17. Hukuk Dairesi 2015/11851 E. , 2018/5867 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, murisin yolcusu olduğu, davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın tek taraflı trafik kazası yapması sonucu murisin vefat ettiğini, murisin müvekkilinin nikahsız eşi olduğunu, ayrıca murisin hamile olduğunu, müvekkilinin nikahsız eşi ve doğacak çocuğunun desteğinden yoksun kaldığını beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini muris nikahsız eş nedeniyle 73.381,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile, 73.381,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3.
maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Dava dilekçesinde davacı tarafça hamile olan nikahsız eşinin ve doğacak çocuğunun ölümü sonucu iki muris nedeniyle de toplam 10.000 TL maddi tazminat talep edilmiş, ıslah dilekçesiyle talep muris eşin ölümü nedeniyle 73.381,00 TL’ye yükseltilmiş, mahkeme tarafından davanın kabulü ile davacı için muris eşin ölümü nedeniyle 73.381,00 TL maddi tazminata hükmedilmiştir. Mahkemece muris cenin nedeniyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş, hükmün gerekçesinde de bu hususa değinilmemiştir. Bu durumda mahkemece HMK"nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi doğrultusunda, dava dilekçesinde davacının hangi muris nedeniyle ne kadar maddi tazminat talep ettiğinin açıklattırılması ve sonucuna göre de her bir talep hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
2- Kabule göre de;
a) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin
hesaplamanın (aşağıda (2-b-c-d) nolu bentlerde belirtilen hususlar dışında) hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, evlenme ihtimalinin davalı lehine olarak ... belirlenmiş olmasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
b) 6098 sayılı TBK’nın 53. maddesi ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Buna göre; destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, zarar görenlerin istifade sürelerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
Somut olayda nikahsız eş olan muris kaza tarihinde 16 yaşında olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 18 yaş yerine, kaza tarihinden itibaren destek tazminatı hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
c) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu"nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52. md.) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Somut olayda kaza tespit tutanağında yolcu murisin emniyet kemeri takıp takmadığı tespit edilememiş, kaza krokisinde araçtan fırladığı tespit edilmiştir. Ölü muayene-otopsi tutanağına göre murisin ölüm nedeni kafa bölgesinde meydana gelen çökme kırıkları ve yüz orta hattındaki derin kesiler sonucu ve kafa kaidesi kırığına bağlı beyin harabiyeti ve beyin kanamasına bağlı dolaşım ve solunum yetmezliğidir. Aracın takla atmasıyla sonuçlanan tek taraflı trafik kazası sırasında araçta sadece yolcu eş muris ve sürücü bulunmakta olup, dosya kapsamından reşit olan sürücünün davacının kardeşi olduğu ve sürücü belgesi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde yolcu murisin emniyet kemeri takmadığını, ehliyeti bulunmayan sürücünün aracına bindiğini, müterafik kusuru bulunduğunu savunmuştur. Desteğin ölüm nedeni itibariyle kaza sırasında zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemeri takıp takmama durumu ve sürücü belgesi bulunmayan, nikahsız eşinin kardeşinin kullandığı araca binmesinden dolayı müterafik kusuru bulunup bulunmadığı, tazminattan 818 sayılı BK.nun 44. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52. md.) uyarınca Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekip gerekmediği hususları tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (2-a) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (1) ve (2-b-c) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 5.6.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.