılan hükmü duruşma açarak açıklayacaktır.
İşte bu iki durumda hüküm açıklandığında duran zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Yani hem en uzun denetim süresi olan beş yılın dolması hem de hükmün açıklanması ile duran zamanaşımı işlemeye devam edecektir.
Burada sayın çoğunluğun kabul ettiği gibi bir yol izleyip yeni suçun işlendiği tarihte zamanaşımının işlemeye başladığını kabul edersek tedbire uyulmaması halinde zamanaşımının ne zaman işlemeye başladığını kabul edeceğiz? Örneğin, mahkeme sanığın bir meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir yıl süreyle eğitim programına devam etmesine karar vermiş, sanığın tedbirine uymaması üzerine Denetimli Serbestlik Bürosu 1 yılın sonunda durumu mahkemeye bildirmesi üzerine, mahkeme duruşma açarak, sanığı çağıracak, devam etmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığını araştıracak ve denetim süresinin üçüncü yılında hükmünü açıklayacaktır.
Peki, burada zamanaşımı süresi ne zaman işlemeye başlayacak? Meslek edindirme kursuna ilk devamsızlık yaptığı günde mi, bir yılın sonunda mı, denetim bürosunun bildirim tarihinde mi? Tabi ki tüm soruların tek cevabı var, hükmün açıklanması ile zamanaşımı işlemeye başlar. Ne TCK, ne de CMK"nun başka hükümleri ile irtibatlandırmaya, açıklama getirmeye ve yorumlamaya gerek yoktur. Hüküm çok açık ve anlaşılır. Hükmün açıklanmasıyla denetim süresi sona erer. Denetim süresi sona erince de zamanaşımı işlemeye başlar. Aksi düşünce şöyle bir sonuca ulaştırır, denetim süresi içinde ikinci suçun işlenmesi veya tedbire uyulmaması ile açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanmış sayılır.
2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir mahkeme kararıdır, ancak özel düzenleme nedeniyle herhangi bir sonuç doğurmamaktadır. Yani hapis veya adli para cezası infaz edilmemekte, hak yoksunlukları uygulanmamaktadır. Mahkeme hâkimi tarafından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını yine hâkim açıklayacaktır. Denetim süresi içinde yeni bir suç işlenip kesinleşse, denetimli serbestlik tedbirine uyulmasa bile ertelenen bu hüküm geçerliliğini korur. Geçerliliğini koruyan hükmü sanık suç işleyerek nasıl zamanaşımına uğratabilir. Bunun kabul edilmesi demek, dokunulmayan, açıklanmayan, sonuç doğurmayan ve askıda olan bir hükmü, başka bir suçu işleyerek gizlice zamanaşımına uğratmaktır. O zaman CMK"nın 231/8-son maddesindeki "Denetim süresi içinde zamanaşımı durur"un ne anlamı kalır.
3-Kabul edilen çoğunluk görüşünden gidersek CMK’nun 231/8-son maddesindeki düzenlemenin şu şekilde olması gerekirdi. "Denetim süresi içinde zamanaşımı durur, yeni bir suçun işlenmesi, tedbire uymama halinde zamanaşımı işlemeye devam eder" Böyle bir düzenleme var mı? Yok. O halde kovuşturulması devam etmeyen bir hükmün zamanaşımı nasıl işler?
Nitekim bizim olayımızda da sanığın deneme süresi içinde işlediği suç 2 yıl 10 ay 1 gün sonra kesinleşmiş, suç tarihinden 3 yıl 18 gün sonra HAGB kararı açıklanmıştır. Sayın çoğunluk kesinleşmeden itibaren suç tarihine kadar olan 2 yıl 10 ay 1 gün için zamanaşımının durduğunu kabul etmiştir. Bu uygulamaya şu denebilir, "geriye yürüyen zamanaşımı". Ceza sistemimizde lehe kanun, aleyhe değiştirme yasağı, şüpheden sanık yararlanır ilkesi mevcut, ancak suç işleyip davasını uzatanı ödüllendirmek diye bir hüküm yoktur. İşlenen suçtan mağdur olan gerçek kişiler ile suçtan zarar gören tüzel kişiler ve kamuoyu vardır, bunlarında haklarının korunması gerekir.
Eğer bu yol kabul edilirse, yani suçun işlendiği tarihten geriye doğru zamanaşımını işletirsek bunun anlamı şudur, deneme süresi içinde suç işleyen davasını ne kadar uzatırsa en karlı çıkan kişidir. Bu kabul 1 Haziran 2005 tarihi öncesi suçların zamanaşımına uğramasına bir pencere açmaktır.
Kısaca açıklanmadığı için hukuki sonuç doğurmayan bir hükmün başka bir suç işlenerek zamanaşımına uğratılması sonucunu doğuran çoğunluk görüşüne bu gerekçelerle katılmıyoruz. Bizim görüşümüze göre hükmün açıklanmasının beş yıllık deneme süresinin sonu olan 01.01.2014 tarihinden itibaren zamanaşımı işlemeye başlayacağından zamanaşımı 28.07.2017 tarihinde dolacaktır. Eğer Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında ileri sürülen gerekçe doğrultusunda bir kabul olsaydı ki olabilir, işlenen suçun kesinleşmesinden sonraki süreyi sanık aleyhine yorumlamamak düşüncesi kabul görseydi bu defa zamanaşımı 19.05.2017 tarihinde dolacaktır.
Kısaca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ancak hâkim tarafından açıklandığında zamanaşımı işlemeye devam edecek olduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyoruz. " düşüncesiyle,
Altı Genel Kurul Üyesi de; "hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 01.01.2009 tarihi itibariyle duran dava zamanaşımının denetim süresinde işlenen suçun kesinleştiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı" düşüncesiyle yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararın kesinleştiği tarihte dava zamanaşımının duracağı yönünden oy birliğiyle, kesinleşmiş olması koşuluyla denetim süresi içinde işlenen yeni kasıtlı suçun suç tarihinde dava zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı yönünden ise oyçokluğuyla karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi