Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/11664
Karar No: 2019/2614

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/11664 Esas 2019/2614 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/11664 E.  ,  2019/2614 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Çekişmeli ... mahallesinde bulunan, 7452 ada 4 parsel sayılı 100 m² yüzölçümündeki taşınmaz, arsa niteliğinde davalılar ... ve...adına tapuda kayıtlıdır.
    Davacı ... Yönetimi, 29/08/1995 havale tarihli dava dilekçesiyle, yörede 1942 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre ... kadastrosu yapıldığını, çekişmeli taşınmazın kesinleşen ... sınırları içinde kaldığını iddia ederek, tapusunun iptali ile ... vasfında Hazine adına tescilini, davalıların elatmalarının önlenmesini ve kal istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Devlet ormanı olarak Hazine adına tesciline karar verilmiş, karar davalılara basın yoluyla ilanen tebliğ edilmiş, 22/02/2006 tarihli şerhle taraflarca temyiz edilmediğinden bahisle kesinleştirilmiştir.
    Bu kere davalı gerçek kişiler vekili 23/08/2016 havale tarihli dilekçeyle tapu maliklerinden ...’nın adının ... olarak yanlış yazıldığını, davalılara yapılan tebligatın usûlsüz olduğunu, zira müvekkillerinin dava açıldığı tarihte ...’da ikamet ettiklerini ve halen temyiz dilekçesinde yazılı yurt dışı adresinde ikamete devam ettiklerini, mevzuata uygun şekilde adres araştırması yapılmadan basın yoluyla ilanen tebligat yapıldığını, adres araştırması yapılmış olsaydı davalıların yurt dışında olduklarının anlaşılacağını, tebligat usûlsüz olduğundan öğrenme tarihlerinden itibaren süresinde temyiz ettiklerini, esas yönünden de kararın hatalı olduğunu, idari işlemle oluşturulan tapunun adli yargıda iptalinin mümkün olmadığını, taşınmazın ... sayılmayan yerlerden olduğunu, ilk tesisine ilişkin tapu kaydının uygulanmadığını, 3402 sayılı kanunun 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalıların tapu kaydına güvenerek taşınmazı iyiniyetle iktisap ettiklerini, iyiniyetli iktisabın korunması gerektiğini, davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin 6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
    Dava, dava dilekçesindeki açıklamaya göre ... kadastrosuna dayalı tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp kesinleşen ... kadastrosu; daha sonra 7 numaralı ... Kadastro Komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 24.03.1976 tarihinde itirazlar incelenerek, sonuçları 7 numaralı komisyonca 06.04.1983 tarihinde ilân edilerek, dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 yılında yapılıp, 15.06.1989 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
    Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, ...tapunun 1/2 maliklerinden olduğu halde dava dilekçesinde davalı olarak “...” olarak yazılmış ve yargılama dava dilekçesinde adı yazılı ... hakkında devam etmiş, dava dilekçesi tebligatı, adres araştırmaları, ilanen tebligatlar ... adına yapılmış, neticede gerekçeli karar başlığında da ... olarak yazılmış ve ...ve ... adlarına olan tapusunun iptali ile Devlet Ormanı olarak Hazine adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş olmakla, davada taraf olması zorunlu bulunan .... usûle uygun şekilde davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanmamış olması, bunun yanında yine davalı ... ’nın dava dilekçesinde adresinin sadece Kütükçü köyü olarak gösterildiği, daha sonra bildirilen "... Mahallesi 3975 sokak No:28" adresine yapılan tebligatların “... Mahallesinde 3975 Sokak yoktur, muhatap ismen tanınmıyor” açıklamasıyla bila tebliğ iade edildiği, tapu kaydından adresin belirlenememesi üzerine zabıta araştırması yoluna gidildiği, zabıta araştırması sonucunda da adresin tespit edilemediği gerekçesiyle dava dilekçesinin ilanen tebliğ edildiği, halbuki adres tespiti müzekkeresinde 3975 sokak hangi mahallede olursa olsun davalıların ikamet edip etmediğinin araştırılarak cevabının gönderilmesinin istendiği, ancak verilen cevapta sadece Kütükçü mahallesinde araştırma yapıldığı, dolayısıyla zabıta araştırmasının yeterli olmadığı, mahkemece yeterli araştırma yapılmadan ilanen tebliğ yoluna gidildiği, gerçekten de 7201 sayılı Kanuna göre adresi meçhul olanlara tebligatın ilân yoluyla yapılacağının düzenlendiği, yine aynı Kanunun 28. maddesine göre önceki maddeler mucibince tebligat yapılamıyan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılacağının düzenlendiği, halbuki davacı tarafından bildirilen adrese göre inceleme yapıldığı, zabıta marifetiyle kapsamlı bir araştırma yapılsa adresin belirlenebileceği, bu haliyle dava dilekçesinin ve gerekçeli kararın davalının adresinin belirlenememesi gerekçesiyle ilan yoluyla tebliğinin usulsuz olduğu, yine Tebligat Kanununun 32. maddesi uyarınca tebliğ usûlüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı öğrenmiş ise tebligatın muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi addolunacağı düzenlemesi karşısında mahkemenin kararının kesinleşmediği, dolayısıyla davalı vekilinin bildirdiği öğrenme tarihinden itibaren hükmün süresi içinde temyiz edildiği kabul edilmekle, dava dilekçesi ve ekleri tebligat mevzuatında düzenlenen esaslara uygun şekilde davalı gerçek kişilere tebliğ edilip, tapu maliki Aysel Harmancı davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra delilleri de toplanarak yargılama yapılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle usul ve kanuna aykırı kararın değinilen nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı gerçek kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/04/2019 günü oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi