Esas No: 2016/7161
Karar No: 2017/4808
Karar Tarihi: 24.06.2014
Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/7161 Esas 2017/4808 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2016/7161 E. , 2017/4808 K.
"İçtihat Metni"
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Edilen Daire Kararı : Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24.06.2014 tarih ve 2014/4417-2014/7646 onama kararı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2013 tarih ve 2010/62-2013/326 sayılı kararı
İtirazla İlgili Hüküm : Mahkumiyet
Suç : Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
I. İTİRAZ OLUNAN KARAR:
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2013 tarih ve 2010/62-2013/326 sayılı kararının onanmasına ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24.06.2014 tarih ve 2014/4417-2014/7646 karar sayılı ilamıdır.
"Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs" suçundan sanık ..."ın mahkumiyetine ilişkin (kapatılan) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. Maddesi ile görevli) verilen 25.04.2013 tarihli ve 2010/62 esas, 2013/326 sayılı mahkumiyete ilişkin kararının temyizi nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 9-2014/90030 sayılı tebliğnamesiyle hükmün onanması talep edilmiş ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 24.06.2014 gün ve 2014/4417 esas, 2014/7646 sayılı onama kararında; "sanığın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arzeden olayları gerçekleştirdiği, sanığın sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosya kapsamına göre kurulan hükümde bir isabetsizlik görülmediği" gerekçesi ile hükmün ONANMASINA, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmıştır.
II. İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.11.2016 tarih, KD-2016/381456 sayılı müzekkeresi ile;
Sanık ... hakkında Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etme suçundan hükümlülüğünün onanmasına karar verilmiş ise de;
1-Sanık aleyhine beyanda bulunan diğer sanıkların kolluktaki beyanlarını aşamalarda geri almış olmaları,
2-Hizbullah terör örgütünün sorgucusu tarafından sorgulanan, ... kod adlı, örgütün askeri kanadına mensup elemanına ait olduğu iddia edilen, sorgu kaydındaki sesin sanığa ait olmadığı konusunda teknik inceleme yaptırılarak kayıttaki sesin sanığa aidiyeti kesinlik kazanmadan, ses kayıt çözüm tutanağının sanık aleyhine mahkumiyet hükmüne esas alınmasının hukuka aykırı olduğu, yine sanık müdafiinin talebine rağmen sanık hakkında aleyhe beyanları hükme esas alınan, diğer davalarda yargılanan ..., ..., ..."in sanıkla yüzleştirilmesi ve duruşmada dinlenmesiyle sanık ve müdafiine soru sorma imkanı tanınmadığı ve sorgu ses kaydının bir kopyasının sanık müdafiine verilmesi isteklerinin nedensiz reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu,
3-Dosyada mevcut ve örgüte ait hücre evinde ele geçirilen özgeçmiş raporu içeriğine göre sanığın örgüte 1995 yılında katıldığı belirtilmesine göre, sanığın 1995 yılında örgüte katılmış olması karşısında 1992-1993 yıllarında meydana gelen eylemlere katılması veya eylem talimatı vermesinin mümkün olmadığı,
4-Sanığa atılı 27.06.1992 tarihinde ... ve ...’un öldürülmeleri ile ...’ın Batman ili .... cadde ile .... cadde kavşağında yaralanması eylemi; ... ve ..."ın kolluktaki ikrara ilişkin beyanları esas alınarak, sanığın, ... ve ...’un öldürülmesi ile ilgili ..."ın yaralanması eylemine katıldığı, bu eylemde emri ..."in verdiği, söz konusu eylemi sanık ... Kod ... ile birlikte ..."ın ve ...’un gerçekleştirdiği kabul edilmiş ise de,
a)... 23.04.2001 tarihli Savcılık ifadesinde (Dz. 5/577); ... ve ...’un öldürülmesi eylemine katılmadığını, kendisine gösterilen ifadeli yer gösterme tutanağı altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ancak emniyet mensuplarının kendisini olayın olduğu yakın bir yere götürdüklerini, kendisinin de korktuğu için yer gösterdiğini ancak bu eyleme katılmadığını, 23.04.2001 tarihli sorgusunda (Dz. 5/584); . ... ve ...’un öldürülmesi eylemine katılmadığını, her ne kadar bu konuda yer gösterme tutanağı düzenlemiş ise de, polisin bu tutanağı kendisine zor ve baskı ile imzalattığını, polisin kendisine ... isimli bir örgüt mensubunun ... ile ...’un öldürülmesi olayında bilgi verdiğini söylediğini, kendisinin kabul etmemesine rağmen tutanağı imzalamak zorunda kaldığını; mahkemede ise 06.11.2001 tarihli savunmasında, (Dz. 5/610); Hizbullah terör örgütüne üye olduğunu ancak iddianamede yazılı eylemlerin hiç birisine katılmadığını, kolluk, savcılık ve sorgu ifadelerinin doğru olmadığını, polislerin kendisini tehdit etmeleri nedeni ile eylemleri kabullenmek zorunda kaldığını, okunan yer gösterme tutanaklarını kabul etmediğini polislerin kendisini gezdirdiklerini ancak yer gösterme yapmadığını beyan etmesi,
b)... Diyarbakır 3 Nolu DGM’nin 2000/171 esas sayılı dava dosyasında 29.08.2001 tarihli celsede alınan ifadesinde; isnat olunan eylemlere katılmadığını, örgüt üyesi de olmadığını, iddianamede yazılı şahısların hiç birisini tanımadığını, kod ismi kullanmadığını, kolluk, savcılık ve hakim huzurundaki ifadelerini kabul etmediğini, bunların tamamen polisin senaryosu olduğunu, polislerin kendileri gözaltında iken bu ifadeleri imzalamazsanız eşinizi de aynı işkenceyi yapacaklarını söylediklerini ve eşini de iki gün boyunca yasal olmayan şekilde gözaltına aldıklarını beyan etmesi (Dz. 7/469; 16/381),
c)Sanık ... hakkında Adana DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 03.07.2000 tarih ve 2000/263 esas sayılı iddianamesi ile 26.07.1992 tarihinde Mehmet ... ve ...’un öldürülmesi, ...’ın yaralanması eylemi nedeni ile kamu davası açılmış ise de sanığın 29.07.2006 tarihinde vefat etmesi nedeni hakkındaki kamu davasının TCK"nın 64/1. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verildiği (Dz. 29/504), sanık ...’in aşama ifadelerinde bu eylemden bahsetmediğinin anlaşılmasına göre ((Dz. 29/450-456).
Baskıya dayalı olduğu bildirilerek sonradan geri alınan, hazırlık soruşturmasında, müdafii huzurunda olmaksızın, hakları hatırlatılmadan alınan ikrarların, hükme esas alınarak mahkûmiyet kararı verilmesi usul ve kanuna, hakkaniyetli yargılama ilkesine aykırı olduğu,
5-... 21.04.2001 tarihli Batman Emniyet Müdürlüğü tarafından alınan kolluk ifadesinde; ...’un vurulacak şahsın PKK’lı olduğunu söyleyerek ... kod ve kendisine cemaat mensuplarına ait bir evde 2 adet makarov marka tabanca verdiğini, bunun üzerine tekrar ...’un evine giderek beklemeye başladıklarını, bu sırada eve küçük yaşlarda bir çocuğun gelerek şahsın evden çıktığını söylediğini, ...’un kendisini ve ... kodu otomobil ile .... caddeye getirerek şahsı kendilerine gösterdiğini, bunun üzerine ... kod ile birlikte otomobilden inerek şahsı takip etmeye başladıklarını, bir süre sonra ... kodun hızlanarak şahsa yaklaştığını ve .... cadde ile .... caddenin kesiştiği yerde şahsa ateş etmeye başladığını, kendisinin bu eylem sırasında koruma olduğunu, bu sırada maktülün yanında bulunan bir kişinin ... koda müdahale etmek için hamle yaptığını, kendisinin de silahını çıkararak bu şahsa ateş ettiğini, daha sonra 17. cadde istikametine doğru kaçarak uzaklaştıklarını ve ...’in evine gittiklerini, silahları eve bırakıp kendilerine eylem talimatını veren ... Kod ...’un evine gittiklerini ve ona eylemi gerçekleştirdiklerini, tabancaları da ...’in evine bıraktıklarını söyleyip ayrıldıklarını beyan ettiği halde;
... 02.02.2000 tarihli kolluk ifadesinde (Dz. 7/358; 16/378); kendisine bağlı olarak faaliyet gösteren ve soyadı “...” olan örgüt üyesinin . ... isimli şahsın PKK örgüt mensubu olduğuna dair Silvan’da iken örgüte rapor verdiğini, Silvan’dan Batman’a bazı insanların göç ettiğini, örgütün de göç eden bu insanları takip için ... Kod’u Batman’a gönderdiğini, ... Kod’un çarşıda gezerken ...’nın Batman’da olduğunu görüp onu takip ederek bu şahsın ... Mahallesinde bir eve girdiğini örgüte bildirdiğini; Eylem kanadı sorumlusu olan ...’in bir gün kendisini evine çağırdığını ve durumu anlatarak . ...’nın öldürüleceğini söylediğini ve ...’e ait olan, öğrenci örgüt mensuplarının kaldığı eve giderek orada bulunan tabancaları ... Kod ile ...’a vermesini, onların da eylemi gerçekleştirmelerini istediğini; Bunun üzerine ... Kod ile ...’u alarak ...’ün evine gittiğini ve oradan markasını ve çapını hatırlayamadığı 2 adet tabancayı alıp ... Kod ve ...’a verdiğini ve eylemi gerçekleştirmelerini istediğini; ... Kod ve ...’un evden ayrılmalarından bir süre sonra silahlı eylem olduğu söylentisinin yayılmaya başladığının, akşam olmadan ...’un beklemekte olduğu ...’ün evine geldiğini, eylemin gerçekleştiği dönemde grup ayrımlarının belirgin olarak yapılmadığını, bu nedenle ...’un eyleme tetikçi olarak katıldığını beyan ettiği ve her ikisinin de bu beyanlarının kendi özgür iradelerinin ürünü olmadığı dikkate alındığında;
a)..."ın ifadesinde, ... Kod’un çarşıda gezerken . ...’nın Batman’da olduğunu görüp onu takip ederek bu şahsın ... Mahallesinde bir eve girdiğini örgüte bildirdiğinin kabul edilmesine göre, ...’un evi zaten bilen ... Kod’a arabasıyla götürüp göstermesi mantıklı olmadığı gibi; ...’un ifadesinde, kendisinin arabasıyla götürüp evi gösterdiğinden bahsetmemesi,
b)..."ın ifadesinde, eylemde kendisinin koruma, ... Kod’un ise tetikçi olarak görevlendirildiğini, eylem sonrasında ... Kod ile birlikte ...’in evine gittiklerini, silahları eve bırakıp kendilerine eylem talimatını veren ...’un evine gittiklerini beyan ettiği halde, ...’un ifadesinde, eylemin gerçekleştiği dönemde grup ayrımlarının belirgin olarak yapılmadığını, bu nedenle ...’un eyleme tetikçi olarak katıldığını, eylem sonrasında sadece ...’un beklemekte olduğu ...’ün evine geldiğini beyan ettiği dikkate alındığında,
Kolluk beyanlarının, ... ve ...’un belirttikleri gibi, muteber ve sağlıklı olmadığını göstermektedir.
6-Sanığa atılı 04.09.1993 tarihinde Batman DEP Milletvekili ... ile Batman DEP İl Başkanı ...’in öldürülmesi eylemi, sanığın DEP milletvekili ... ve koruması ..."in öldürülmesi eylemine katıldığı, bu eylemde emri ..."ın verdiği, eylemi sanık ... kod ... ile birlikte ..., ... ve ..."in gerçekleştirdiği kabul edilmiş ise de,
a)... 06.12.2001 tarihli kollukta vermiş olduğu ifadesinde, eylem evrakında yer aldığı şekilde cadde, sokak hatta bazen kapı numarasını da belirtip, isim, yer ve zaman bildirerek, 21 ayrı öldürme ve yaralama eylemini ikrar ettiği halde, Cumhuriyet Savcılığınca alınan ifadesinde; kollukta vermiş olduğu ifadesini aynen esas kabul ettiğini, yer göstermeleri kendi hür iradesi ile yaptığını belirtmesine rağmen ikrar ettiği eylem sayısı 14"te kalmış, sorgu ifadesinde savcılıktaki beyanlarının doğru olduğunu beyan etmiş, Diyarbakır 3 Nolu DGM’nin 2000/171 esas sayılı dava dosyasında 06.02.2009 tarihli celsede alınan savunmasında; sadece sahte kimlikle yakalandığının doğru olduğunu, Türkiye Cumhuriyetinin şeri esaslarla yönetilmesi nedeniyle askerlik yapmamak için bu sahte kimliği kullanmadığını, (duruşma tutanaklarındaki beyanlarından da anlaşıldığı üzere sanığın Türkçesi iyi değil) kendisinin bildiği kadarıyla hizbullah davasının diğer sanıkları hep işkence gördüklerini, ancak işkenceye ilişkin raporların çoğu imha edildiğini ve ayrıca rapor almak üzere gittikleri doktorlar tehditle veya başka bir şekilde ayarlanmak suretiyle işkenceye ilişkin emareler raporlara yazdırılmadığını beyanla kolluk beyanlarının işkenceye dayalı olduğunu beyan etmiştir.
..."in, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde görev yapıp, kollukta ifadesini alan Polis Memuru ... hakkında, kendisine işkence yaptığı iddiasıyla şikayetçi olması üzerine, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığının 2002/2179 Hz. sayılı soruşturmasında ..."ın şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde "..."in vücudundaki rapora yansıyan yara ve ekimozların, sanığın yakalanması sırasında ve ifade almadan önce oluştuğunu, gözetim altında bulunduğu süreçte kendisini kötü muamelede bulunulmadığını" beyan ettiği 30.04.2002 tarihli savcılık ifade tutanağı örneğinden anlaşılmakta olduğu,
b)... Savcılık beyanında susma hakkını kullanmıştır. Sorgu beyanında da terörle mücadele şube müdürlüğünde vermiş olduğu ifadenin doğru olmadığını, bu ifadenin psikolojik baskı ve tehdit altında verildiğini, bu nedenle imzalamak zorunda kaldığını, sadece Mehmet Salih Kölge"yi akrabası olması nedeniyle tanıdığını, hizbullah örgütüyle herhangi bir alakasının bulunmadığını beyan ettiği,
c)... Diyarbakır 3 Nolu DGM’nin 2000/171 esas sayılı dava dosyasında 29.08.2001 tarihli celsede alınan ifadesinde; isnat olunan eylemlere katılmadığını, örgüt üyesi de olmadığını, iddianamede yazılı şahısların hiç birisini tanımadığını, kod ismi kullanmadığını, kolluk, savcılık ve hakim huzurundaki ifadelerini kabul etmediğini, bunların tamamen polisin senaryosu olduğunu, polislerin kendileri gözaltında iken bu ifadeleri imzalamazsanız eşinizi de aynı işkenceyi yapacaklarını söylediklerini ve eşini de iki gün boyunca yasal olmayan şekilde gözaltına aldıklarını beyan etmiştir (Dz. 7/469; 16/381).
d)Atılı eylemlerde adları geçen ... hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/171 sırasında kayıtlı kamu davası açılmış ise de ...’e atılı eylemler arasında bu eylem bulunmamaktadır (Dz. 29/509).
Yine karar da kabul edildiği üzere ..."ın diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/259 esas sayılı dosyasında hizbullah örgütü adına eylemlere katılmak suçundan yargılandığı, ancak iddianamelerinde bu eylemin yer almadığı ve savunmalarında da bu eylemle ilgili herhangi bir beyanın bulunmamasına göre,
Bu eyleme dair de, baskıya dayalı olduğu bildirilerek sonradan geri alınan, hazırlık soruşturmasında, müdafii huzurunda olmaksızın, hakları hatırlatılmadan alınan ikrarların, hükme esas alınarak mahkûmiyet kararı verilmesi usul ve kanuna, hakkaniyetli yargılama ilkesine aykırıdır.
e)Sanığın savunmalarında Batman"da Milletvekilinin öldürülmesi olayının kendisiyle ilgisi bulunmadığını, bu eylemin daha önce ... ve başka şahıslar tarafından üstlendiğini savunması ve gerekçeli kararın 51 ve 54. sayfalarında "D17/79-89’daki ...’ün 11.09.1993 tarihli kollukta vermiş olduğu ifadesinde, 04.09.1993 günü saat 17.40 civarında ... Mahallesi 2. cadde ... Sokak girişinde meydana gelen ve Mardin Milletvekili ... ile eski DEP il başkanı yeğeni ...’ın öldürülmesi, Batman Milletvekili ...’un ve olay yerinden geçmekte olan üç vatandaşın yaralanması ile neticelenen eylemin talimatını ...’in verdiğini, olay günü kendisinin 08.30 civarından evden ayrıldığını, saat 10.00 sıralarında ... camiine ..., ... ve ismini bilmediği bir üçüncü şahsın geldiğini, ...’in kendilerini karşıladığını ...’in kendisine hitaben “milletvekillerine eylem yapacağız bu eylemde sende gözcü olacaksın, polis geldiği taktirde bizlere haber vereceksin” dediğini kendisinin de kabul ettiğini, saat 16.00 civarında geri döndüğünü, ...’in gelmesi ile birlikte hemen çıkalım dediğini ve kendisi, ..., ..., ... ve ismini bilmediği şahsın ... camisinden ayrıldıklarını, kendisinin eylem sırasında polis geldiğinde haber vereceğini eylemde gözcülük yapacağını, ... Sokak üzerinde bir kalabalığı gördüklerini hızla oraya doğru hareket ettiklerini, ...’in kendisine yolun karşı tarafındaki kaldırımda gözcü olarak gitmesini istediğini, talimat üzerine yolun karşı kaldırımına geçtiğini, silah seslerinin gelmesi üzerine hemen olay yerinden ayrılarak evine gittiğini, diğer dört şahsın eylem yerinden nasıl uzaklaştıklarını eylem sırasında kimlerin vurulduğunu görmediğini, silah seslerinin gelmesine müteakip olay yerinden ayrıldığını ve eve gittiğini akabinde yakalandığını bu eylemi ...’in sorumluluğu altında gerçekleştirdiğini beyan etmiştir.” şeklinde bu üstlenmeye dair ...’ün 11.09.1993 tarihli kollukta vermiş olduğu ifadeye yer verilmesine göre; bu üstlenmeye rağmen, neden atılı eylemin, eylemi hiç bir aşamada kabul etmeyen sanığa yükletildiğinin karar yerinde Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde tartışılmamasının hukuka aykırı olduğu,
Sorgu; savunma vasıtası olup, kanıt elde edilmek üzere kabul edilmiş bir kurum değildir. Ancak maddi gerçeğin hakim tarafından öğrenilmesinde değerlendirilebilir. Bunun için beyanın kendiliğinden olması, yani cebir veya tazyik altında yapılmaması koşuldur. CYUY"nin 247. maddesine göre, duruşma dışındaki ikrarı içeren tutanağın kanıt olabilmesi için ikrarın hakim önünde yapılması zorunludur. Savcılık veya kolluktaki ikrarı içeren tutanaklar duruşmada kanıt olarak okunamaz. Dolayısıyla kanıt olarak hükme esas alınamazlar. Kaldı ki duruşma sırasındaki ikrarın bile tek başına kesin kanıt olduğu kabul edilemez. Zira bir insanın kendisini suçlu kabul etmesi veya bir başkasının suçunu kabullenmesi olanaklıdır. Bu itibarla duruşmadaki ikrarın da başkaca yan kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Ceza hukukunun ve yargılamasının temel amacı, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin açığa çıkarılmasını sağlamaktır. Ancak ceza muhakemesinin amacı, her ne suretle olursa olsun, maddî gerçeğe ulaşmak değildir. Maddî gerçek, dürüstlük ilkesine ve hukuk devletinin gereklerine uygun bir süreç sonucu ortaya çıkarılmalıdır. Maddî gerçeğin araştırılmasının iki sınırı; sanık hakları ve delil yasaklarıdır. Ceza muhakemesinin amacı, suçlu oluşturmak değil, gerçek suçluyu bulmaktır. Sanığın ifadesi, gerçeği öğrenmek konusunda hakim için delil teşkil edebilir ise de, yan kanıtlarla doğrulanmayan, oluşa ve maddi gerçeğe uygun düşmeyen, bilimsel kanıtlarla doğrulanmayan soyut ikrara dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulması, ceza hukukunun "maddi gerçekliğe ulaşma" ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu nedenle;
Başka dosya sanıklarının baskıya dayalı olduğunu belirterek kabul etmedikleri ve geri aldıkları kolluk ifadelerindeki ikrarlar dışında, sanığın isnat olunan suçları işlediğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, kuşku halinin de sanık lehine yorumlanması gerektiği gözetilmeden, bazı varsayımları aleyhe yorumlayıp vaki ikrarı yeterli görerek, sanığın silahlı terör örgütü üyesi olma yerine Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan bahisle, yazılı olduğu şekilde mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nın 308/3 maddesi gereğince itiraz yoluna başvurulmuştur.
III.DOSYADAKİ DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Hükümlü Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2013 tarih ve 2010/62-2013/326 sayılı kararı ile Hizbullah terör örgütü üyesi olup vahim eylemlere katılma suçundan 765 sayılı TCK"nın 146/1, 31, 33, 40. maddeleri gereğince cezalandırılmış olup, kolluk aşamasında atılı suçlamayı kabul edip, aşamalarda ise örgüt üyeliği dışında eylemleri inkar etmiştir. Karar gerekçesinde yazılı olduğu üzere,
birtakım eylemlerin sübutu kabul olunup hükümlünün anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etme suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 24.06.2014 tarih ve 2014/4417-2014/7646 onama kararı ile onanıp kesinleşmiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında suçun vasıflandırılması yönünden bir uyuşmasızlık söz konusudur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinin, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası gereğince yapılan incelemede;
Sanığın katıldığı iddia ve kabul olunan 27.06.1992 tarihinde ... ve ..."un öldürülmesi ile ..."ın yaralanması, 04.09.1993 tarihinde Batman DEP milletvekili ... ile Batman DEP il başkanı ..."in öldürülmesi eylemlerinin amaç suçun gerçekleştirilmesine elverişli vahim nitelikte eylemlerden olduğu, sanığın bu eylemlere katıldığına ilişkin olarak sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..."in kolluktaki aleyhte verdikleri ifadeleri ve kollukça yaptırılan yer göstermelere dair tutanaklar ve sanığın örgüte verdiğini kabul ettiği özgeçmiş raporu ve sanığın savunması birlikte değerlendirildiğinde isnat ve kabul edilen vahim eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği sübuta dair olup bu hususa ilişkin takdirin Yüksek Ceza Genel Kurulunca yapılmasının uygun olacağı değerlendirildiğinden;
Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinin hükmün onanmasına ilişkin kararında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı doğrultusunda değişiklik yapılmasına yer olmadığına;
Bu nedenle İTİRAZININ REDDİNE, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.