Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/192
Karar No: 2016/89

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/192 Esas 2016/89 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/192 E.  ,  2016/89 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Nitelikli yağma suçundan sanıkların TCK’nun 149/1-a-c-d-h, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, mahsuba, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin, Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.01.2013 gün ve 270-30 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.02.2014 gün ve 15256-1077 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.02.2014 gün ve 113146 sayı ile;
    "Sanıklar 1970 ve 1978 doğumlu olup suç tarihinde 18 yaşından büyük iseler de, üzerlerine atılı suçun alt sınırı dikkate alındığında, CMK"nun 150/3. maddesi uyarınca müdafii atanması zorunluluğu bulunmaktadır. Cumhuriyet Başsavcılığı ve mahkemece bu zorunluluğa uyularak sanıklara soruşturma ve kovuşturma aşamasında zorunlu müdafii tayin edilmiş ve bu zorunlu müdafilere ilişkin ücret gerekçeli kararda 533"er Lira olarak sanıklara yükletilmiştir.
    5271 sayılı CMK"nun 324. maddesinin 2. fıkrasında "yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği hüküm ve kararda gösterilir." hükmü uyarınca kararda açıklama yapılması doğru ise de, zorunlu müdafiilik ücretinin sanıklara yükletilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Zira, sanıkların üzerlerine atılı suçun alt sınırı 5 yıldan fazladır ve CMK"nun 150/3. maddesi uyarınca müdafii atanması yasal zorunluluktur ve mahkemece vekaletnameli müdafii bulunmayan sanıklar yönünden bu zorunluluk yerine getirilmiştir.
    Diğer taraftan Anayasamızın "Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma" başlıklı 90. maddesi açık hükmüne göre iç hukuk hükmündedir ve maddenin son fıkrası hükmü uyarınca kanunun üzerindedir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkı başlıklı 6/3-c maddesinde "Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek" şeklinde yapılan düzenleme karşısında dosya kapsamına göre maddi gücünün yerinde olmadığı anlaşılan sanıklara atanan zorunlu müdafiinin ücretinin sanıklardan tahsiline ve yargılama giderine dahil edilmesine yasal imkan bulunmamaktadır. İtiraz sebebi dikkate alındığında, CMK"nun 324/4. fıkrasına 6352 sayılı Kanunun 100. maddesiyle eklenen hüküm uyarınca, geriye kalan 39,25 Liralık miktar 1/2 orarında tahsiline karar verildiğinden sanıkların payına düşen miktar itibariyle terkin edilecek rakamın altında kaldığından hazine üzerinde bırakılmalıdır" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün yargılama giderleri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 28.02.2014 gün ve 4138-3362 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıkların nitelikli yağma suçundan mahkûmiyetlerine karar verilen ve suçlarının sübutu ile eylemlerinin vasıflandırılmasına ilişkin bir anlaşmazlık, bu kabulde de dosya muhtevası itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık tespit edilemeyen somut olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; avukat tutmak için gerekli mali imkanlardan yoksun bulundukları anlaşılan sanıklara talepleri olmadan CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak atanan müdafilere ödenen ücretin mahkûmiyet hükmü ile birlikte yargılama giderlerine dahil edilerek sanıklardan tahsiline karar verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendine aykırı olup olmadığının tespitine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Mahkemece 26.06.2012 tarihli tensip zaptıyla her iki sanığa OCAS"tan (otomatik CMK atama sistemi) müdafii atanmasına karar verildiği, bu karar doğrultusunda Balıkesir Barosunca 29.06.2012 tarihinde sanıklara ayrı ayrı müdafii görevlendirildiği, sanıklar hakkında mali ve sosyal durum araştırması yapılmamakla birlikte dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden avukat tutacak mali imkanlardan yoksun bulundukları,
    Anlaşılmaktadır.
    Savunma hakkı Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınmış ve herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Sanık bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi müdafii aracılığı ile de kullanabilir. Bu açıdan, savunma hakkı “meşru bir yol”, müdafi de savunma hakkının kullanılması bakımından “meşru bir araçtır”. (Nur Centel, Ceza Muhakemesi Hukukunda Müdafi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1984, s. 13)
    5271 sayılı CMK’nun 2/1-c maddesinde “şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı” olarak tanımlanan müdafi, toplumsal savunmayı gerçekleştirmek amacıyla şüpheli veya sanık lehine hareket edip hukuki yardımda bulunan ve gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayan kamusal bir muhakeme sujesidir. (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 401 vd.; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul, 2015, s. 180 vd.; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, s. 245 vd.; Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 12. Baskı, Beta, İstanbul, 2007, s. 184; Caner Yenidünya- Zafer İçer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s.101 vd.; Yener Ünver- Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, c.1, 11. baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s. 349 vd.; Sinan Kocaoğlu, Müdafi, 2. Baskı, Seçkin, Ankara, 2012, s. 57; İsa Başbüyük, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (6/3-c) Kapsamında Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkı”, Nur Centel’e Armağan, İstanbul, 2013, s.1341 vd.; Ahmet Bozdağ- Hüseyin Şık, "Müdafiin Görevinin Sona Ermesi ve Hukuki Sonuçları", Ankara Barosu Dergisi, 2014/2, s. 50 vd.)
    Şüpheli veya sanığın müdafii aracılığıyla savunulması hususunda tercih yapma imkanına sahip olduğu hallerde görev yapan müdafi ihtiyari müdafi, görevlendirilmesi hususunda şüpheli veya sanığın iradesinin önem taşımadığı hallerde görev yapan müdafi ise zorunlu müdafidir. Görüldüğü gibi müdafinin zorunlu veya ihtiyari olması, şüpheli veya sanığın istemine ya da istemi olup olmadığına bakılmaksızın yani iradesi dikkate alınmadan atanıp atanmadığına bakılarak belirlenmektedir. (Muhakeme Hukuku Dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Beta Kunter- Yenisey- Nuhoğlu, s. 409; Centel- Zafer, s. 187; Ünver- Hakeri, s. 350; Yurtcan, s.192; Kocaoğlu, s.120 ; Öztürk- Tezcan- M. R. Erdem- Sırma- Kırıt- Özaydın- Akcan- E. Erdem, s. 250; Yenidünya- İçer, s. 106 vd.)
    1412 sayılı CMUK kişisel savunmada kural olarak ihtiyari müdafilik sistemini benimsemiş ve sınırlı bazı hallerde zorunlu müdafilik sistemini getirmişken; 5271 sayılı CMK ise zorunlu müdafilik sistemini, önemli ölçüde genişletmiştir. Bu kanuna göre; müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (150/2. md.), soruşturma veya kovuşturma konusu suçun cezasının alt sınırının 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (150/3. md.), resmi bir kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (74/2. md.), tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedilmesi (101/3. md.), davranışları nedeniyle hazır bulunması halinde duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokan sanığın yokluğunda duruşma yapılması (204/1. md.) ve kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (247/3. md.) hallerinde, şüpheli veya sanığın istemi bulunmasa hatta açıkça müdafi istemediğini beyan etse bile müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunmaktadır.
    CMK’nun “Müdafiin Görevlendirilmesi” başlıklı 150. maddesinde; “(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
    (2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
    (3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
    (4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” hükmü yer almaktadır.
    CMK"nın 150/2 ve 150/3. maddeleri uyarınca görevlendirilecek zorunlu müdafinin ücretinin niteliği ve kime yükleneceği konusunda ise;
    5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13. maddesinin 1. fıkrasında; "Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye bakanlıkları tarafından birlikte tespit edilecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama giderlerinden sayılır."
    Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinin 2. fıkrasında; "şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malûl veya sağır ve dilsiz ise ya da hakkında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı soruşturma ya da kovuşturma yapılıyorsa istemi aranmaksızın barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. Ancak bunun için şüpheli veya sanığın müdafiinin olmaması şarttır."
    5. maddesinin 3. fıkrasında; "İkinci fıkrada sayılan hâllerde kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca "tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği" hususunu hatırlatan meşruhat verilir..."
    8.maddesinde; "(1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafi veya vekile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden ayrık olarak hazırlanacak "Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife" gereğince ödenecek meblâğ Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanır.
    (2) Müdafi veya vekilin görevi gereği yaptığı zorunlu yol giderleri ile kendisi tarafından karşılanması durumunda temyiz, istinaf ve itiraz harçları ayrıca ödenir.
    (3) Müdafi veya vekile Tarife gereğince ödenen meblâğ, zorunlu yol giderleri ve müdafi veya vekil tarafından ödenen temyiz, istinaf ve itiraz harçları yargılama giderlerinden sayılır."
    CMK"nun "Yargılama Giderleri” başlıklı 324. maddesinin 1. fıkrasında; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.”,
    4. fıkrasında; Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir."
    Aynı Kanunun "Sanığın Yükümlülüğü" başlıklı 325. maddesinin 1. fıkrasında; "Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir."
    Şeklinde hükümler bulunmaktadır.
    Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesinde yer alan "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" hükmü uyarınca iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası haline gelen 19.03.1954 günlü Resmi Gazete"de yayımlanan 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Kanun ile onaylanmış bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil Yargılanma hakkı" başlıklı 6/3-c maddesinde; "Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
    ...
    c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek" hükmü düzenlenmiştir.
    Görüldüğü üzere mevzuatımızda yer alan hükümlere göre zorunlu müdafi ücreti yargılama gideri kabul edilerek hakkında ceza veya güvenlik tedbirine hükmedilen sanığa yükletilmekteyken, AİHS ancak belirli şartların gerçekleşmesi durumunda sanığın müdafiden ücretsiz olarak yararlanmasını öngörmektedir. Temel hak ve hürriyetlerden olup AİHM"nin 25.09.1992 tarih ve 13191/87 Başvuru no"lu Pham Hoang/Fransa kararında adil yargılanma kavramının görünüm şekillerinden biri kabul ettiği ücretsiz müdafi hakkı bağlamında ve Anayasanın 90/5. maddesi gözetildiğinde mahkemece somut olaya uygulanması gereken hüküm AİHS"nin 6/3-c maddesidir.
    AİHS"in 6/3-c maddesinde yer alan ücretsiz müdafi hakkı mutlak bir hak olmayıp sanığın mali imkanının uygun olmaması ve adaletin selameti şartlarına tabi tutulmuştur.
    "Sanığın mali imkanlardan yoksun olması” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği sözleşme hükümleriyle belirlenmemiş olup değerlendirme paranın satın alma gücü ve ülke ekonomisi gibi şartlar göz önüne alınarak yapılmalıdır. Sanığın mali durumunun müdafi ücretini karşılamak için uygun olduğu durumlarda ise söz konusu kişiye adli yardım verilmesine matuf olarak ayrıca adaletin selameti değerlendirmesi yapılmasına gerek yoktur. (Campbell ve Fell/ Birleşik Krallık, 28.06.1984 Başvuru no: 7819/77-7878/77)
    "Adaletin selameti" ifadesi bakımından AİHM içtihatlarında muhtemel cezanın ağırlığı (Quaranta/ İsviçre, 24.04.1992, Başvuru no:12744/87; Twalib/ Yunanistan, 09.06.1998, Başvuru no: 24294/94 ); özgürlükten mahrum bırakılma ihtimali (Benham/ Birleşik Krallık, 09.06.1998, Başvuru no:12744/87) gibi bazı belirlemeler yapmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Temel hak ve hürriyetlerden olan ücretsiz müdafi hakkına ilişkin yasal mevzuat ile AİHS"nin farklı hükümler içermesi sebebiyle Anayasanın 90/5. maddesi uyarınca AİHS"nin 6/3-c maddesi hükmünün uygulanması gerekmekte olup sanıkların mali imkânlardan yoksun olması, müdafilerin sanıklara CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca talepleri olmaksızın itiraz edemeyecekleri şekilde atanması karşısında zorunlu müdafi ücretinin yargılama gideri kabul edilerek sanıklardan tahsiline karar verilmesi isabetsizdir.
    Bu itibarla itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün avukat tutmak için gerekli mali imkânlardan yoksun bulundukları anlaşılan sanıklara CMK"nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak ödenen ücretin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca yargılama giderlerine dahil edilerek sanıklara yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yargılama giderlerine ilişkin hatalı uygulamanın giderilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03.02.2014 gün ve 15256-1077 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinin 24.01.2013 gün ve 270-30 sayılı kararının avukat tutmak için gerekli mali imkânlardan yoksun bulundukları anlaşılan sanıklara CMK"nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak ödenen ücretin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca yargılama giderlerine dahil edilerek sanıklara yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususlarda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden "1.105,25 TL yargılama giderlerinin sanıklardan 1/2 oranda tahsili ile hazineye gelir kaydına" ibaresinin çıkartılıp yerine “yargılama gideri olarak yapılan toplam 39.25 Liranın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan daha az olması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 324/4. maddesi gereğince Devlet hazinesine yüklenilmesine"" cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi