17. Hukuk Dairesi 2016/12683 E. , 2018/5611 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlıkları bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını eşi Ayten adına tescil ettirdiğini onunda diğer davalı kızı Tuğba"ya devrettiğini, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin ilk karar dairemizin 30.04.2014 tarih ... Esas ... Karar sayılı ilamı ile, davanın görülebilmesi için üçüncü kişi ..."ında davaya dahil edilmesi gerektiğinden, bahisle bozulmuş bozmadan sonra yapılan yargılam sonunda, tapu kayıtlarına göre dava konusu taşınmazın dava dışı ... İnşaat ltd.Şti ait iken 08.07.2008 tarihinde davalı ... Tak"a satıldığı borçluya ait olduğunun ispatlanmadığın ve borçlunun aciz halinin sabit olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müsteair neliğindeki işlemin iptali istemine ilişkindir.
Nam-ı müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Bu tür işlemlerin İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptalini istenilerek davacı alacaklınının alacağına kavuşması sağlanır.
Somut olayda, davacı alacaklının alacağının dayanağı 04.05.2008 tanzim tarihli bonodan kaynaklanmaktadır. İptali istenilen ilk tasarruf tarihi ise 08.07.2008 olup borcun doğmundan sonradır.Borçlu adresinde 17.06.2009 tarihinde yapılan haciz İİK"nun 105.madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olup, borçlunun başkacı mal varlığına rastlanılmamıştır. Davalıların iddia ettiği taşınmazların ise davalı borçlunun babasına ait olmadığı tapu kayıtlarındaki açıklamalar ile sabit olmuştur. Buna göre dava koşulları gerçekleşmiş olup mahkemenin borçlunun aciz halinin olmadığı yönündeki tesbit ve gerekçesi isabetli değildir.
Davacı alacaklı dava konusu taşınmazın aslında borçluya ait iken mal kaçırma amacı ile doğrudan eşi Ayten adına tescil ettirdiğini ileri sürmektedir.Dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarına göre taşınmazın öncesi dava dışı ... adına kayıtlı iken 16.11.2007 tarihinde bir kısım daireler üzerinde yine dava dışı olan ... İnşaat ...Ltd. Şti lehine kat irtifakı kurulmuş, 08.07.2008 tarihinde anılan şirket dava konusu 5 nolu bağımsız bölüm dahil başka bağımsız bölümleride davalı ..."e devretmiş, o da 02.07.2009 tarihinde kızı davalı ..."ya satmıştır. Delil olarak sunulan kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre, dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu taşınmaz üzerinde inşaat yapılmak üzere arsa sahibi ... ile müteahhit olarak borçlu Muzaffer ve dava dışı ... arasında anlaşmaya varılmış ve imzalanmıştır. Mahkemede tanık olarak dinlenen ..., borçlu Muzaffer ile ... İnşaat Ltd. Şti"nin müteahhidi olduklarını, borçlunun haciz endişesi ile kendisine düşen dairelerin eşi üzerine devredilmesini istediğini ve buna göre bedelsiz olarak eşi Ayten adına tescil edildiğini belirtmiştir. Davalı borçlu da mahkemedeki beyanında, inşaatların kendisine ait olduğunu ancak eşi üzerinden devam ettiğini, cezaevinde olduğu sırada eşinin korkuya kapılıp daireyi kızına sattığını, bu hususda daha sonra bilgi sahibi olduğun belirtmiştir.
Tüm maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu bağımsız bölümün, müteahhit olan borçlunun arsa sahibi ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince kendisine düşen dairelerden olduğu ancak haciz korkusu ile kendi üzerine alınmadan yine borçlunun talimatı ile eşi adına tescil edildiği, eşinin bu tescil nedeni ile bir bedel ödemediği, dolayısı ile borçlunun
sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırdığı sabit olmuştur. Davalı ... yönüden, yapılan tasarruf işlemi nam-ı müstear niteliğinde olup geçersiz olduğu gibi anılan davalının taşınmazı devrettiği üçüncü kişi Tuğba, Ayten"in kızı olduğundan mevcut durumdan habersiz olmasının mümkün değildir. Bir başka ifade ile davalı ..., borçlu üvey babasının içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğundan (İİK280.md.) tasarrufun bu şahıs yönünden de iptaline dolayısı ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 29.5.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.