19. Hukuk Dairesi 2017/4452 E. , 2019/5138 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davası hakkında Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen 2014/770 esas ve 2016/942 karar sayılı ve 29.11.2016 tarihli hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik kararın süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacının yurt dışı ve yurt içine mermer satışı yaptığını, sipariş üzerine üretim yapıldığını, davalı ile de cari hesap ilişkisine dayalı ticari ilişkileri bulunduğunu, taraflar arasında 11.05.2013 tarihli protokol imzalandığını, protokol uyarınca davalının 60.000,00 USD borçlu olduğunu, davalı şirketin borcuna karşılık, keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan 3 adet çeki ödemeyi kabul ettiğini, bu çeklerin hatır çeki sayıldığını, bu borcun teminatı olarak ... Mermer Blok Kesim makinesinin zilyetliği davalı şirkette kalmak kaydıyla davacı adına fatura edildiğini, çeklerin ödeme günü geldiğinde davalı tarafından hamiline ödenmediğini, çek bedellerini davacının ödemek zorunda kaldığını, ihtarname tebliğine rağmen de borcun ödenmediğini iddia ederek 127.800,00 TL"nin son çekin ödeme tarihi olan 20.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket adına dilekçe sunan ..., davacı ile davalı şirket arasında başlangıcı Nisan 2013 yılına dayanan bir ticari alışveriş ilişkisi olduğunu, davalının ikametgahı ve protokolün imzalandığı yerin ... olması nedeniyle yetkili mahkemenin ... mahkemeleri olduğunu, davalının davacıya borcunun olmadığını, aksine 136.575,18 USD alacaklı olduğunu, makine alımından dolayı borcu kabul ettiklerini, ancak haberleri olmadan alınan çeklerden dolayı davalının davacıya teslim ettiği mal ve hizmetlerin bedelinin ödenmediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının alacağının öncelikle 11.05.2013 tarihli protokole ve bu protokolde belirtilen üç adet çeke dayalı olduğu, protokolün tarafların serbest iradesi ile düzenlenmiş olup tarafları bağladığı, protokoldeki imzalara ve protokolün geçerliliğine yönelik davalının herhangi bir itirazının mevcut olmadığı, protokole göre davalının 60.000,00 USD borcu olduğunu kayıtsız ve şartsız olarak kabul ettiği, davalının protokoldeki üç adet çeki ödemediği, çeklerin bizzat davacı tarafından ödendiğinin bankadan alınan ödeme dekontları ile sabit olduğu, davalının protokol tarihinden sonra yaptığını iddia ettiği mal teslimleri veya cari hesabın protokolün konusu olmadığı, davalının protokol tarihinden sonraki döneme ilişkin aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davacıdan alacaklı olduğu iddiasında ise bu hususta davacıya karşı ayrıca dava açma hakkına sahip olduğu, zira davalının bu dosyada bir karşı davası veya takas-mahsup talebi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 60.000,00 USD alacak bedelinin davalıdan temerrüt tarihi olan 23.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davanın ticari satıma dayanan alacak talebine ilişkin olduğu, (1) yetki itirazının karara bağlanmadığı iddiası yönünden; mahkemece ön inceleme duruşmasında bu hususun karara bağlandığı, TBK"nın 89/1. maddesi gereğince davacının alacağının para alacağı olup kendi yerleşim yerinde takip ve dava açmasının mümkün bulunduğu, bu haliyle Denizli İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğu, ilk derece mahkemesince yetki itirazının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından bu konudaki istinaf talebinin reddine karar verildiği, (2) bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediği, bilirkişilerin iddia ve itirazları karşılamadığı, ehil olmadıkları ve delillerin değerlendirilmesinin hatalı olduğu iddiası yönünden; davacının alacağının taraflar arasında düzenlenen ve davalı tarafından kabul edilen 11.05.2013 tarihli protokole ve bu protokolde belirtilen üç adet çek bedelinin ödenmesi talebine ilişkin olduğu, protokole göre davalının 60.000,00 USD borcu olduğunu kayıtsız ve şartsız kabul ettiği, davalının protokol doğrultusunda ödemesi gereken üç adet çek bedelini ödemediği, çeklerin bizzat davacı tarafından ödendiğinin bankadan alınan cevabi yazı ve ödeme dekontları ile sabit olduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun takdiri delil niteliğinde olup tek başına mahkemeyi bağlayıcı niteliği bulunmadığı, dolayısıyla mahkemece davanın kabul kararının doğru olduğu anlaşıldığından bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, ne var ki, davalı vekilinin itiraz ve savunmalarının yeterince incelenmediğini iddia ettiği ve mahkemece davalının takas-mahsup talebinde bulunmadığı karar gerekçesinde belirtilmiş ise de, TBK"nın 139. maddesi gereğince, iki kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise, taraflardan her birinin alacağını borcuyla takas edebileceği, alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takasın ileri sürülebileceği, yine TBK’nın 143. maddesi hükmüne göre takasın, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesi ile gerçekleşeceği, bu durumda her iki borç takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona ereceği, takas için mutlaka karşılık dava açılmasının zorunlu olmadığı, bununla birlikte davalının takas etmek istediği karşılık alacağının miktarı, asıl davada istenen alacaktan daha fazla ise ve davalı bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşılık dava açılması gerektiği, somut olay açısından ilk derece mahkemesince "… zira davalının bu dosyada bir karşı davası veya takas-mahsup talebi de bulunmadığı… " gerekçesiyle bu talep red edilmiş ise de, davalı vekilinin davalının davacıdan 136.575,18 USD alacaklı olduğu iddiasının takas def"i olduğu, takas defi olarak ileri sürülen alacağın 136.575,18 USD değerinde bulunduğu, davalının takas etmek istediği karşılık alacağının miktarı, asıl davada istenen 60.000,00 USD alacak miktarından daha fazla olduğundan, davalı bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşılık dava açması gerektiği, somut olayda karşılık dava da açılmadığından ilk derece mahkemesince davalının takas def’inin red edilmesi sonucu itibariyle doğru olsa da gerekçesi doğru olmadığından ilk derece mahkemesinin takas def"i yönünden gerekçesinde yer verdiği "... zira davalının bu dosyada bir karşı davası veya takas-mahsup talebi de bulunmadığı..." gerekçesiyle davalının takas alacağı talebinin reddine karar verilmesinin doğru görülmediği, ancak sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesinde hata edilmiş olması yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince davalının takas def’i ile ileri sürdüğü alacak talebinin red gerekçesinin " …davalının takas etmek istediği karşılık alacağın miktarı, asıl davada istenen 60.000,00 USD alacak miktarından daha fazla olduğundan davalının bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşılık dava açılması gerektiği, somut olayda karşılık dava da açılmadığından davalının takas alacak talebinin reddine" şeklinde düzeltilerek ve sadece istinaf sebepleriyle sınırlı olmak üzere davalı vekilinin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b-2 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği, (3) döviz cinsinden hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu iddiası yönünden; mahkemece her ne kadar hüküm fıkrasında "toplam 60.000,00 USD alacak bedelinin davalıdan temerrüt tarihi olan 23.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine," şeklinde karar verilmiş ise de, davacı vekilinin dava dilekçesinde alacak talebini USD cinsinden değil, dava tarihindeki kur üzerinden TL"ye çevirerek 127.800,00 TL alacak talebinde bulunduğu, bu durumda mahkemece 127.800,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken döviz üzerinden hüküm kurulmasının isabetli olmadığı, ancak hüküm kurulurken hata yapılmış olmasının yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin yukarıda (1) nolu bentte belirtilen istinaf sebepleri ile ilgili başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin yukarıda (2) nolu bentte belirtilen gerekçe ve (3) nolu bentte belirtilen istinaf sebepleri ile ilgili başvurusunun esastan kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2014/770 esas ve 2016/942 karar sayılı ve 29.11.2016 tarihli kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince sonucu itibariyle doğru olan anılan kararın takas def"i ile ilgili gerekçesinin " … davalının takas etmek istediği karşılık alacağının miktarı, asıl davada istenen 60.000,00 USD alacak miktarından daha fazla olduğundan, davalının bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşılık dava açması gerektiği, somut olayda karşılık dava da açılmadığından davalının takas alacak talebinin reddine.." şeklinde düzeltilerek, davanın kabulüne, 127.800,00 TL"nin davalıdan temerrüt tarihi olan 23.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı taraf yargılamanın değişik aşamalarında dava konusu alacaktan daha fazla mukabil alacağı olduğunu dile getirmiş ise de, açıkça takas ve mahsup talebinde bulunmamıştır. Davalı tarafın açıkça takas ve mahsup talebinde bulunmadığı gözetilerek davalı talebinin bu nedenle hükümde nazara alınmaması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi’nce İlk Derece Mahkemesi’nin gerekçesinin “… davalının takas etmek istediği karşılık alacağının miktarı, asıl davada istenen 60.000,00 USD alacak miktarından daha fazla olduğundan, davalının bu fazla alacağını hüküm altına aldırmak istiyorsa karşılık dava açması gerektiği, somut olayda karşılık dava da açılmadığından davalının takas alacak talebinin reddine.." şeklinde düzeltilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/378 esas ve 2017/381 karar sayılı ve 28.04.2017 tarihli kararının gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekilde HMK’nın 370. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/378 esas ve 2017/381 karar sayılı ve 28.04.2017 tarihli kararının gerekçesinin HMK’nın 370. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dava dosyasının Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, karardan bir örneğin bilgi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.