23. Hukuk Dairesi 2014/5527 E. , 2014/6088 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Karapınar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2013
NUMARASI : 2012/80-2013/156
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, müvekkili kooperatifin yönetim kurulu üyesi olan davalıların görev yaptıkları dönemde ortaklardan tahsil edilen 34.222,05 TL"yi kooperatif muhasebe kayıtlarına intikal ettirmemek ve yine yapılan harcamalar nedeniyle belge almamak suretiyle davacı kooperatifi 23.947,12 TL zarara uğrattıklarını, anılan meblağların tahsili amacıyla davalılar aleyhine başlatılan icra takiplerine itiraz edildiğini ileri sürerek, davalıların itirazlarının iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalılar vekilleri, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemiz"in 06.02.2012 tarih ve 2011/1735 E., 2012/689 K. sayılı ilamıyla, bu dava dosyasına ilişkin olarak bilirkişi raporu alınmayıp, ceza mahkemesine sunulan rapor ile yetinildiği, oysa, ceza mahkemesince delil yetersizliği nedeni ile beraat kararı verildiği, bu durumda, mahkemece, ceza dosyası getirtilerek, davacı defterleri ve tüm dosya kapsamı üzerinde ehil bilirkişiler marifetiyle inceleme yaptırılarak, davaya konu edilen iki ayrı kalem davacı zararı ile ilgili davalıların ayrı ayrı kusurlarının olup olmadığı, yine davalıların zimmet olayını veya zararın artmasını engelleme imkânlarının bulunup bulunmadığı, gerçeğe aykırı olan faturaların davalıların görevde bulundukları dönemde düzenlenip düzenlenmediği, davacı kooperatif kayıtlarına işlenip işlenmediği hususlarında rapor alındıktan sonra uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl dava konusu açısından, 31.07.2006 tarihi
itibariyle davacı kooperatif kasasında gözüken, fakat gerçekte olmayan 23.208,45 TL"nin dönemin yönetim kurulu üyelerinin zimmetinde olduğuna ilişkin kesin bir bulguya ulaşılamadığı, birleşen dava konusu açısından; ortaklardan alacaklar hesabında olması gereken tutarın 34.222,05 TL daha az olması nedeniyle, aynı tutarda kooperatif alacağının olup olmadığına ilişkin kesin bir bulguya ulaşılamadığı, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin, birleşen davaya yönelik tüm, asıl davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Asıl dava, davacı kooperatif kasasında görülen fakat gerçekte bulunmayan bedelin kooperatif eski yöneticilerinden tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bilirkişi kurulunca, 31.07.2006 tarihi itibariyle kasa hesabının borç bakiyesinin 23.208,45 TL olduğu ancak, kasada hiç para bulunmadığı tespit edilmiş, mahkemece de, 31.07.2006 tarihi itibariyle davacı kooperatif kasasında gözüken, fakat gerçekte olmayan 23.208,45 TL"nin dönemin yönetim kurulu üyelerinin zimmetinde olduğuna ilişkin kesin bir bulguya ulaşılamadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Kural, dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK"nın 336/1. maddesi uyarınca yöneticiler arasında müteselsil sorumluluk olup, BK"nın 142/1. maddesi uyarınca alacaklı müteselsil sorumlulardan birinden ya da tamamından zararın tazminini istemek hakkını haizdir. TTK"nın 336/son maddesi uyarınca, yetki ve sorumluluk alanlarının ayrılması halinde, sorumluluğun buna göre belirlenmesi gerekir. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar, ancak, öğretideki baskın görüşe göre, TTK"nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. TTK"nın 338. maddesi uyarınca kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde zarardan sorumludurlar. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde; "Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur" hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. maddesinde ise; "Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar" hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, davalıların görevde olduğu dönemde kooperatif başkanlığını yürüten ve davanın konusu icra takibinden önce 07.07.2006 tarihinde vefat eden T..K.., kooperatifin tüm gelir-gider işlemlerini yürüttüğü ceza dosyasında dinlenen sanık ve tanık beyanlarında belirtilmiş ise de, davalı yönetim kurulu üyelerince TTK"nın 336/son maddesine uygun iş bölümü yapıldığına ilişkin herhangi bir yönetim kurulu kararı bulunduğu savunulup, ispat edilmemiştir. Bu durumda mahkemece, asıl davada kayıtlara göre kasada bulunması gerektiği halde kasada bulunmadığı anlaşılan paranın davalılar uhdesinde kaldığı sonucuna varılması gerektiği, buna göre oluştuğu anlaşılan kooperatif zararı yönünden davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi sonuca varan bilirkişi raporuna itibar edilerek, yanılgılı gerekçeyle, asıl davanın reddi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin, birleşen davaya yönelik tüm, asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl dava yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davada hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, birleşen dava yönünden alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, asıl dava yönünden yatırılan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.