11. Hukuk Dairesi 2016/59 E. , 2016/1671 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
.
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen11/06/2015 tarih ve 2015/49-2015/566 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili; müvekkillerinden ..."un diğer müvekkillerinin müşterek çocuğu olduğunu, davalıların ayrı ayrı Kadın Doğum Uzmanı....Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesini tanzim ederek tarifede belirtilen poliçe başına 450.000 TL lik teminat limiti dahilinde maddi, manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendiklerini, davalıların sorumluluğunun geriye dönük 10 yılı kapsadığını, dava tarihi itibarıyla poliçelerin geçerli olduğunu, müvekkili ..."un hamileliği boyunca davalıların sigortalısı doktor tarafından takip edilmiş, doktorun genel olarak tıbbi kötü uygulaması sonucu Down Sendromu hamilelikte teşhis edilmemiş ve küçük...olarak doğduğunu belirterek müvekkili ... için 10..000 TL iş görmezlik-maddi tazminat (bakıcı ücreti dahil). 60.000 TL manevi tazminat, müvekkili ... için 30.000 TL manevi tazminat, müvekkili ... için 30.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 130.000 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 6502 sayılı Yasa"nın 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği, Kanun"un 3/1-L bendine göre, tüketici işleminin mal veya hizmet yazılarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb. sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olduğu belirtildiğinden dava konusu olayda Tüketici Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevi, 6102 sayılı TTK"nın 5/1. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklinde düzenlenmiş olup, yine aynı Kanun"un 4/1(a) maddesinde, “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanun"da ... öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları” mutlak ticari dava olarak sayılmıştır.
Öte yandan, somut ihtilafa konu tazminat davası, 6102 sayılı TTK"nın 1401 vd. maddelerinde düzenlenen sigorta sözleşmelerinden doğan riziko tazminatı alacağına ilişkin olduğu gibi davalı ... şirketinin sorumluluğu 6102 sayılı Kanun"un 1473. maddelerinden kaynaklanmakla ihtilafın TTK hükümleri uygulanmak suretiyle çözülecek olması nedeniyle davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesi"ne ait olduğu halde yerel mahkemece yanılgılı gerekçeyle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle,davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun"un 3/k maddesinde Tüketicinin “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi ifade ettiği, Yasanın 3/1 maddesinde Tüketici İşleminin “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere hertürlü sözleşme ve hukuki işlemi “olarak tanımladığı, Yasanın 73/1 maddesinde de “ Tüketici İşlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli” olduğunun düzenlendiği görülmektedir.
6502 sayılı Yasanın 3. maddesi kapsamında davacıların tüketici oldukları, davadış sigortalı doktorun davacılara verdiği, tıbbi hizmetin vekalet akdi kapsamında tüketici işlemi niteliğinde bulunduğu, davacılar ile davadış sigortalı doktor arasında aynı nitelikteki uyuşmazlığın Yasanın 73/1 maddesi kapsamında Tüketici Mahkemesinin görev alanında olduğu açıktır.
Somut uyuşmazlıkta davalı ... şirketinin, Tıbbi Kötü Uygulamaya ilişkin zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi kapsamında, davadışı sigortalı doktorun üzerine düşen hukuki sorumluluğu üstlenmiş bulunmasına, davalı ... şirketinin davadışı sigortalısının akdi halefi olmasına göre tüketici olan davacıların tüketici işleminden dolayı zorunlu sigortacı aleyhine açtıkları eldeki davanın da Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
Nitekim 22.03.1944 tarih 1939/37 Esas 1944/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu hususunu doğrulamaktadır.
Kaldı ki, 6102 sayılı TTK 6. Kitabında yer alan Sigorta Hukuku ile ilgili hükümlerden doğan uyuşmazlıklar Yasanın 4/a maddesi gereğince ticari davalardan madut iken, daha sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren ve dava tarihinde yürürülkte bulunan 6502 sayılı Yasanın 3. maddesi kapsamındaki sigorta ile ilgili uyuşmazlıklar yönünden de artık Tüketici Mahkemeleri görevli kılınmıştır.
Davacıların tüketici niteliğine, sigortadan yararlanmalarının tüketici işlemi kapsamında bulunmasına ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın sigorta poliçesinden kaynaklanmasına göre vekalet ilişkisinde olduğu gibi sigorta ilişkisi yönünden de uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Yerel Mahkeme kararı açıklanan ilkelere uygun bulunduğundan kararın onanması yerine yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.