21. Hukuk Dairesi 2018/2756 E. , 2019/2443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : ... 16. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki tespit davası nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, temyiz konusu hükme ilişkin dava, HMK’nun 369. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalı ...’ne bağlı ...Fakültesi Eğitim Bilimleri bölümü içerisinde bulunan kreşte 20/06/1998 tarihinde mutfak görevlisi olarak çalışmaya başladığını, Eylül 2003 tarihinde ... Üniversitesi’ne bağlı ... Kreşi ile ...Fakültesi’ndeki kreşin birleşmesinin ardından Tandoğan kreşinde çalışmaya devam ettiğini, işçi ücretlerinin döner sermaye tarafından elden ödendiğini, davacının 2004 yılının Ocak ayından itibaren üniversiteden ihale alan şirketler bünyesinde 1 yıllık sözleşmeler imzalamak suretiyle çalışma koşulları ve yeri değişmeden üniversiteye bağlı kreşte sigortalı gösterilerek çalıştığını, çalışmasının halen devam ettiğini, sigortalı olmak için 01/021999 tarihinde .... San. ve Tic. Ltd. Şti’de ek işe başladığını, üniversiteden sigortasının yapılacağının söylenmesi nedeniyle ... Mam. Ltd. Şti’nden ayrıldığını, üniversiteye bağlı kreşte çalışmaya devam ettiğini, sigortasının yatmaması nedeniyle işten ayrılmadan isteğe bağlı sigortalılıktan faydalandığını, SSK kayıtlarında davacının 01/02/1999 tarihinde .... Ltd. Şti’nde 15 gün çalışmasının gösterildiğini, 01/04/2001-31/07/2003 tarihleri arasında isteğe bağlı sigorta yatırıldığını, Mart 2003 tarihinden itibaren 87 günlük hizmetinin ... Üniversitesi’nden de bildirildiğini, 29/12/2003 tarihinde işe girişi gösterilmeden işten çıkışının gösterildiğini belirterek, davacının davalı ...’nde belirtilen tarihler arasında çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin 20/06/1998 tarihi olarak tespitine, bu süreler içinde yatırılmayan primlerin davalı tarafından yatırılmasına, hizmetlerinin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 01/03/2017 tarihli talep açıklama dilekçesi ile, 20/06/1998-15/01/2004 tarihleri arası hizmet tespiti isteminde bulunduğunu belirtmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, husumet, derdestlik itirazında bulunduklarını, müvekkili idareye husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; görev, yetki, husumet, derdestlik ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, çalışanların prim ödeme gün sayıları ile sigorta primlerini gösteren kayıt ve belgelerin kuruma bildirilmesi gerekitğini yükümlülüğünün işverene ait olduğunu, davacının talebi ile ilgili Kurumun yaptığı işlemin doğru olduğunu, herhangi bir eksiklik bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk derece mahkemesince; "Davanın KISMEN KABUL ve KISMEN REDDİ ile,
1-a)Davacının davalı işyerinde 16.02.1999-31.03.2001 tarihleri arasında 404 gün süre ile asgari ücret ile sürekli ve kesintisiz olarak çalıştığının tespitine,
b)Fazlaya ilişkin talebin reddine" karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu
Fer’i müdahil vekili istinaf dilekçesinde özetle; fiili çalışmanın kanıtı için Kuruma verilmesi gereken belgelerin olmadığını, yazılı belge olmadığını, bordro tanıkları dinlenmediğini, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, işbu davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, mahkemece yeterince araştırma yapılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı ... Üniv. Rektörlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; çalışmanın kesintiye uğramadığı, ihtiyari sigortalı olduğu sürelerin reddinin de doğru olmadığı, davanın reddedilen kısmının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasını talep etti.
E) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi;
Özetle "Somut olayda, davacının 01/02/1999 tarihinden itibaren 15 gün 201931 numaralı ... Mam. San. Tic. Ltd. Şti. işyerinde, 29/12/2003 tarihinden itibaren 87 gün davalıya ait 1054620 numaralı işyerinden sigortalı bildiriminin yapıldığı, 2004 yılından itibaren farklı işyerlerinde sigortalı gösterildiği, 01/04/2001-31/07/2003 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı olduğu, davalının 07/01/2016 tarihli yazısına göre üniversitenin 1998 yılında taşeron firmalarla çalışmadığı, Kamu kurumlarında elden ödeme olmadığı, davacıya da döner sermayeden elden ödeme yapılmadığının belirtildiği, yine davacıyla ilgili yazılı kayıt olmadığının üniversitenin çeşitli cevabi yazılarıyla bildirildiği, mahkemece getirtilen işveren dönem bordrolarında dava edilen dönem itibarıyle tanık isimlerinin bulunmadığı, isim bulunmayan sicil numaralarının kime ait olduğunun belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de 31/03/2001 tarihinden sonraki dönem için açılan davanın reddedildiği, davacı tarafın istinafı olmaması sebebiyle hak düşürücü süre yönünden kesintiye uğrayan bu tarihin esas alınması gerektiği, dava tarihi itibarıyle hüküm altına alınan dönemin hak düşürücü süreye uğradığı anlaşıldığından, mahkeme kararı kaldırılarak bu doğrultuda davanın reddine karar vermek gerekmiştir." şeklindedir.
F) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı;
“ 1)Davalı vekili ile fer"i müdahil kurum vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
... 16. İş Mahkemesi"nin 2015/897 E., 2017/337 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2)Davanın, 31/03/2001 tarihinden sonraki dönem yönünden sübut bulmadığından, önceki dönem yönünden hak düşürücü süreye uğramış olduğundan REDDİNE,” şeklindedir.
G)Davacı Vekilinin Temyiz Nedenleri;
Davacı vekili; Yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvurdukları halde başvurularının olmadığından bahisle hak düşürücü süreden red kararı verilmesinin hatalı olduğu, hek düşürücü sürenin geçmediği, dinlenen tanıkların bordro tanığı olup doğruladığı gerekçeleriyle istinaf kararının bozulmasını talep etmiştir.
H) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yerel mahkeme kararında işaret olunduğu üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafın istinaf talebi olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere karar tarihinde yürürlükte bulunan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 8/2.maddesine “İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür”. Aynı Kanunun 15. maddesine göre ise bu Kanunda açıklık bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunun hükümleri uygulanacağına işaret edilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre ise kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur.
Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir.
Nitekim davacı ve davalılar vekillerinin kararın tebliğinden itibaren yasal süresi içerisinde sundukları istinaf yoluna başvurularına dair dilekçeleri ile kararı istinaf ettiklerini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı vekilinin gerekçeli karar tebliğinden itibaren süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvuru talebi bulunduğu ve buna ilişkin istinaf kanun yoluna başvurma harcını da süresi içerisinde yatırdığı halde davacı tarafın istinaf talebi değerlendirilmeksizin sadece davalılar yönünden istinaf incelemesi yapılarak karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye mahkemesince yapılacak iş, davacı tarafın istinaf talebi yönünden işin esasına geçilmek suretiyle bir karar verilmesinden ibarettir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-ç maddesi gereğince Karara etki eden yargılama eksiklikleri gözetilerek, bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın incelenmek üzere BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.