Esas No: 2017/8
Karar No: 2019/47
Karar Tarihi: 31.01.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/8 Esas 2019/47 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.10.2012 tarihli ve 2009/7 E, 2012/184 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.06.2014 tarihli ve 2013/1800 E, 2014/10568 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı vekili, müvekkili şirketin TTNET A.Ş. tarafından Milli Eğitim Bakanlığı"na bağışlanan ve halen Bakanlığa bağlı birçok okulda yardımcı ders materyali olarak kullanılan bilgisayar ve internet erişimli “vitamin” yazılımlarının yaratıcısı ve sahibi olup, “Vitamin” esas unsurlu markaların TPE nezdinde 2000 yılından beri müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, fikri eser niteliğindeki yazılımların “Vitamin” markası ile yüksek tanınmışlık seviyesine ulaştığını, müvekkilinin bu ibareyi 19 Mayıs 2008 tarihinden bu yana sarı renkli gayrinizami yapraklardan oluşan fon üzerinde siyah büyük harflerle kullandığını, davalı şirketin müvekkilinin bu kullanım şeklinin aynısını anılan fonun üzerine “Protein” ibaresini yerleştirerek yaptığını ve 25.11.2008 tarihinden itibaren “öğrencilere protein de lazım” sloganlı bir reklam ile televizyon, radyo ve basında yer aldığını, davalının işbu kullanımının müvekkili markasının şekil unsurunun izinsiz kullanımı niteliğinde olup, açıkça marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, müvekkili şirketin ürün reklamlarında kullandığı görsel sunum, ana tema ve genel düzenin davalı reklamlarında açıkça taklit edildiğini ileri sürerek, davalının eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve bu eylemlerinin ref ve men"ine, 75.000,00 TL manevi ve yapılan ıslah sonucu 61.357,87 TL maddi tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsili ile mahkeme kararının ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait “Vitamin” markası ile müvekkili şirkete ait “Öğrencilere protein de lazım” sloganı arasında herhangi bir benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının harflerin kesilmesi ve birleştirilmesiyle oluşturulmuş davacıya ait “Vitamin” unsurlu markasının oluşturulma şeklini taklit ederek “Protein” ibaresine reklamda yer vermesinin hiçbir şekilde marka ihlali ve haksız rekabet teşkil etmediği, davalının söz konusu tekniği kullanarak “Protein” yazmakla önceki reklamla dolaylı ilişkilendirme yaptığı, hedef tüketici kitlesinin davalının kullandığı ibareleri rekabet sözcüğü olarak kullandığını anlayacak olup, davacı tarafa ait “Vitamin” unsurlu marka ile ilişkilendirme yapılmayacağı, tarafların kullandıkları ibarelerin birbirinden tamamen farklı oldukları, harfler kesilerek yapıştırılmak suretiyle oluşturulan yazım şeklinin davacının tekelinde olmadığı, görsel öğelerdeki kısmi benzerliklerin hedef tüketici kitlesinin genel bakış açısı yönünden karıştırılmaya yol açacak ölçü ve nitelikte olmadığı, davalı hukuka uygun karşılaştırmalı reklam yaptığından davalının eyleminin haksız rekabet de sayılmayacağı, bu nedenle bilirkişi raporlarında belirtilen davacının marka hakkının ihlal edildiği ve haksız rekabetin gerçekleştiği yönündeki hukuki nitelemenin yerinde olmadığı, bilirkişilerin hukuki nitelemelerinin mahkemeyi bağlayıcı niteliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davalı tarafça “öğrencilere protein de lazım” sloganlı bir reklam ile televizyon, radyo ve basında yer alan kullanımların davacının markasına tecavüz teşkil ettiği ve davacı şirketin ürün reklamlarında kullandığı görsel sunum, ana tema ve genel düzenin davalı reklamlarında açıkça taklit edildiği iddiasıyla davalının eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile bu eylemlerin ref ve men"i, maddi ve manevi tazminat ile kararın ilanı istemlerine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olup, kararda tarafların davaya konu reklamlarında kullandıkları görsel unsurlara da yer verilmiştir. Mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde, gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388. maddesinde gerekse karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde mahkeme kararlarının nasıl yazılacağı, kararda hangi hususların yer alacağı açıkça gösterilmiştir. Hükümler, davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (6100 sayılı HMK madde 294).Anayasa’nın 141. maddesi gereğince, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru Baki, Arslan Ramazan,Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011,22.Bası, s. : 472).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkeme kararının gerekçe kısmında davaya konu taraf reklamları değişik boyutlarda gösterilmiştir. Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verilebilirse de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde görüntü ve şekillere yer verilmesi, davadan yeni davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüte neden olunmasına yol açabilecektir. Buna göre anılan yasal düzenlemelere uygun olarak yazılmış bir karar bulunmadığından kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin uyuşmazlığın esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…"
gerekçesi ile oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi gereğince sözcüklerin yanı sıra şekil unsurlarının da marka konusu olabileceği, gerekçeli kararda markanın şekil unsuruna yer verilmemesinin yargılamanın şeffaflığını ve adil yargılanma hakkının bir yansıması olan hukuki dinlenilme hakkını zedeleyeceği, ayrıca şekil unsurunun uluslararası mahkemelerin kararlarında da yer aldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; gerekçeli kararda davacıya ait marka şekillerine ve davalıya ait reklam görüntülerine yer verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297’inci maddesi: “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme içermektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141’inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken yargısal içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
Mahkeme kararlarında gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüt yaşanmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/11-74 E. 2017/728 K. ile 05.04.2017 tarihli ve 2017/11-75 E., 2017/637 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu durumda, mahkemece kararın gerekçesinde davacı şirkete ait marka görünümleri ile davalı şirkete ait reklam görüntülerine yer verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 297’inci maddesine uygun bulunmamıştır.
Diğer taraftan, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP); HMK’nın "Elektronik işlemler" başlıklı 445’inci maddesinin birinci fıkrasında “Adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir” şeklinde tanımlandıktan sonra dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır denilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin "UYAP"ın kullanılması" başlıklı 5’inci maddesi:
" (1) Mahkemeler ve hukuk dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
(2) Daire başkanı, hâkim, üye, yazı işleri müdürü ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve yargılamanın bulunduğu aşamanın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Mahkemelere ve hukuk dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP"a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
(4) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya hukuk dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
(5) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden mahkeme veya hukuk dairelerine gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhal ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Hâkimin onayını gerektiren evrak hâkimin iş listesine yönlendirilir.
(6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP"a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fiziki ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
(8) UYAP üzerinden hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi halinde; belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00"a kadar yapılması zorunludur.
(10) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter.”
şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP"a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hâllerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek, altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK, m. 445/3).
Dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanarak taraflara tebliğe çıkarılan gerekçeli karar ile UYAP ortamında elektronik imzalı olarak kayıtlı bulunan gerekçeli kararın, gerekçe bölümleri birbirinden farklıdır. Bu durumda, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir gerekçeli karardan da söz edilemez.
Yerel mahkemenin direnme gerekçesi Özel Daire bozma kararında ve yukarıda belirtilen bu ilave gerekçeler dikkate alındığında usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, direnme kararında da ıslak imzalı karar ile elektronik imzalı kararın birbirine uyumlu olmadığı, direnme kararının incelenebilmesi için öncelikle usulünce verilmiş bir direnme kararının bulunması gerektiği, birbiriyle uyuşmayan aynı tarihli iki karar bulunduğuna göre öncelikle usul bozması yapılarak bu çelişkinin giderilmesi gerektiği görüşü ile kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmadığı, kısa kararla uyumlu gerekçeye yer verildiği, bu nedenle direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesine göre kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.01.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı vekili, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men"i ve ref"i ile maddi ve manevi tazminatına karar verilmesini istemiş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay özel dairesince; mahkeme kararının gerekçesinde davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği,
Oysa 6100 sayılı HMK’nın 297/2 maddesinde, “hükmün sonuç kısmında; gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içerdiği hâlde,
Mahkemece kararın gerekçe kısmında davacı tarafa ait markalar ile hükümsüzlüğü istenen markanın şekli görünümlerine yer verildiği, hüküm kısmında ise bu duruma uygun bir fıkra bulunmadığı gerekçesiyle hükmün usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin direnme hükmü, HMK’nın 294. maddesi ve özellikle bozma ilamında değinilen 297/2 maddesine uygun bulunmaktadır.
Gerçekten, kısa karar- gerekçeli karar çelişkisi bulunmadığı gibi, hükümde kısa kararla uyumlu gerekçeye yer verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Gerekçede davacı tarafa ait markalar ile davalıya ait reklamların şekil ve görünümlerine yer verildikten sonra, redde ilişkin olan kararın hüküm fıkrasında ayrıca bu markaların şekil ve görünümlerine yer verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bozma ilamında da değinildiği üzere hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümde, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve yeterlidir.
Yerel mahkemece de böyle hüküm kurulmuştur. Direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Bu nedenle, direnme kararında belirtilen yasal gerekçeler de gözetilmek suretiyle, yerel mahkeme hükmünün onanması gerekirken, farklı gerekçelerle bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY
Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men"i ve ref"i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece gerekçeli kararda şekil unsurlarına yer verilmiş, Özel Dairece bu karar özetle; gerekçeli kararda şekil unsuruna yer vermenin HMK 297. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme hakimi, HMK 297. maddesinde gerekçeli kararda şekil unsuruna yer verilmesini engelleyen bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
Ne var ki hem bozmadan önceki kararda, hem de bozmadan sonra verilen ısrar kararında ıslak imza ile imzalanan gerekçeli karar ile UYAP ortamında bulunan elektronik imza ile imzalanmış karar arasında fark bulunmaktadır. Bu farkın, şekillerin uyap ortamına aktarılmasının mümkün olmamasından kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Ilk kararın UYAP ortamına hem şekil içeren fotoğraf formatında, hem de şekilsiz word ortamında aktarıldığı, direnme kararının ise sadece Word ortamında aktarıldığı görülmektedir.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu 5. maddesi "Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukuki sonucu doğurur." demektedir.
Bölge Adliye Ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik"in 5/11. fıkarsı "Güvenli elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP"ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir."şeklindedir. (Bu düzenlemenin yürütmesi Danıştay tarafından durdurulmuştur.)
Bozmaya konu ilk karar UYAP ortamına iki ayrı formatta aktarılmış fotoğraf formatında aktarılan nüshasında şekil unsurlarına yer verilmişken, word ortamında aktarılan nüshasında şekil unsuru bulunmamaktadır. Esasen bozma da, bu çelişkiden bahsedilmemiş, fiziki ortamdaki karar ile UYAP ortamındaki kararın biribiriyle uyumsuz olmasına dayanmamış, gerekçede gösterilen şeklin hükümde gösterilmemiş olmasına ve kararda şekile yer verilemeyeceğine dayanılmıştır.
Bozmadan sonra verilen direnme kararında da yine ıslak imzalı karar ile elektronik imzalı kararın birbiriyle uyumlu olmadığı anlaşılmıştır.
Direnme kararının incelenebilmesi için öncelikle usulünce verilmiş bir karar bulunmalıdır. Birbiriyle uyuşmayan aynı tarihli iki karar bulunduğuna göre, öncelikle usul bozması yapılarak bu çelişki giderildikten sonra yapılacak inceleme ile direnme kararının yerinde olup olmadığı tartışılmalıdır. Aksi halde ıslak imzalı karar ile uyap ortamında bulunan kararın birbiryle uyumlu olmaması sonucu doğar ki bunun kabulü hukuki güvenlik ve yargı kararlarına itimat prensibini zedeleyecektir.
Sonuç itibariyle, yerel mahkeme kararındaki gerekçelere katılmakla birlikte bu aşamada söz konusu direnme kararının incelenmesi mümkün olmadığından usul bozması yapılması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun bozma kararına ilave yapmak suretiyle vermiş olduğu bozma kararına katılmıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.