
Esas No: 2013/839
Karar No: 2015/229
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/839 Esas 2015/229 Karar Sayılı İlamı
- KASTEN YARALAMA
- GÖREVİNİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME
- KAMU DAVASININ DÜŞMESİ
- DAVA ZAMANAŞIMI
- ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN (6136) Madde 13
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 50
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 64
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 265
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 66
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 67
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 86
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
"İçtihat Metni"
Sanık S.. K.."ın A.. K.. ve E....yönelik olarak silahla kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraatine, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ise aynı kanunun 13/1, TCK"nun 62, 50/1-a, 52 ve 64. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2008 gün ve 1359-106 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan A.. K.. vekili, katılan E.... ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 17.04.2012 gün ve 4127-12982 sayı ile;
"1- Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu bakımından kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün oybirliğiyle onanmasına,
2- Sanık hakkında kasten yaralama ve görevli memura direnme suçlarından kurulan hükme yönelik temyizlere gelince:
Oluşa, tutanaklara ve tüm dosya kapsamına göre; çıkar amaçlı suç örgütüne üye olma suçundan aranmakta olan sanığın, aracının yanında bekleşen ve kendilerini tanıtan polis memurlarını görmesi üzerine kaçmaya çalıştığı, görevli memurların kendisini kollarından tutmaya çalıştıkları, ancak sanığın mukavemet gösterdiği ve belinde bulunan tabancayı çıkarmak isteği sırada polis memurlarının elini tutarak engel olmaya çalışmalarına rağmen silahı ateşleyerek katılanların basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin bir bütün halinde TCK"nun 265/1-4, 43. maddelerine uyan birden fazla görevli memura görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mahkumiyeti yerine yazılı biçimde beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire üyesi C. Aras; "Güvenlik görevlilerince gerçekleştirilen bir operasyonda polisleri görünce kaçmaya çalışan sanık S..K.."ın görevli 3-4 polis memuru tarafından sıkıca yakalanarak sol koluna kelepçe takılıp etkisiz hale getirilmesinden sonra pantolonunun beline soktuğu ve sağ eli ile kabzasından kavradığı tabancanın katılan A.. K.. tarafından belinden çıkartılmaya çalışıldığı esnada dolu tabancanın patlaması sonucu sanığın pantolonunu delip geçen merminin katılan A.. K.."un sağ el iki parmağını yaraladıktan sonra diğer polis memurunun topuğuna saplanması ile sonuçlanan olayda;
a) Bele takılı silahın iddia edildiği gibi sanığın görevli memurları yaralama kastı ile hedef gözeterek ateş etmesinin olanaklı bulunmaması,
b) Tabancanın sanığın eylemi sonucu mu, yoksa tabancayı sanığın belinden çıkarmak isteyen katılan A.. K.. yada diğer görevlilerin müdahalesi sonucunda mı patladığının kesin olarak anlaşılamaması,
c) Sanık tarafından görevin engellenmesi amacıyla cebir veya tehditte bulunulduğunun kanıtlanamamış olması,
Karşısında; yerel mahkemece deliller takdir edilerek görevliye direnme ve yaralama suçlarından kurulan beraat hükümlerinde bir isabetsizlik bulunulmadığından, hükümlerin onanması gerektiği” düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
Yerel mahkeme ise 27.11.2012 gün ve 612-885 sayı ile;
"…Olay sırasında sanığın elini beline attığı kesin ise de; tabancayı çıkartıp tehdit amaçlı polis memurlarına karşı yöneltmesinin söz konusu olmaması, elini beline attığı sırada ellerinin polis memurlarınca tutulmuş olması, polis memurlarınca elinin tutulduğu sırada sanığın tabancayı kasten ateşlediğini gösterir delil olmaması ve polis memurlarına karşı görevin engellenmesi amacıyla cebir ve tehditte bulunduğunun sabit olmaması" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan A.. K.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.12.2013 gün ve 64987 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle 8. Ceza Dairesine, anılan dairece de Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle, katılan E.... yönelik kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen beraat hükümleri ise temyiz edilmeksizin keşinleşmiş olup, direnme hükmünün kapsamına göre inceleme katılan A.. K.."a yönelik kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan A.. K.."a yönelik kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi; “(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır...” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi, 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesinde kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği kabul edilmiş, birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı kanunun 67/3-4. maddesi uyarınca kesen bir nedenin varlığı halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi halinde mahkeme ya da Yargıtay, re"sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı kasten yaralama suçunun cezası TCK"nun 86/1. maddesinde bir yıldan üç yıla kadar hapis, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cezası ise TCK"nun 265/1. maddesinde altı aydan üç yıla kadar hapis olup TCK"nun 86/3-e ve 265/4. maddelerinde cezanın yarı oranında arttırılacağı öngörülmüştür. Buna göre, aynı kanunun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçların tabi oldukları asli dava zamanaşımı sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı ise oniki yıldır.
Daha ağır başka suçları oluşturma ihtimali bulunmayan ve 02.03.2006 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 25.12.2006 tarihli sorgu olup, bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir işlem olmadığı gözetildiğinde, TCK"nun 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık asli dava zamanaşımı Ceza Genel Kurul inceleme tarihinden önce 25.12.2014 günü gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 322. maddesiyle tanınan yetkiye dayanılarak TCK"nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davalarının düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:H
Açıklanan nedenlerle;
1- Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.11.2012 gün ve 612-885 sayılı hükmünün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davalarının 5237 sayılı TCK"nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.