Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/814
Karar No: 2016/92

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/814 Esas 2016/92 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/814 E.  ,  2016/92 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi : ... Ağır Ceza
Taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanığın TCK"nun 85/2, 62, 50/1-a, 52/4 ve 53/6. maddeleri gereğince 27.300 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ...-... sayılı hükmün sanık müdafii ve bir kısım katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile;
Sanığın trafik kazası tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre, çift yönlü, sollama yasağı çizgisi bulunan yolda, konvoy halinde giden önündeki araçları sollamak için karşı şeride geçtiğinde karşı yönden gelen ..."ın sevk ve idaresindeki araçla üçlü yol kavşağında çarpışmalarıyla meydana gelen olayda bilinçli taksirin uygulanma koşullarının oluştuğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise, ... gün ve ...-... sayı ile;
"Kazanın olduğu 24.08.2007 tarihinde tanzim edilen trafik kaza tespit tutanağındaki basit krokide, her iki aracın çarpışma noktası olan ön sol tamponlarının orta şerit çizgisine uzaklıklarının 1 metre olarak gösterildiği, aynı krokide sanığın kullandığı ... plakalı aracın arka kısmının orta şeride temas ettiği, hatta şeridi geçer halde bulunduğu, sanığın kendi aracının sol ön tamponundan karşı aracın (sanığın kendine göre) sağ ön tamponundan çarpması sonucu kazanın meydana geldiği, bu tespitlerin sanığın savunmasında belirttiği gibi, önündeki konvoyun uzunluğunu ve yavaş hareketinden kaynaklı ileriyi kontrol amacıyla diğer şeride kısmen geçtiği, tamamen geçerek tecavüzde bulunmadığı hususunun doğrulandığı görülmüştür. Ancak kısmi şerit tecavüzüne rağmen kaza gerçekleşmiştir.
Burada dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali dışında, kazanın sanık tarafından fiilen öngörülmüş olmasından söz etmek mümkün değildir.
Bu halde sanığın eyleminde bilinçli taksirin olmadığı ve taksirle bir kişinin ölümüyle birden kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek olduğu” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve bir kısım katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 21.11.2013 gün ve 296021 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daireyle yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma eyleminde bilinçli taksir şartlarının bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile meskûn mahal sınırları dışında, açık havada, iki yönlü, yedi metre genişliğindeki, hafif virajlı ve eğimli, sollama yasağı çizgisi bulunan yolda seyrederken konvoy halinde giden önündeki araçları sollamak üzere sol şeride geçtiğinde otomobilinin sol ön kısmı ile karşı yönden gelen ... idaresindeki otomobilin sol yan köşe ve ön kısmına çarpması sonucu, ...’ın aracındaki bir kişinin öldüğü, birden fazla kişinin yaralandığı,
Trafik kazası tespit tutanağında; kazanın oluşumunda sanığın sürücülere ait asli kusurlardan geçmenin herhangi bir trafik işaretiyle yasaklandığı yerlerde geçmek ve şeride tecavüz etme kuralını ihlal ettiği, diğer araç sürücüsünün kural ihlalinin bulunmadığı bilgisine yer verildiği,
Katılan ..., idaresindeki otomobil ile Samsun istikametine giderken olay yeri tepe üstüne doğru geldiğinde karşı şeritte beş-altı aracın konvoy halinde seyir ettiklerini gördüğünü, konvoy arasında bir otomobilin aniden kendi şeridine geçtiğini, aradaki mesafe çok az olduğu için hiçbir şey yapmadığını, sanığın aracının doğrudan kendi aracına çarptığını, sanığın konvoyun üçüncü ya da dördüncü sırasında olduğunu beyan ettiği,
Katılan ... kollukta; iki kamyon arkasından otomobilin çıkarak aniden yollarına girdiğini, hatalı sollama sonucu kazanın meydana geldiğini,
Cumhuriyet savcılığında; karşıdan gelen aracı fark edemediğini, kazanın nasıl meydana geldiğini bilmediğini,
Duruşmada ise; olay tarihinde ...’ın idaresindeki otomobil ile Samsun istikametine seyrederken arka koltukta oturmakla birlikte yolun durumunu gördüğünü, kaza mahalli civarında devrilen bir kamyonun kaldırılması için uğraşıldığından karşı şeritte yaklaşık yüz metrelik araç konvoyu oluştuğunu, konvoydaki araçların hareketsiz beklediğini, kendi şeritlerinin ise açık olduğunu, yollarında devam ederken konvoyun sonuna doğru yaklaştıklarında sanığın aracının aniden önlerine çıktığını, ...’in çarpmamak için sağa kaçmasına karşın kazanın meydana geldiğini ifade ettiği,
Tanık ... kollukta; sanığın aracında sağa sola bakarken birden önüne döndüğünde bir otomobilin üzerlerine doğru geldiğini gördüğünü ve o sırada kaza olduğunu,
Mahkemede; aracın sağ ön koltuğunda oturduğundan sağ tarafa baktığını, kazanın oluş şeklini göremediğini, kazanın olduğu sırada çizgiyi geçtiklerini sanmadığını, sanığın bir ya da iki karış kadar sol şeride doğru hareket ettiğini söylediği,
Tutanak tanığı ...; olay mahalline intikal ettiklerinde bulgulara ve beyanlara göre kazanın ölenin içinde bulunduğu aracın şeridinde olduğunu gördüklerini, araçların konumunu olay mahallindeki durumuna göre kaza tutanağındaki krokiye işaret ettiklerini, olayın tamamen hatalı sollama sonucu ve şerit değiştirme nedeniyle ölenin bulunduğu şeritte meydana geldiğini, tutanak kapsamının ufak tefek farklılıklar olsa da genel olarak doğru olduğunu belirttiği,
Sanığın kollukta; yönetimindeki araçla Samsun’dan dönerken önündeki konvoyda 3-4 adet araç olduğunu, nasıl oldu ise kazanın meydana geldiğini, hatalı sollama yapmadığını,
Cumhuriyet Savcılığında, olay yerine geldiğinde önünde birkaç araç olduğunu, hızının otuz kırk kilometre civarında olduğunu, karşıdan araba gelip gelmediğini görmek amacıyla arabasının ucunu çok az diğer şeride kaydırdığında kazanın meydana geldiğini, kaza anını hatırlamadığını, şerit ihlali yapıp yapmadığını bilmediğini,
Mahkemede; olay yerinde yukarı çıkışa doğru konvoy şeklinde araç yoğunluğunun oluştuğunu, ikinci vitesle otuz kırk kilometre civarındaki hızla seyrederken konvoyun neden oluştuğunu merak edip sebebini öğrenmek üzere aracını bir karış kadar sol şeride çıkararak bakmak istediğinde kazanın meydana geldiğini olay yerinde sollama yasağı olduğunu bildiğini, araç sollamaya kalkışmadığını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hallerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Öğretide de benimsendiği üzere, Ceza Genel Kurulunun birçok kararında taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülememiş olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmez. 5237 sayılı TCK’nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilir.
TCK"da taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, kanunun 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir halinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır" açıklamasına yer verilmiştir.
Basit taksirle bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın sevk ve idaresindeki otomobil ile meskûn mahal sınırları dışında, açık havada, iki yönlü, yedi metre genişliğindeki, hafif virajlı ve eğimli, geçiş yasağı çizgisi bulunan yolda seyrederken konvoy halinde giden önündeki araçları sollamak üzere sol şeride geçtiğinde, otomobilinin sol ön kısmı ile karşı yönden gelen katılan ... idaresindeki otomobilin sol yan köşe ve ön kısmına çarpması sonucu, katılanın aracındaki bir kişinin öldüğü, birden fazla kişinin yaralandığı olayda; sollama yasağının bulunduğu yolda önünde konvoy bulunmasına ve karşı şeritten gelen araçları görmemesine rağmen şerit ihlalinde bulunan sanığın neticeyi öngörmesine karşın şoförlük yeteneğine, şansına ve karşı yönden gelenlerin kendilerini koruma yönünde dikkatli davranacağına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek öngördüğü ancak istemediği neticeye neden olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün, sanığın eyleminde bilinçli taksir şartlarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-... Ağır Ceza Mahkemesinin ... gün ve ...-... sayılı direnme kararının, sanığın eyleminde bilinçli taksir şartlarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi