17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/13030 Karar No: 2018/5612 Karar Tarihi: 29.5.2018
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/13030 Esas 2018/5612 Karar Sayılı İlamı
17. Hukuk Dairesi 2016/13030 E. , 2018/5612 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu şirket hakkında takip yaptığını, takibin sonuçsuz kaldığını ve mal kaçırma amacı ile bir kısım alacaklarını 09.02.2009 ve 07.04.2009 tarihlerinde davalı ..."e temlik ettiğinden bu temlikin iptalini talep etmiştir. Mahkemenin, alacağın gerçek olduğu ve üçüncü kişinin kötü niyeti ispatlanmadığından davanın reddine ilişkin kararı Dairemizin 20.01.2015 tarih ... Esas ve 2015/579 Karar sayılı ilamı ile, somut olayda dava koşullarının oluştuğu, alacağın gerçek olduğu, ancak dava konusu temliklerin İİK"nun 277-279 ve 280.madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, bozma sonrasında, temlik alan davalı ..."in borçlunun mali durumunu bildiği veya bilebilecek şahsılardan olduğunun ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanunu"nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarına göre, temlik işleminin mutad bir ödeme aracı olarak kabul edilmesi için davalı borçlu ve üçüncü kişi arasındaki ilişkinin temlik tarihinden öncesinde mevcut olması ve sonrasında devam etmesi gerekmektedir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelenmesinde, borçlu ve üçüncü kişi arasında temlikten önce var olan bir ilişkiye rastlanmadığı gibi, borçlu şirket temsilcisi, üçüncü kişi aralarında bir ticari ilişki veya borç ilişkisinin olmadığını, dava dışı şahıslarla temlik karşılığı borç almak için anlaşıldığı ve yine anlaşma gereğince temlikin üçüncü kişi adına yapıldığı, ancak temlik karşılığında ne dava dışı şahıslardan ne de üçüncü kişi Serpil"den bir bedel alınmadığını belirtmiştir.Davalı üçüncü kişinin de, borçlu şirket ile temlikten önce ve sonrasında devam eden bir ticari ilişkinin olduğu yönünde bir iddia ve ispatı da yoktur. Bu nedenlerle, mahkemece davacı alacaklının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 29.5.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.