Hukuk Genel Kurulu 2015/1091 E. , 2019/59 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.05.2012 tarihli ve 2011/483 E., 2012/275 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 22.10.2013 tarihli ve 2012/13577 E., 2013/18895 K. sayılı kararı ile:
(…Dava, davacının murisinin 27.10.2004-31.05.2007 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Yasa kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile, 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalınmalarının geçerli olduğunun tespiti ile murisinin ölüm tarihini takip eden aybaşı itibari ile 506 sayılı Yasa"nın 66. maddesi uyarınca davacıya ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının murisi Murat Doğan"ın 27.10.2004-31.05.2007 tarihleri arasında 506 ...na tabi sigortalı olduğunun tespiti ile, hak sahipleri olan davacılara ölüm tarihini takip eden 01.07.2007 tarihinden itibaren dul ve yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine, karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının murisinin 04.05.2004-11.06.2007(ölüm tarihi) tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu, 22.03.2000-25.12.2003, 27.10.2004-31.05.2007 tarihleri arasında aralıklı 506 sayılı yasa kapsamında çalışmalarının bulunduğu, 04.05.2004-11.06.2007(ölüm tarihi) tarihleri arasında 1479 sayılı yasa kapsamamda sigortalı kabul edildiği, davacının Kurum"dan 24.09.2008 tarihinde 506 sayılı yasadan ölüm aylığı talebinde bulunduğu; ancak Kurumca davacının murisinin 1479 sayılı yasa kapsamındaki sigortalılığının esas alındığı, 5 yıl ve 1800 gün prim ödeme şartının oluşmaması nedeniyle talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık ile esnaf Bağ-Kur sigortalılığının 27.10.2004 tarihinde çakışması nedeniyle hangi kurumdaki çalışmanın esas alınacağı. Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının devam edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam eden sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin 506 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kumlu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin 1479 sayılı Yasa kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
Somut olayda, önceden başlayıp devam eden sigortalılık Esnaf Bağ-Kur sigortalılığı olmasına rağmen nizalı dönemde çakışan 506 sayılı yasaya tabi sigortalılığa üstünlük tanınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş davacının murisinin önce başlayan sigortalılığı Esnaf Bağ-Kur sigortalılığı olduğundan, nizalı dönemde Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğu kabul edilerek, ölüm aylığı şartları da buna göre değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık süresinin tespiti ve ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkillerinin eşi ve babası Murat Doğan’ın 11.06.2007 tarihinde vefat ettiğini, vefat etmeden önce SSK sigortalısı olarak çalıştığını, 04.05.2004 tarihinde çay ocağı işletmesi nedeniyle Bağ-Kur kaydının başladığını, ancak 3-4 ay gibi kısa bir süre sonra çay ocağını kapattığını, Bağ-Kur’a terk beyanını vermemesi sebebiyle bu kapsamdaki sigortalılığının Kurum tarafından devam ettirildiğini, 27.10.2004 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında çalışmaya başlamasına rağmen Kurumun 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığına üstünlük tanımayarak, önceden gelen sigortalılığın 1479 sayılı Kanun kapsamında olduğundan bahisle Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul ettiğini, oysa Murat Doğan’ın gerçek çalışmalarının 506 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştiğini iddia ederek 27.10.2004- 31.05.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ve bu sigortalılık kapsamında ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; sigortalı Murat Doğan’ın ilk kez 22.03.2000 tarihinde SSK kapsamında çalışmaya başladığını, bu çalışmalarının aralıklı olarak 31.05.2007 tarihine kadar devam ettiğini, 22.04.2004 tarihli başvurusuna istinaden de 04.05.2004 tarihi itibari ile Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edildiğini ve 11.06.2007 tarihinde vefatıyla birlikte sonlandırıldığını, dolayısıyla Bağ-Kur ve SSK sigortalılığının çakıştığını, sigortalının önceden gelen ve baskın olan sigortalılık türünün Bağ-Kur olduğunu, Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; Murat Doğan’ın 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesi göz önünde bulundurulduğunda Bağ-Kur sigortalısı sayılması yönünden bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmediğini, 27.10.2004- 31.05.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılması gerektiğini belirterek “1–Davanın kabulü ile davacının murisi Murat Doğan’ın 27.10.2004 ile 31.05.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalısı sayılmasına, 2-Hak sahibi olan davacılara 01.07.2007 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına” karar verilmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; baskın çalışmanın 506 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştiğini belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacıların murisi Murat Doğan’ın çakışan sigortalılıklar yönünden önceden gelen sigortalılığına mı yoksa baskın olan sigortalılığına mı üstünlük tanınacağı ve buradan varılacak sonuca göre 27.10.2004 ile 31.05.2007 tarihleri arasındaki sürelerin 506 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamlarından hangisine dâhil olacağı noktasında toplanmaktadır.
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasal sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. 506 sayılı Kanunun 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların", ( K ) bendinde ise "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı" belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, bir sigortalının aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olması hâlinde sadece tek sigortalı olması gerektiği kabul edilmiştir (29.06.2005 tarihli ve 2005/21-389E, 2005/430K sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı da aynı yöndedir).
Ne var ki davaya konu somut olay bakımından çakışan sigortalılık yönünden inceleme yapılmadan önce Özel Dairenin bozma kararından sonra 04.04.2015 tarihli 6645 sayılı Kanunun 56. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen ve 23.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 63. maddenin ve 11.05.2018 tarihli 7143 sayılı Kanunun 24. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen ve 18.05.2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici 76. maddenin değerlendirilmesi gerekmektedir.
5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 63. maddesi ile “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. Sigortalılıkları durdurulanlardan bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya devam edenlerin sigortalılıkları bu maddenin yayım tarihini takip eden ay başı itibarıyla yeniden başlatılır" şeklinde düzenleme getirilmiştir.
5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 76. maddesi ile “Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, 31/5/2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu tarihten önceki sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ödememeleri veya ilgili Kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. Sigortalılıkları durdurulanlardan bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya devam edenlerin sigortalılıkları 1/6/2018 tarihi itibarıyla yeniden başlatılır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, davacıların murisinin Kurum tarafından 04.05.2004 ile 11.06.2007 tarihleri arasında Esnaf Bağ-Kur (5510 sayılı Kanunun 4/1-b) sigortalılık kapsamında kabul edildiği, davacıların murisinin 22.03.2000-25.12.2003, 27.10.2004-31.05.2007 tarihleri arasında aralıklı olarak 506 sayılı Kanun kapsamında (5510 sayılı Kanunun 4/1-a) çalışmasının bulunduğu, Esnaf Bağ-Kur sigortalılığı ile 506 sayılı Kanun kapsamında (5510 sayılı Kanunun 4/1-a bendi kapsamında sigortalılığı ile 4/1-b bendi kapsamında sigortalılığının) sigortalılığının 27.10.2004-31.05.2007 tarihleri arasında aynı döneme denk geldiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen bilgiler ışığında mahkemece yapılacak iş öncelikle 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 63. maddesi ve Geçici 76. maddesi değerlendirilerek, dosya kapsamından davacıların murisinin Esnaf Bağ-Kur sigortalılığa ilişkin olarak prim ödemesinin olmadığı tespit edildiğinde, davacıların murisinin Bağ-Kur sigortalılığının tescil tarihi ile durdurulmuş sayılması gerekeceğinden ve ihtilaf konusu dönem içerisinde çakışan sigortalılık olmayacağından, davacıların murisi yönünden kayda geçmiş zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığına geçerlik tanınmasında yasal zorunluluk bulunmakta olup, murisi ihtilaflı dönem yönünden “SSK(506 sayılı Kanun)” sigortalısı olarak kabul etmekten ibarettir.
Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.