Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3236
Karar No: 2019/62
Karar Tarihi: 05.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3236 Esas 2019/62 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3236 E.  ,  2019/62 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.04.2013 tarihli ve 2012/190 E., 2013/197 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 08.12.2014 tarihli ve 2014/22649 E., 2014/34688 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, kesinleşen işe iade kararı üzerine kanuni süresi içinde işverene başvurduğunu, işe iade başvurusunun işverence kabul edilmemesi üzerine iş sözleşmesinin işe başlatılmama tarihinde feshedilmiş sayıldığını, davacıya daha önce kıdem tazminatı ödenmiş olmakla birlikte, boşta geçen dört aylık sürenin davacının hizmet süresine ilave edilerek ve işe başlatmama tarihinde geçerli olan kıdem tazminatı tavanına göre belirlenecek kıdem tazminatı miktarı ile geçersiz fesih sonrası ödenen miktar arasındaki farkın davacıya ödenmesi gerektiğini, ayrıca işe başlatmama tarihinde iş sözleşmesi feshedilmiş olduğundan davacıya fesih tarihinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinin 29. maddesi uyarınca yirmi haftalık ihbar tazminatının da ödenmesi gerektiği ileri sürerek, fark kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı ve izin alacağını istemiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacıya fesihte kıdem tazminatının ödendiğini ve yazılı fesih bildirimi ile yirmi haftalık ihbar süresi tanındığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2.İhbar süreleri ve ihbar tazminatı yönlerinden taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
    Bildirim sürelerine ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 17. maddesindeki kurallar nispi emredici niteliktedir. Taraflarca bildirim süreleri ortadan kaldırılamaz ya da azaltılamaz. Ancak, sürelerin sözleşme ile arttırılabileceği Kanunda düzenlenmiştir.
    İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir nedeni olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin Kanun"un 24. ve 25. madde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve Kanun"un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar öneli tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir. Yine haklı fesih nedenine rağmen işçi ya da işverenin 26. maddede öngörülen hak düşürücü süre içinde fesih yoluna gitmemeleri halinde sonraki fesihlerde karşı tarafa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü doğar.
    İhbar tazminatı iş sözleşmesini fesheden tarafın karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminat olduğu için, iş sözleşmesini fesheden tarafın feshi haklı bir nedene dayansa dahi, ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmaz. Yine, işçinin 1475 sayılı Kanun"un 14. maddesi hükümleri uyarınca emeklilik, muvazzaf askerlik, evlilik gibi nedenlerle iş sözleşmesini feshetmesi durumunda ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır. Anılan fesihlerde işveren de ihbar tazminatı talep edemez.
    İhbar tazminatının miktarı “bildirim süresine ait ücret” olarak Kanunda belirlenmiştir. Buna göre ihbar tazminatı, kanundan doğan götürü tazminat olarak nitelendirilebilir. Bu niteliği itibarıyla B.K. 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
    İşçiye bildirim süresi içinde yeni iş arama izninin kullandırılmamış olması, tanınan ihbar önelinin geçersiz olduğu sonucunu doğurmaz.
    İhbar tazminatının hesabında Kanunun 32. maddesinde yazılı olan ücrete ek olarak işçiye sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler de dikkate alınır. Ücret dışında kalan parasal hakların bir yılda yapılan ödemeler toplamının 365’ e bölünmesi suretiyle bir günlük ücrete eklenmesi gereken tutar belirlenir.
    Somut olayda, 24.06.2009 tarihli işverenlik yazısında “....Emeklilik sürenizi doldurduğunuz anlaşıldığından, Toplu İş Sözleşmesinin 29. maddesi gereğince 20 haftalık ihbar süresi doğrultusunda 13 Kasım 2009 tarihi itibari ile emeklilik işlemleriniz başlatılacaktır.... ” şeklinde açıklamaya yer verildiği, söz konusu yazı ilgi tutularak 26.06.2009 tarihinde davacı işçiye yapılan bildirimde ise, “24.06.2009 tarihli yazı ile 13.11.2009"da emeklilik işlemleriniz başlatılacağından dolayı bu yazı tarafınıza bilgilendirme amacı ile sunulmuştur” denildiği, davacı işçinin bu yazıyı 26.06.2009 tarihinde ihtirazı kayıtla imzaladığı ve 13.11.2009 tarihine kadar çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. İhbar süresinin bildirildiği 26.06.2009 tarihi ile işçinin çıkışının yapıldığı 13.11.2009 tarihleri arasında yirmi haftalık süre bulunmakta olup, ihbar süresinin usulüne uygun olarak kullandırıldığının kabulü gerekir. Usulüne uygun olarak ihbar süresi kullandırılan işçi ihbar tazminatı talep edemeyeceğinden; ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı iş yerinde 25.01.1993-13.11.2009 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedildiğini, Kadıköy 3. İş Mahkemesinin 2009/556 Esas sayılı dosyası ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onandığını, müvekkilinin yasal süre içerisinde davalı işverene başvurmasına rağmen işe başlatılmadığını, günlük ücretinin brüt 104,86TL olduğunu belirterek fark kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, 24.06.2009 tarihli tebellüğ belgesi ile davacıya 20 haftalık ihbar süresi verildiğini, fesih tarihinin 13.11.2009 olduğunu, davacı işçinin sadece dört aya kadar boşta geçirdiği sürenin esas alınabileceğini, bu nedenle davacı vekilinin talep ettiği fark kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacıya toplu iş sözleşmesinin 29"uncu maddesinde öngörülen ihbar önelinin süresinde verildiğine ilişkin bir delilin davalı işveren tarafından ibraz edilemediği, 24.06.2009 tarihli yazının fesih bildirimi olarak kabul edilemeyeceği, ihbar önelinin bölünmezliğinin esas olduğu, yasaya uygun ve süresinde verilen bir ihbar öneli bulunmadığından davacının ihbar tazminatına hak kazandığı, işe iade kararı gereğince eklenmesi gereken dört aylık sürenin ilavesi ile davacının izin hakkı elde ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
    Mahkemece, davacıya toplu iş sözleşmesinin 29"uncu maddesinde öngörülen ihbar önelinin süresinde verildiğine ilişkin bir delilin işveren tarafından ibraz edilemediği, 24.06.2009 tarihli yazının fesih bildirimi olarak kabul edilemeyeceği, ihbar önelinin bölünmezliğinin esas olduğu, yasaya uygun ve süresinde verilen bir ihbar öneli bulunmadığından davacının ihbar tazminatına hak kazandığı, işe iade kararı gereğince eklenmesi gereken dört aylık sürenin ilavesi ile davacının izin hakkı elde ettiği, bozma kararının son paragrafında yer alan tarih ve yazıların davacıyla bir ilgisinin bulunmadığı, özlük dosyası içerisinde gönderilen 26.06.2009 ve 24.06.2009 tarihli yazıların Mehmet Dursun Gündüz isimli bir başka çalışana ait olduğu, diğer taraftan özlük dosyası içerisinde bulunan 14.08.2009 tarihli belgeye göre davacının 30.07.2009 tarihinde on bir günlük yıllık izin kullandığı ve 14.08.2009 tarihinde izinden döndüğü, bu itibarla ihbar öneli ile yıllık izin iç içe girdiğinden usulüne uygun şekilde bir ihbar önelinin verildiğinden de bahsedilemeyeceği, ihbar önelinin bölünmezliği karşısında usulüne uygun şekilde 20 haftalık sürenin kullandırılmamış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı işçiye ihbar önelinin kullandırılıp kullandırılmadığı, bu bağlamda talep konusu ihbar tazminatının ihbar öneli hiç kullandırılmamış gibi hesaplama yapılarak hüküm altına alınma imkanının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, mahkemenin direnme gerekçesi dikkate alındığında direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429"uncu maddesi).
    Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, mahkemece davacıya toplu iş sözleşmesinin 29"uncu maddesinde öngörülen ihbar önelinin süresinde verildiğine ilişkin delilin davalı işveren tarafından ibraz edilemediği, 24.06.2009 tarihli yazının fesih bildirimi olarak kabul edilemeyeceği, ihbar önelinin bölünmezliğinin esas olduğu, yasaya uygun ve süresinde verilen bir ihbar öneli bulunmadığı, davacının ihbar tazminatına hak kazandığından bahisle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, ihbar süresinin bildirildiği tarih olan 26.06.2009 ile davacı işçinin çıkışının yapıldığı tarih olan 13.11.2009 arasında yirmi haftalık sürenin bulunduğu, davacıya ihbar süresi usulüne uygun olarak kullandırıldığından ihbar tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
    Öte yandan, mahkemenin ilk kararından önce dosya kapsamında davacı işçinin 30.07.2009-14.08.2009 tarihleri arasında on bir gün yıllık izin kullandığına dair 14.08.2009 tarihli yıllık izin belgesinin bulunduğu hâlde, mahkemece verilen ilk kararda bu belge değerlendirilmemiştir. Özel Daire bozma kararından sonra mahkeme tarafından dosya kapsamında bulunan yıllık izin belgesine itibar edilmek suretiyle, ihbar öneli ile yıllık izin iç içe girdiğinden davalı işveren tarafından usulüne uygun şekilde ihbar öneli verilmediği, ihbar önelinin bölünmezliği karşısında usulüne uygun şekilde 20 haftalık sürenin kullandırılmamış olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
    Öyleyse, bozma kararından sonra dosya kapsamında bulunan 14.08.2009 tarihli yıllık izin belgesine dayanmak suretiyle davalı işveren tarafından usulüne uygun ihbar öneli verilmediği gerekçesiyle verilen kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp yeni bir hüküm niteliğinde olduğu açıktır.
    Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 05.02.2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi