14. Hukuk Dairesi 2014/13353 E. , 2015/1414 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 13.02.2012 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazanıın giderilmesi, manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; muarazanın giderilmesi talebinin kabulüne, manevi tazminat taleplerinin reddine dair verilen 16.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.02.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacılar vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazanın giderilmesi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, bağımsız bölüm maliki oldukları site ile davalıya ait yapının bitişik parsellerde yer aldıklarını, davalının sınırdaki bahçe alanını ardiye olarak kullanması nedeniyle eşyaların duruşu, aktarılması gibi görsellik ve gürültü nedeniyle rahatsız olduklarını belirterek ardiye olarak kullanmasının önlenmesini, muarazanın giderilmesini, davacı Tülin için 100.000,00 TL, davacı Soner için 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, iddiaların subjektif olduğunu, manevi tazminat talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı şirketin kullandığı 22453 ada 4 parsel sayılı taşınmazda krokide A, B, C, D harfleri ile gösterilen toplam 55,18 m2 lik alanda komşuluk hukukuna aykırı şekilde ses ve gürültü yapacak şekilde eşya depolama ve bu alanların ardiye amaçlı olarak kullanılmasına ilişkin muarazanın giderilmesine ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddine karar vermek gerekmiştir.
2-TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle muarazanın giderilmesine, tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya elverişli değildir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında taşınmazların nitelikleri, konumları, davalı şirketin eylemi sonucu meydana gelen zararın niteliği, ne şekilde giderileceği hususunda alınması gerekli önlemler belirlenmemiştir.
Bu itibarla mahkemece, bir inşaat mühendisi, iki çevre mühendisi olmak üzere yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak, infazda tereddüte neden olmayacak şekilde yeni bir bilirkişi raporu düzenlettirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
10.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.