Esas No: 2017/51
Karar No: 2019/48
Karar Tarihi: 31.01.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/51 Esas 2019/48 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki "Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (TPE YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.10.2013 tarihli ve 2013/90 E, 2013/235 K. sayılı karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarihli ve 2014/6427 E, 2014/12462 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı vekili, davalı şirketin 2011/21795 sayılı ve “UNO BÜYÜMEK SÜTLÜ EKMEK” unsurlu marka başvurusuna, 2005/43000, 95575 sayılı “MEK” , “ETİ MEK” unsurlu vb. markalarını mesnet göstererek yaptıkları itirazın TPE YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin ETİ MEK ibaresini içeren markalarının uzun yıllardır nizasız ve fasılasız bir şekilde kullanıldığını ve bu suretle tanınmış bir marka haline geldiğini, müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan davalı başvuru markasının tesciline karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili, iptali istenen YİDK kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili şirket markasındaki sadece bir hecenin davacı markasında yer aldığını, markalar arasında görsel ve fonetik olarak bir benzerlikten ve iltibas riskinden söz edilemeyeceğini, müvekkilinin tanınmış markasının “UNO” olup ana ürünün ekmek olduğunu, tüketicinin tanınmış “UNO” markalı ürün ile tanınmış “ETİ” markalı ürünü karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili adına daha önceden tescilli başka “BÜYÜMEK” unsurlu markaların da bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı başvurusuna konu markanın "UNO BÜYÜMEK SÜTLÜ EKMEK" ibaresi ile "şekil" unsurunun yer aldığı, başvuru kapsamının "EKMEK" emtiası olduğu düşünüldüğünde markanın ayırt edici unsurunun "UNO" ve "BÜYÜMEK" olduğu, "BÜYÜMEK" ibaresinin "büyütücü" etkiye vurgu yapması nedeniyle tanımlayıcılığa çok yakın ve ayırt edicilik düzeyi düşük bir ibare olduğu, davacının itiraz gerekçesi markalarının ise "MEK" veya "MEK" eki alan markalar olduğu, doğrudan bir anlamının bulunmadığı, markalar arasında KHK"nın 8/1 (b) maddesi anlamında, ticari işletmelerin kökeninin karıştırılmasına yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı, markaları karşılaştırırken onları parçalara, hecelere veya harflere ayırarak inceleme yapmanın mümkün olmadığı, davacı markalarının tanınmış olmasının da sonuca etkisinin bulunmadığı, başvuru markasını gören kişilerde davacı markasını çağrıştıracak düzeyde bir benzerlik bulunmadığından, KHK"nın 8/4 maddesi uyarınca davacı markalarının ayırt edicilik düzeylerine ve markanın itibarına zarar vermeyeceği gibi davalı şirkete haksız yarar sağlamasının da mümkün olmadığı, öte yandan davalı şirket adına 05.10.2006 tarihinden bu yana aynı emtia için tescilli 2003/29584 sayılı ve "BÜYÜMEK" ibareli markanın da davalıya önceye dayalı müktesep hak sağlayacak nitelikte olduğu, başvurunun bu açıdan da reddinin mümkün olmadığı, davacının itirazının reddine dair YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Temyiz incelemesine konu mahkeme kararının gerekçesinde davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği anlaşılmıştır. Davacının temyiz itirazları incelenmeden önce, ilk olarak mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemeler irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesi;
“ Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü haizdir.
Hemen belirtmelidir ki, hükümler davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (6100 Sayılı HMK m.294).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hakim, hükmün gerekçesini hazırlarken içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru Baki, Arslan Ramazan,Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, 22.Bası, s:472)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece kararının gerekçe kısmında davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verilmiştir. Hüküm kısmında ise bu duruma uygun bir fıkra bulunmamaktadır.
Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de; hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Örneğin; marka kompozisyonlarının önem taşıdığı davalarda, renk ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların gerekçeli karara eksik yansıtılmalarının yanıltıcı sonuçlara neden olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır (HGK"nun 2.11.2011 gün ve 2011/11-567, 2011/676 ve 14.11.2012 gün ve 2012/11-417, 2012/791 sayılı kararları da aynı yöndedir). Bu itibarla, mahkemece anılan hususlar nazara alınmadan karar tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir…"
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (TPE YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi gereğince sözcüklerin yanı sıra şekil unsurlarının da marka konusu olabileceği, gerekçeli kararda markanın şekil unsuruna yer verilmemesinin yargılamanın şeffaflığını ve adil yargılanma hakkının bir yansıması olan hukuki dinlenilme hakkını zedeleyeceği, ayrıca şekil unsurunun uluslararası mahkemelerin kararlarında da yer aldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; gerekçeli kararda dava konusu markalara ait şekillere yer verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297’inci maddesi: “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme içermektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141’inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken yargısal içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
Mahkeme kararlarında gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüt yaşanmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/11-74 E., 2017/728 K. ile 05.04.2017 tarihli ve 2017/11-75 E., 2017/637 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu durumda, mahkemece kararın gerekçesinde davacı şirkete ait markaya, davalı şirket marka başvurusuna ait görünümlere yer verilmesi; 6100 sayılı HMK’nın 297’inci maddesine uygun bulunmamıştır.
Diğer taraftan, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP); HMK’nın "Elektronik işlemler" başlıklı 445’inci maddesinin birinci fıkrasında “Adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir” şeklinde tanımlandıktan sonra dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır denilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin "UYAP"ın kullanılması" başlıklı 5’inci maddesi:
" (1) Mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
(2) Daire başkanı, hâkim, üye, yazı işleri müdürü ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve yargılamanın bulunduğu aşamanın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Mahkemelere ve hukuk dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP"a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
(4) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
(5) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
(6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP"a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fiziki ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
(8) UYAP üzerinden hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi halinde; belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00"a kadar yapılması zorunludur.
(10) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter.”
şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP"a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hâllerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek, altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK, m. 445/3).
Dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanarak taraflara tebliğe çıkarılan gerekçeli karar ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan gerekçeli kararın, gerekçe bölümleri birbirinden farklıdır. Bu durumda, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir gerekçeli karardan da söz edilemez.
Yerel mahkemenin direnme gerekçesi Özel Daire bozma kararında ve yukarıda belirtilen bu ilave gerekçeler dikkate alındığında usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, direnme kararında da ıslak imzalı karar ile elektronik imzalı kararın birbirine uyumlu olmadığı, direnme kararının incelenebilmesi için öncelikle usulünce verilmiş bir direnme kararının bulunması gerektiği, birbiriyle uyuşmayan aynı tarihli iki karar bulunduğuna göre öncelikle usul bozması yapılarak bu çelişkinin giderilmesi gerektiği görüşü ile kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmadığı gibi kısa kararla uyumlu gerekçeye yer verildiği, bu nedenle direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.01.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
NT KARŞI OY
Davacı vekili, davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiş, yerel mahkemece markalar arasında KHK’nın 8/1- (b) maddesi anlamında ticari işletmelerin kökeninin karıştırılmasına yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay özel dairesince; mahkeme kararının gerekçesinde davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği,
Oysa 6100 sayılı HMK’nın 297/2 maddesinde, “hükmün sonuç kısmında; gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içerdiği hâlde,
Mahkemece kararın gerekçe kısmında davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği, hüküm kısmında ise bu duruma uygun bir fıkra bulunmadığı gerekçesiyle hükmün usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin direnme hükmü, HMK’nın 294. maddesi ve özellikle bozma ilamında değinilen 297/2 maddesine uygun bulunmaktadır.
Gerçekten, kısa karar- gerekçeli karar çelişkisi bulunmadığı gibi, hükümde kısa kararla uyumlu gerekçeye yer verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Gerekçede davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekil ve görünümlerine yer verildikten sonra, redde ilişkin olan kararın hüküm fıkrasında ayrıca bu markaların şekil ve görünümlerine yer verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bozma ilamında da değinildiği üzere hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümde, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve yeterlidir.
Yerel mahkemece de böyle hüküm kurulmuştur. Direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Bu nedenle, direnme kararında belirtilen yasal gerekçeler de gözetilmek suretiyle, yerel mahkeme hükmünün onanması gerekirken, farklı gerekçelerle bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY
Dava, TPE YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
Yerel mahkemece gerekçeli kararda şekil unsurlarına yer verilmiş, Özel Dairece bu karar özetle; gerekçeli kararda şekil unsuruna yer vermenin HMK 297. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme hakimi, HMK 297. maddesinde gerekçeli kararda şekil unsuruna yer verilmesini engelleyen bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
Ne var ki hem bozmadan önceki kararda, hem de bozmadan sonra verilen ısrar kararında ıslak imza ile imzalanan gerekçeli karar ile UYAP ortamında bulunan elektronik imza ile imzalanmış karar arasında fark bulunmaktadır. Bu farkın, şekillerin uyap ortamına aktarılmasının mümkün olmamasından kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Ilk kararın UYAP ortamına hem şekil içeren fotoğraf formatında, hem de şekilsiz word ortamında aktarıldığı, direnme kararının ise sadece Word ortamında aktarıldığı görülmektedir.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu 5. maddesi "Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğurur." demektedir.
Bölge Adliye Ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik"in 5/11. fıkarsı "Güvenli elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP"ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir."şeklindedir. (Bu düzenlemenin yürütmesi Danıştay tarafından durdurulmuştur.)
Bozmaya konu ilk karar UYAP ortamına iki ayrı formatta aktarılmış fotoğraf formatında aktarılan nüshasında şekil unsurlarına yer verilmişken, word ortamında aktarılan nüshasında şekil unsuru bulunmamaktadır. Esasen bozma da, bu çelişkiden bahsedilmemiş, fiziki ortamdaki karar ile UYAP ortamındaki kararın biribiriyle uyumsuz olmasına dayanmamış, gerekçede gösterilen şeklin hükümde gösterilmemiş olmasına ve kararda şekile yer verilemeyeceğine dayanılmıştır.
Bozmadan sonra verilen direnme kararında da yine ıslak imzalı karar ile elektronik imzalı kararın birbiriyle uyumlu olmadığı anlaşılmıştır.
Direnme kararının incelenebilmesi için öncelikle usulünce verilmiş bir karar bulunmalıdır. Birbiriyle uyuşmayan aynı tarihli iki karar bulunduğuna göre, öncelikle usul bozması yapılarak bu çelişki giderildikten sonra yapılacak inceleme ile direnme kararının yerinde olup olmadığı tartışılmalıdır. Aksi halde ıslak imzalı karar ile uyap ortamında bulunan kararın birbiryle uyumlu olmaması sonucu doğar ki bunun kabulü hukuki güvenlik ve yargı kararlarına itimat prensibini zedeleyecektir.
Sonuç itibariyle, yerel mahkeme kararındaki gerekçelere katılmakla birlikte bu aşamada söz konusu direnme kararının incelenmesi mümkün olmadığından usul bozması yapılması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun bozma kararına ilave yapmak suretiyle vermiş olduğu bozma kararına katılmıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.