Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1779
Karar No: 2019/60
Karar Tarihi: 05.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1779 Esas 2019/60 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/1779 E.  ,  2019/60 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.01.2013 tarihli ve 2011/1730 E., 2013/135 K. sayılı karar davacı vekili ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20.02.2014 tarihli ve 2013/2912 E., 2014/2729 K. sayılı kararı ile:
    "…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava, davacının 01.10.2008-30.03.2010 tarihleri arasında SSK isteğe bağlı sigortalılığa ödediği primlerin Bağ-Kur sigortalılık süresinden sayılmaması ve 5510 sayılı Kanun"un 4.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi kapsamında yanlılık aylığına hak kazandığının |tespiti ile ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 01.10.2006 tarihi itibariyle 506 sayılı Yasa"ya tabi isteğe bağlı sigortalı olarak tescil edildiği ve davacının devam eden isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesi ile re"sen 01.10.2008 tarihi itibariyle 4/b kapsamına alındığı, bu sebeple davalı Kurum tarafından davacının 01.10.2008-30.03.2010 tarihleri arasında Bağ-Kur isteğe bağlı sigortalısı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık davacının 01.10.2006 tarihinde 506 sayılı Kanunun 85. maddesine göre başlayan isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden sonra bu kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında mı yoksa (b bendi kapsamında mı devam edeceği noktasında toplanmaktadır.
    5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Kanunun 85, 1479 sayılı Kanunun 79, 2926 sayılı Kanunun 60. maddelerine tabi isteğe bağlı sigortalılığı devam edenlerin sigortalılığı, yeni bir yazılı talep alınmaksızın ve Türkiye"de ikamet şartı aranmaksızın 5510 sayılı Kanunun isteğe bağlı sigortalılığına ilişkin hükümlerine göre devam ettirilir. 5510 sayılı Kanun"un 51. maddesinin son fıkrasına göre isteğe bağlı sigortalılıkta ayrım ortadan kaldırılmıştır ve isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasında dikkate alınıp bu süreler 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir.
    Somut olayda davacının 01.10.2006 tarihi itibariyle 506 sayılı Kanunun 85. maddesi kapsamında başlayan isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin I. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi, olarak kabul edilmeli ve davacının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı buna göre değerlendirilmelidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava 01.10.2008 tarihinden sonraki isteğe bağlı sigortalılık süresinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olduğunun tespiti ve yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin 01.09.1980 ile 23.04.1988 tarihleri arasında SSK kapsamında hizmetinin bulunduğunu, 04.05.1988 ile 18.09.1996 tarihleri arasında Bağ-Kur kapsamında hizmetinin bulunduğunu, 01.10.2006 ile 30.03.2010 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı olduğunu ve 02.04.2010 tarihinde Kuruma tahsis talebinde bulunduğunu, Kurum tarafından 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte 01.10.2008 ile 30.03.2010 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süresinin Bağ-Kur kapsamında değerlendirilip 9000 günü doldurmadığı ve prim borcu bulunduğu gerekçesiyle yaşlılık aylığı talebinin reddedildiğini, müvekkilinin prim borcunu ödemek durumunda kaldığını, ancak 01.10.2008 ile 30.03.2010 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süresinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirilmesi ve bu kapsamda (ödenmeyen aylıkların faiziyle birlikte ödenmesi şartıyla) yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davacının 01.10.2008 tarihinden itibaren 450 gün isteğe bağlı sigortalılık kapsamında primi bulunduğunu, 5510 sayılı Kanunun 51. maddesine göre isteğe bağlı sigortalılığın 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle davacının 506 sayılı Kanun kapsamında emekli olamayacağı, Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece; davacının 01.10.2008 öncesinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olup, bu sigortalılığın 01.10.2008 tarihinden sonraki bölümünün ise kazanılmış hak kuralı gereği 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Kurum işleminin hatalı olduğu gerekçesiyle davacının 01.10.2008-30.03.2010 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında isteğe bağlı sigortalı olduğu ve 01.02.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece kazanılmış hakların değişen kanun hükümleri ile ortadan kaldırılamayacağı gerekçesi ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 01.10.2008 ile 30.03.2010 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süresinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında mı yoksa 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında mı değerlendirileceği noktasında toplanmaktadır.
    Sosyal sigortaların belirgin özelliği, zorunlu oluşu ve sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilememesidir. Sigortalılığın zorunlu oluşuna 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun getirdiği istisnalardan birisi “isteğe bağlı” sigortalılıktır.
    İsteğe bağlı sigortaya olanak tanınmasının amacı, sigortalıları çalışma hayatında sıkça rastlanan, sürekli ve düzenli iş bulma güçlüğü karşısında uzun süreli sigorta kolları bakımından sosyal güvenlik haklarından yoksun bırakmamaktır. İsteğe bağlı sigortalılığı sürdürebilmenin temel koşulu herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışmamaktır.
    Nitelikleri gereği başlama ve sona ermeleri yönünden her iki tür sigortalık arasında farklılıklar bulunmaktadır. Zorunlu sigortalılar, işe alınmakla kendiliğinden sigortalı niteliğini kazandıkları hâlde isteğe bağlı sigortalılar, Kuruma başvurmadan sigortalılık niteliğini kazanamazlar. İsteğe bağlı sigortalı olabilmenin ilk koşulu yazılı başvurudur. Ancak, Kanunun aradığı diğer koşulların yanında düzenli prim ödemesinin de bulunması hâlinde, bu ödemeler isteğe bağlı sigortalılık iradesi şeklinde yorumlanarak, sırf yazılı başvuru yokluğu, sigortalılığa engel durum yaratmayacaktır. Bu düşünce, Medeni Kanunun 3. maddesinde anlatımını bulan objektif iyi niyet kuralının bir sonucudur.
    01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7/1. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, somut olay bakımından Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 85. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 51. maddesi birlikte incelenmelidir.
    Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 85. maddesi “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına isteğe bağlı olarak devam edilebilmesi için;
    A - a) En az 1080 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak,
    b) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olmamak ve buralardan kendi sigortalılığından dolayı aylık bağlanmamış olmak,
    c) İsteğe bağlı olarak her ay kesintisiz otuz gün üzerinden malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek,
    d) Örneği Kurumca hazırlanacak isteğe bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma müracaatta bulunmak,
    Şarttır.
    B - İsteğe bağlı sigortalılık, müracaatın Kurumca alındığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlar. Şu kadar ki, isteğe bağlı sigortanın başladığı tarihte, sosyal güvenlik kuruluşları ile ilgileri kesilmediği tespit edilenlerin isteğe bağlı sigortalılıkları başladığı tarih itibariyle iptal edilerek, ödedikleri primler faiz uygulanmaksızın ilgililere iade edilir.
    C - a) İsteğe bağlı sigortaya devam etmek isteyenler, ödeyecekleri sigorta primlerini bu Kanunun 78 inci maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında olmak şartıyla kendileri belirlerler. İsteğe bağlı sigorta primi oranı %25 olarak uygulanır.
    b) İsteğe bağlı sigorta primlerinin, en geç ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmesi zorunludur. Ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyen primler için, bu tarihten başlanarak 80 inci madde hükmüne göre gecikme zammı uygulanır.
    D - İsteğe bağlı sigortalılık;
    a) Sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi olarak çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları günden,
    b) İsteğe bağlı sigortalılığını sona erdirme talebinde bulunanların, buna ait dilekçelerinin Kurumca alındığı tarihten önceki primi ödenmiş son ayın bitiminden,
    c) İsteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin primi ödenmiş son ayın bitiminden,
    d) Tahsis talebinde bulunanların, aylığa hak kazanmış veya toptan ödeme yapılmış olmak koşulu ile tahsis talep tarihinden,
    e) Ölen sigortalının ölüm tarihinden,
    İtibaren sona erer.
    E-(Değişik bent:29/7/2003-4958/39 md.) Bu maddenin (A) bendinin (a) alt bendinde belirtilen koşullar sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerin yurt dışındaki iş yerlerinde çalışmak üzere giden Türk işçileri için aranmaz. Bu maddenin (D) bendinin (a), (b) ve (c) alt bentlerine göre isteğe bağlı sigortalılığı sona eren sigortalının, yeniden isteğe bağlı sigortaya devam edebilmesi için tekrar yazılı müracaatta bulunması şarttır. (E bendinin eski şekli:E - Bu maddenin (A) bendinin (a) alt bendinde belirtilen koşul, 3 üncü maddesinin II nci fıkrasının (D) bendine göre çalışanlar için aranmaz. Bu maddenin (D) bendinin (a), (b) ve (c) alt bentlerine göre isteğe bağlı sigortalılığı sona eren sigortalının, yeniden isteğe bağlı sigortaya devam edebilmesi için tekrar yazılı müracaatta bulunması gerekir.”
    şeklinde düzenlenmiştir.
    Mülga 506 sayılı Kanunun 85. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönem içerisinde sigortalı olmak isteyenler, şartlarını sağlamak kaydıyla bu kanun “SSK” kapsamında isteğe bağlı sigortalı olma hakkına sahipti. Ancak 5510 sayılı Kanunun 51. maddesindeki “İsteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınır ve söz konusu süreler, bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı olmak üzere 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklindeki açık düzenleme karşısında 01.10.2008 tarihinden sonra isteğe bağlı sigortalılığın 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değerlendirilmesi mümkün değildir.
    Bu durumda 5510 sayılı Kanunun 51. maddesinde isteğe bağlı sigortalılığın aynı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirileceğine dair açık hükmü nedeniyle 506 sayılı Kanun döneminde “SSK” kapsamında isteğe bağlı sigortalı olma yönünde irade gösterip primlerini bu kapsamda ödeyen sigortalıların 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte aynı kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında “Bağ-Kur” kapsamında değerlendirilmesi hususunun kazanılmış hak kavramı açısından tartışılması gereklidir.
    Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış hakların) korunması Hukuk Devletinin bir gereğidir. Bu durumda kazanılmış haklar kavramı Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan unsurlardan biri olarak kabul edilmektedir.
    Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir Hukuk Devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve bu nedenle kabul edilemez.
    Anayasa Mahkemesinin 19.12.1989 tarihli ve 1989/14 Esas, 1989/49 Karar sayılı kararında aynen; “bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması Hukuk Devletinin gereği olduğunu” vurgulamaktadır.
    Kanunların geriye etkili olmaması ilkesinin en önemli sonuçlarından birini önceki hukuki düzenlemeye dayanılarak kurulan hukuki ilişkilerden tüm sonuçlarıyla doğan hakların sonradan kaldırılamaması, değiştirilememesi oluşturur. Şüphesiz bunun temelinde kazanılmış hak kavramı yatar (Oğurlu, Yücel; İdare Hukukunda Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu, Ankara 2003, 47.).
    Saptanan bu olgular karşısında kanunların geriye yürümezliği ilkesinin istisnalarını kamu düzeni, genel ahlâk kuralları ile kazanılmış hak ilkesi oluşturmaktadır.
    Ne var ki, SSK isteğe bağlı sigortalılarının 01.10.2008 tarihinden öncesi dönem için isteğe bağlı sigortaya ödedikleri primler 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sayılırken, 01.10.2008 tarihinden sonra isteğe bağlı sigortaya ödedikleri primler 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirmeye başlanılması durumunda 506 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olmak yönünden kazanılmış hak yaratmaz (Caniklioğlu, Nurşen; Sosyal Sigortaların Genel Hükümleri ve Türleri Açısından Yargıtay’ın 2012 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi, 429). Ayrıca Sosyal Sigorta Hukukunda özellikle uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan hakların kazanılması belirli bir süre sigortalılık süresinin geçmesini gerektirdiği için bu gibi haklarda beklenen hak kavramı tartışılmakla birlikte, doktrinde bu beklentinin korunması gerektiğini savunan görüşler yanında bu hukuk dalında yapılan değişikliklerin halen derdest olan tüm davalara uygulanması gerektiği yönünde görüşlerde mevcuttur (Aslanköylü, Resul; Sosyal Güvenlik Hukukunda Sosyal Güvenliğe İlişkin Kanunların Geriye Yönelik Uygulanıp Uygulanmayacağı ve Kazanılmış Hak Kavramı, Sicil İş Hukuku Dergisi, Y.4, S. 15, 218).
    Anayasa Mahkemesinin 21.06.2012 tarihli 2011/10 Esas, 2012/98 Karar sayılı kararında “Yasa koyucunun 506 sayılı Kanun uyarınca benimsediği isteğe bağlı sigortalılık hakkı, sadece önceden hizmet akdine bağlı olarak zorunlu sigortalılığı bulunan ancak bu ilişkisini devam ettiremeyenlere önceki sigortalılık ilişkilerini belli şartlar altında devam ettirme hakkının tanınması şeklindedir. 5510 sayılı Kanun ile isteğe bağlı sigortalılığın kapsamı genişletilerek daha önce zorunlu sigortalılık kapsamında belirli bir süre sigorta primi ödeme şartı kaldırılarak herkese isteğe bağlı sigortalı olabilme imkânı tanınmış ve isteğe bağlı sigortalılar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.
    İtiraz konusu kurala göre, isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınacak ve bu süreler 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir. Ancak bu sonuç, tek başına ilgiliye kendi iradesi dışında ve bir anda 5510 sayılı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olarak yaşlılık aylığı bağlanması ve toptan ödeme yapılmasına hak kazanması anlamına gelmemektedir. Burada ifade edilen, sadece isteğe bağlı sigortalılıkta geçen sürenin 4 (b) kapsamında geçmiş sayılmasıdır. Çünkü 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı sayılanlar açısından Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun"un 8. maddesi gereğince, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması hâlinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir…
    Sosyal Güvenlik Kurumunun amacına uygun olarak hizmet verebilmesi, sahip olduğu parasal kaynaklara bağlı olduğundan, temel gelir kaynağı prim olan bu Kurumda aktüeryal dengeler gözetilerek, sigortalıların Kanun"da belirtilen süreler kadar prim ödemek suretiyle Kurum ile ilişkilerini devam ettirmelerini ve Kurumun sağlayacağı haklardan bu suretle yararlanmalarını öngören bir düzenleme getirilmesi sistemin doğal bir sonucudur. Kaldı ki, isteğe bağlı sigortalılığın ortak özelliği, prim sorumluluk ve yükümlülüğünün isteğe bağlı sigortalı olmak isteyen kişinin kendisinde olmasıdır. Kural aynı zamanda, isteğe bağlı olarak prim ödemek suretiyle kişilerin uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağlık sigortasına tabi olmalarını sağladığından, zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek çalışması bulunmayan kişileri de genel sağlık sigortası kapsamına almaktadır. Dolayısıyla kuralın, adil olmadığı da söylenemez…5510 sayılı Kanun kapsamında kısa vadeli sigorta kolları, vazife ve harp malullüğü, emeklilik ikramiyesi ödenmesi, prime esas kazançlar ve prim oranları hükümlerinin, anılan Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrası kapsamında sigortalı sayılanların hukuksal konumlarından kaynaklanan özellikler de gözetilerek farklı şekilde düzenlendiği ve 506 sayılı Kanun kapsamında öngörülen isteğe bağlı sigortalılık statüsüne tabi kişilerin 5510 sayılı Kanun"da öngörülen sigortalılık statüleri arasında en yakını olan anılan Kanun"un 4 (b) maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalılık kapsamında değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
    Dolayısıyla, itiraz konusu kural kapsamındaki isteğe bağlı sigortalıların farklılıklarının dikkate alınmak suretiyle 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin (a) bendi kapsamında değil (b) bendi kapsamında değerlendirilmesi sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı değildir.” şeklinde açıklama yaparak söz konusu düzenlemenin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.
    Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; SSK isteğe bağlı sigortalılarının 01.10.2008 tarihinden sonra isteğe bağlı sigortaya ödedikleri primlerin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirmesi yerindedir.
    Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında, kazanılmış hak kavramı yönünden Kurum işleminin yerinde olmadığı, hukuki güvenirlik ilkesi gereği 506 sayılı Kanun dönenimde “SSK” isteğe bağlı sigortalılık kapsamına giren sigortalıların 01.10.2008 tarihinden sonra 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilmesinin hatalı olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi 19.07.2011 yerine 14.03.2014 olarak gösterilmiş ise de bu yanlışlık mahallinde düzenlenebilir bir hata olarak kabul edildiğinden ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.



    KARŞI OY

    Somut uyuşmazlıkta önce SSK ve sonra Bağ-Kur kapsamında hizmeti bulunan davacı sigortalının, 01.10.2006 tarihinde isteğe bağlı SSK kapsamında sigortalı olması talebi istemi kurum tarafından kabul edilmiş ve sigortalı 30.03.2010 tarihine kadar borçlanmıştır. Davacının 02.04.2008 tarihinde tahsis talebinde bulunması üzerine, davalı kurum tarafından 5510 sayılı Kanununun 51. maddesi uyarınca kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2010-30.02.2010 arası isteğe bağlı sigortalılığının Bağ-kur kapsamında değerlendirildiği, 9000 prim günü doldurmadığı ve prim borcu bulunduğu gerekçesi ile yaşlılık aylığı tahsis talebi reddedilmiştir. Davacı sigortalı 01.10.2006 tarihinde başlayan SSK kapsamındaki isteğe bağlı sigortalılığın, 5510 sayılı Kanun döneminde de aynı statüde değerlendirilmesi istemi ile dava açmıştır.
    Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının 01.10.2008 öncesinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olup, bu sigortalılığın 01.10.2008 tarihinden sonraki bölümünün ise kazanılmış hak kuralı gereği 506 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Kurum işleminin hatalı olduğu gerekçesiyle davacının 01.10.2008-30.03.2010 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalı olduğu ve 01.02.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
    Kararın kurum tarafından temyizi üzerine, Özel Dairece “davacının 01.10.2006 tarihi itibariyle 506 sayılı Kanunun 85. maddesi kapsamında başlayan isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi ve davacının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığının buna göre değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
    Mahkemece kazanılmış hakların değişen kanun hükümleri ile ortadankaldırılamayacağı gerekçesi direnilmiştir.
    Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında temel uyuşmazlık, davalı kurum tarafından SSK kapsamında 01.10.2006 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalılığı kabul edilen davacı sigortalının 5510 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra 1.10.2008 ile 30.03.2010 tarihleri arasındaki isteğe bağlı sigortalılık süresinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında mı yoksa 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında mı değerlendirileceği noktasında toplanmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu incelemesi sonunda, çoğunluk görüşü ile Özel Daire görüşü benimsenerek “isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesi” gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
    Kazanılmış hak, yürürlükte bulunan hukuka göre bireyler lehine oluşan haklar ya da hukukî durumlardır. Bu haklar kazanıldıktan sonra herhangi bir kanun ya da idarî işlemle ortadan kaldırılamaz. Hukuk düzeni, hakları ve menfaatleri koruduğu gibi kazanılmış hakları da korumaktadır. Kazanılmış hak kavramı ile genel olarak objektif ve genel hukukî durumun, kişisel bir işlemle özel hukukî duruma dönüşmesi anlaşılmalıdır. Kazanılmış hakkın doğabilmesi için, öncelikle hakkın doğumu tarihinde yürürlükte olan mevzuatın hakkın doğumuna imkân vermesi gerekir. Kazanılmış hakkın doğumu için gereken hukuka uygunluk şartının gerçekleşip gerçekleşmediğini yalnız kanun değil idarenin düzenleyici işlemleri de belirler (Çoban, A. Ayşegül. İdare Hukukunda Kazanılmış Hak İlkesi).
    Diğer taraftan taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde, bir tarafta oluşturulan güvenin korunması ilkesi de önem taşır. Kanunun getirdiği güvenin korunmasına ilişkin hükümler yanında, tarafların sözlü veya yazılı davranışları bu güven ortamını sağlayabilir. Sağlanan güvenin, güven sorumluluğu kapsamında, hukuken korunması gerekir.
    Davacı sigortalının 506 sayılı Kanun uyarınca SSK (5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi) kapsamında isteğe bağlı sigortalılığı, davalı kurum tarafından başvurusu üzerine 01.10.2006 tarihinde kabul edilmiş ve 5510 sayılı Kanun yürürlüğe girmesine rağmen, davalı kurum tarafından bu isteğe bağlı sigortalılığı 30.03.2010 tarihine kadar devam ettirilmiştir. Kurumun işlemi ile isteğe bağlı sigortalılığı SSK kapsamına girmiştir. 5510 sayılı Kanun yürürlüğe girmesine rağmen, isteğe bağlı sigortalılık SSK kapsamında kalmıştır. Davacı sigortalının yaşlılık aylığı talebi üzerine ise yasa daha önce yürürlüğe girmesine ve sigortalıya yasa yürürlüğe girdiği anda artık isteğe bağlı sigortalılığının 4/1-b kapsamında olacağı bildirilmemesine rağmen, kurum değişen yasa kuralı nedeni ile yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren isteğe bağlı sigortalılığının 4/1-b kapsamında kaldığını belirterek, bu kapsamda prim günü eksikliği nedeni ile aylık bağlamamıştır. Oysa davacının önceki 506 sayılı Yasa kapsamında isteğe bağlı sigortalılığı kabul edilmiş ve lehine kazanılmış hak oluşmuştur. İsteğe bağlı sigortalılık başvuru tarihindeki mevzuat (506 sayılı kanun) hakkın doğumuna olanak tanımıştır. Tanınan bu hak uygulandığına ve bu şekilde kabul edildiğine göre korunması gerekir. Daha sonra yürürlüğe giren yasanın bu kazanılmış hakkı ortadan kaldırmaması gerekir. Kaldı ki davacının isteğe bağlı sigortalılığı yasa döneminde de aynı şekilde devam ettirilmiş, yasanın yürürlüğe girdiği anda sigortalıya bu durum kurum tarafından bildirilmemiştir. Yerel mahkemenin direnmesi bu gerekçe ile isabetli olduğundan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılınmamıştır.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi