(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2009/622 E. , 2010/89 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 1.2.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının ilk işe başladığı tarihte 27.5.1963 doğumlu olduğunun kabulü ile 1.2.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığını hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir
Uyuşmazlık, sigortalı olarak ilk defa işe başladığında nüfus kütüğünde tescili bulunmayan davacının işe başladıktan sonra 8.4.1988 tarihinde yapılan tescil işleminde nüfusa kaydedilen doğum tarihinin Mahkemece düzeltilmesi durumunda yeni doğum tarihinin Sosyal Sigorta Kurumunca yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınıp alınmayacağına noktasındadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasanının 66.maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa"nın 120/2.maddesi (66.maddesi) çok açık olarak “malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında “sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri .... esas tutulur.” hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim 1479 sayılı Yasa"sında da 66. maddesi 506 sayılı Yasa"nın 120/2.maddesi ve Emekli Sandığı Yasa"sında da anılan maddeye paralel Hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas sayılı kararı da bu yöndedir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği 22.8.1978 tarihli ilk işe giriş bildirgesinde işçinin Abdullah oğlu 1960 doğumlu cilt 29, hane 55 ve sayfa 103 sırasında Bulanık İlçesi nüfusuna kayıtlı olduğu, getirtilen aile nüfus kayıt tablosuna göre ise davacı ... Aslan’ın nüfusa 8.4.1988 tarihinde tescil edildiği, Abdullah oğlu,27.5.1973 doğumlu olduğu cilt 53, sayfa 55, Bulanık İlçesi nüfusuna kayıtlı olduğunun yazılı olduğu, 10.3.1992 tarihinde kesinleşen Sakarya Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/42-72 Esas Karar sayılı dosyasında davacının 27.5.1973 olan doğum tarihinin 27.5.1963 olarak düzeltildiği,... İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yazısında davacının 24.5.1976 tarih, 174/13 sayılı diplomayı hak kazandığının belirtildiği, davacının askerliğini 14.6.1994-14.12.1995 tarihleri arasında yaptığı anlaşılmaktadır
Somut olayda, davacının ilköğretim okuluna kayıt olurken ibraz ettiği bir nüfus kaydı olup olmadığı sorulmadan, okula kayıt ve okuldan mezun olduğuna dair tüm kayıtların onaylı suretleri getirtilmeden ve iddia edilen ilk işe giriş bildirgesinin fotokopisi eklenerek bu
bildirgedeki nüfus kayıt bilgilerinin kime ait olduğu nüfus idaresinden sorulmadan ve ilk defa işe girmeden önce nüfusa kayıtlı olup olmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece açıklanan bu eksikler giderildikten sonra davacının nüfusa tescil edildiği 8.4.1988 tarihinden önce nüfusa kaydı olmadığının saptanması durumunda; 506 sayılı Yasa’nın 120/2 maddesinde açıkça ilk defa sigortalı çalışmaya başladığı tarihteki nüfus kütüğünde yazılı doğum tarihinin esas alınacağının bildirildiği oysa davacının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığını iddia ettiği 22.8.1978 tarihinde henüz nüfus kütüğünde tescili bulunmadığından artık davacı hakkında bu yasa hükmünün uygulanması söz konusu olamayacaktır. Hal böyle olunca artık davacının doğum tarihinin mahkemece düzeltilen 27.5.1963 tarihi olarak kabulü ile yaşlılık aylığı koşularının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek aylık istemi konusunda bir karar verilmesi gerekir
Mahkemece bu maddi olgular nazara alınmadan yazılı şekilde davanın reddine verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmesi ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 18.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.