Esas No: 2015/3310
Karar No: 2015/6888
Karar Tarihi: 07.05.2015
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/3310 Esas 2015/6888 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2013
NUMARASI : 2006/47-2013/400
Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 05.07.2013 gün ve 2006/47 Esas 2013/400 Karar sayılı hükmün temyiz dilekçesinin reddine ilişkin olan 25.11.2014 gün ve 15479-18389 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkin olup mahkemenin 05/07/2013 tarih, 2006/47 Esas, 2013/400 Karar sayılı, davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafından 13/08/2013 tarihinde duruşma istekli temyiz edilmiş, temyiz incelemesi öncesinde 06/11/2014 tarihli dilekçe ile "duruşma isteğinden vazgeçme beyanında" bulunulduğu halde "temyiz isteğinden feragat edilmiş" gibi değerlendirilerek "temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine" karar verildiği, davacının karar düzeltme istemi üzerine bu defa yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairenin 25/11/2014 tarih, 2014/15479 Esas, 18389 Karar sayılı "temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine" dair kararının açıklanan nedenle ORTADAN KALDIRILMASINA, karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
Davacı; dava konusu 25239 ada, 3 parsel sayılı taşınmazda kayıt maliki iken emlak işleri ile uğraşan dava dışı Taner"in aracılığıyla taşınmazı satışa çıkardığını ancak davalı S.. G.."ın, emlakçının aracılığı olmaksızın işyerine sıklıkla gelip giderek dostluk kurduğunu, yurtdışında güçlü bağlantıları olup, dış kaynaklı ucuz kredi temin edebileceği yönünde güven tesis ettiğini, böylece maliki olduğu dubleks daireyi de piyasa rayiç değeri üzerinden 350.000,00 TL bedelle almayı vaadettiğini, resmi işlemlerin yapılabilmesi için yönlendirdiği Av. "a şatış yetkisi içeren vekâletname verdiğini, Karşıyaka 3. Noterliğinde 09/12/2005 tarih, 29345 yevmiyeli satış yetkisi içeren vekâletnamenin düzenlendiğini, davalının da vekâletnameyi alarak bankada parayı hazır etmek üzere ayrıldığını, vekil ile bürosunda beklediklerini, para hazır edilemeyince dolandırıldığını anlayarak aynı gün 09/12/2005 tarih, 29358 yevmiye nolu azilname düzenlediğini, 12/12/2005 tarihinde azilnamenin tapuya götürüldüğünü ancak birkaç gün sonra gelip bankadan parayı temin etmeye çalıştığını, daireyi satın alacağını söyleyerek ikna ettiğini, kendisini Uluslararası Hukuk ve Finans Danışmanı olarak tanıttığını, Avukat ile birlikte çalıştığını, hukuki yardımın Avukat tarafından sağlandığını, kendisinin pekçok dış kaynaklı ucuz kredi temin ettiğini anlattığını, dağıttığı kartvizitlerde kendi adresi ile avukatın adresinin aynı olduğunu, 12 Aralıkta paranın bankada hazır olduğunu
söyleyerek ... Çarşı Şubesine götürdüğünü, isminin Aylin olduğunu sonradan öğrendiği banka görevlisine paranın gelip gelmediğini sorduğunu, hazır olduğunu söylemesi üzerine tapuda 14/15 Aralık 2005 tarihinde satışın yapıldığını, bankaya döndüklerinde banka görevlisinin paranın çekilmiş olduğunu söylediğini, daha sonrasında da S.. G.."ın kendisini oyalamaya devam ettiğini, daha sonra taşınmazın 21 Aralık 2005 gününde diğer davalı Lütfi "e devredildiğini öğrendiğini, satış bedeli ödenmediği gibi taşınmazın el değiştirdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline olmadığı taktirde satış bedeli olan 350.000.00 TL"nin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı S.. G..; çekişmeli taşınmazı 350.000,00 TL bedelle satın almak konusunda anlaştıklarını bu amaçla temlikin yapılabilmesi için Karşıyaka 3. Noterliğinden satışa ilişkin vekâletname verildiğini, tapuda yapılan incelemede üzerine 200.000,00 TL bedelinde 1. dereceden ipotek tesis edildiğini öğrenmesi ile aralarındaki güven ilişkisinin zedelendiğini, üzerindeki ipotekle birlikte satış işleminin yapılamayacağından vekâletten azlettiğini, daha sonra taşınmazın üzerindeki 200.000,00 TL bedelli ipotekle yüklü olarak taşınmazı satın aldığını, temliki işlemin tapu memuru önünde resmi şekil şartına uyularak yerine getirildiğini, bedelin ödendiğinin resmi senetle sabit olduğunu, aksinin tanık anlatımları ile kanıtlanamayacağını, diğer taraftan kendisinin ve davalı Lütfi"nin Akbank Karşıyaka Çarşı Şubesine bir hafta içinde 215.000,00 TL. para yatırdığını, bu paranın bir bölümü ile piyasaya borçlarını ödediğini bir kısmı ile de davacıya ödemede bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Lütfi; davacının uzun yıllar alım-satım işi ile iştigal ettiğini, davayı bile temlikten 3 ay sonra açtığını, diğer davalı ile de ticari ilişkilerinin devam ettiğini, niteliği ve kişiliği itibariyle yanıltılmaya kandırılmaya müsait olmadığını, iradesinin sakatlandığını söyleyemeyeceğini, temliki işlemin iradesine uygun olarak gerçekleştirildiğini, bedelin ödenmediği iddiasının resmi senet karşısında dinlenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu, kat mülkiyeti kurulu, 25239 ada, 3 parselde yer alan 13 nolu bağımsız bölüm davacı Ramazan adına kayıtlı iken 14/12/2005 tarihinde, üzerindeki 04/06/2004 tarihli, 200.000,00.TL. bedelli, Akbank AŞ lehine ipotekle yüklü olarak, 65.000,00 TL bedelle S.. G.."a satış yoluyla temlik edildiği, 21/12/2005 tarihinde ise ipoteksiz olarak 65.000,00 TL bedelle diğer davalı Lütfi "e devredildiği, taşınmaz sicilindeki banka lehine 1. derecede 200.000,00 TL. ipotek borcu ödendiğinden 20/12/2005 tarihinde fekkedildiği ancak ödeme ile değil başka bir taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilerek fekkin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Öteyandan, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 2006/420 Esas, 2009/232 Karar sayılı dava dosyasında; mağdur Ramazan , Mevlüt , sanık S.. G.. ve Mevlüt olduğu, bilişim sistemleri, banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik eylemlerinden dolayı yargılama yapıldığı, yargılama sonucunda nitelikli dolandırıcılık eyleminden dolayı beraat, resmi belgede sahtecilik eyleminden dolayı ise mahkûmiyet kararı verildiği, ilgili kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesinin onama kararı ile kesinleştiği, anılan ceza dava dosyasına delil olarak ibraz edilen 05/09/2006 tarihli S.. G.. ve Osman imzalarını taşıyan belgede; Ramazan "e ait 25239 ada, 3 parselde yer alan 13 nolu dubleks meskeni Karşıyaka/ Serinkuyu"da otomobil galerisi bulunan Şahin Gür adlı kişinin yönlendirmesi üzerine L.. A.., Zafer ve Mevlüt ile birlikte hareket ederek Ramazan "i iradesini yanıltarak satış bedeli ödemeksizin taşınmazın kendisine devrini sağladığını, Ramazan ile arkadaşlık kurarak yurtdışından ucuz kredi getirme vaadinde bulunduğunu, inandırıcı olmak amacıyla bir takım çekler ve
birtakım araçların yurda getirilmesine ilişkin fakslar gösterdiğini, Zafer "ü yurtdışındaki bir bankada müfettiş, Mevlüt "ı ise Almanya"da bir bankanın kredi ekspertizi olarak tanıttığını, oysa bu kişilerle birlikte hareket ederek bankadan kredi çekebileceği konusunda Ramazan"i inandırdığını ve olumlu intibaa uyandırdığını, böylelikle taşınmazın adına bedelsiz tescili sağladığını, "evin üzerindeki banka ipoteğinin kaldırılması halinde satış bedelini ödeyeceğini söyleyerek ipoteği kaldırttığını," daha sonra başından beri birlikte hareket ettiği L.. A.."e bedelsiz devir yaptığını, Lütfi ile taşınmazın alım tarihine yakın dönemlerde bir kısım banka havaleleri yapıldığını, bunların gerçek para alış verişleri olmadığını, olası iptal ve tescil davasında kullanmak amacıyla aynı paranın çeşitli miktarlarda havale işlemine tâbi tutulduğunu, Ramazan"ın dava açmasından sonra içinde bulunduğu zor durumdan yararlanarak tapuda taşınmazını iade edeceğim diyerek oyaladığını, diğerleri para istiyor diyerek çeşitli defalarda toplamda 120.000,00 TL. para aldığını ve iade etmediğini, evini geri vereceğim diyerek kira akdi ve işlemlere kefil ettiğini, yapılan tüm eylem ve işlemlerde Lüfü , Zafer , Mevlüt ve Şahin "le birlikte hareket ettiklerini, yapılan her türlü eylem ve işlemlerden haberdar olduklarını beyan ettiği, beyanı imza ile teyit ettiği, dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımlarının da yukarıda açıklanan olay ve olguları teyit eder nitelikte olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan; taşınmaz üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde;temlik tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 280.000,00 TL. olduğu resmi akitte 65,000,00 TL"ye temlik edildiği açıktır.
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def"i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
İddianın ileri sürülüş biçiminden, olayların akışından ve tüm olgulardan, Ramazan ile S.. G.. arasındaki ilk temliki işlemde hile olgusunun gerçekleştiği, davacının iradesinin sakatlandığı anlaşılmakla alım satım ilişkisinin geçerli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Başka bir değişle ilk el konumundaki S.. G.. adına olan tescilin yolsuz olduğu açıktır.
Bu durumda, ilk elden satın alan son kayıt maliki davalı L.. A.., ikinci el konumunda olup, iyiniyet savunmasında bulunmuştur. Son kayıt maliki olan davalı Lütfi ediniminde iyiniyetli ise bu edinimin korunacağı kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötüniyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Oysa ki; mahkemece ikinci el konumundaki davalı L.. A.."ün ediniminde iyiniyetli olup olmadığı hususunun hükme elverişli şekilde araştırılıp incelendiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; ilk el konumundaki davalı yönünden hile olgusunun ispatlandığı, davacının yanıltıldığı gözetilerek ikinci el konumundaki davalının ediniminde iyiniyetli olup olmadığının yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 2006/420 esas, 2009/232 karar sayılı dava dosyasının içeriğinin değerlendirilmesi, son kayıt maliki davalı Lütfi Açıkgöz"ün çekişme konusu taşınmazı ediminde iyiniyetli olup olmadığının, bir başka ifadeyle Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının karar düzeltme isteğinin HUMK""nun 440 maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 25/11/2014 tarih, 2014/15479 Esas, 18389 Karar sayılı "temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine" ilişkin kararının Ortadan Kaldırılmasına; Mahkemenin 05/07/2013 tarih, 2006/47 Esas, 2013/400 Karar sayılı,kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.