Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1410
Karar No: 2019/33
Karar Tarihi: 29.01.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1410 Esas 2019/33 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1410 E.  ,  2019/33 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    Av.Basri Dalyan

    Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.07.2014 tarihli ve 2010/1394 E. 2014/257 K. sayılı karar davalı Kocasinan Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25.12.2014 tarihli ve 2014/15041 E., 2014/17826 K. sayılı kararı ile;
    "...Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı, davalı belediyenin iş makinaları ile maliki olduğu taşınmazdan kum almak suretiyle taşınmazına zarar verildiğini belirterek, oluşan zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı belediyeye ait iş makinaları tarafından, davacının hissedarı olduğu taşınmazdan toprak alınması suretiyle tarım arazisine zarar verildiği belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere yaptığı işlemler de verilen kararın neticesi olan birer idari eylemdir. Davacı, davalı Belediyenin hizmetlerinde kullanmak üzere tarım arazisinden izinsiz olarak kum almak suretiyle zarara uğratıldığını ileri sürerek davalı Kocasinan Belediye Başkanlığı"nın hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayandığına göre bu tür isteklerin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince, idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ileri sürülmesi gerekir. Bu davalara bakma görevi İdari Yargı yerine aittir. Mahkemece; dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir..."
    gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; davalı belediyenin, müvekkilinin maliki olduğu 1649 parsel sayılı taşınmazdan inşaat işlerinde kullanmak üzere kum aldığını, müvekkilinden habersiz olarak kum alınması nedeniyle oluşan çukurdan dolayı yaklaşık 3.000 m2 alanın ekilip biçilmez hâle geldiğini, bu nedenle yıllık yaklaşık 2.000,00TL zararı olduğunu ve zararının hâlen devam ettiğini, davalı belediyenin başka bir yerden getirdiği tarıma elverişsiz toprakla kum aldığı yerin büyük bir kısmını kapatarak örtbas etmeye çalıştığını, kumun m2 fiyatının yaklaşık 15,00TL olup bu bedeli de talep ettiklerini, müvekkilinin durumu öğrenmesinden sonra davalı belediyeden zararın tazminini istediğini, ancak davalı belediyenin zararı ödemeye yanaşmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL tazminatın zararın verildiği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili; 30.04.2014 harç tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat taleplerini 7.658,25TL daha artırarak 17.658,25TL"ye çıkarttıklarını bildirmiş, 15.07.2014 günlü duruşmadaki beyanında ise faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın idarenin kusurlu eyleminden kaynaklanması durumunda görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu, bir kamu kuruluşu olan müvekkilinin vatandaşlara karşı kötü niyetli işlemler yapmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin taşınmazı eski hâle getirdiğini, talep edilen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; davacının davalıya yönelik olarak ileri sürdüğü eylemin haksız fiil niteliğinde olup adli yargının görevinde bulunduğu, bu nedenle idare mahkemesinin görevli olduğu yönündeki itirazlarının yerinde olmadığı, davalı Belediyenin davacının iştirak hâlinde maliki olduğu taşınmazdan 2008 ve 2009 yıllarında toprak alarak taşınmazın tarım arazisi özelliğine zarar verdiği, davacının haksız eylem nedeniyle davalı Belediyeye karşı tazminat davası açmakta haklı olduğu, alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamı ile oluşa uygun ve yeterli görüldüğü gerekçesiyle davanın dava ve ıslah dilekçesi gözetilerek kabulü ile 17.658,25TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Davalı Kocasinan Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece; davacının, maliki olduğu taşınmazdan davalı belediyenin izinsiz olarak kum alması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek tazminat istediği, 11.02.1959 tarih ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre davanın haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde bakılması gereken bir tazminat davası olarak kabul edilmesi gerektiği, öte yandan belediyelerin imar plânı yaptıkları taşınmazlarda kamulaştırma işlemi yapmaksızın yol, kaldırım, park vs. yapmak suretiyle kişilerin taşınmazlarına el atmaları durumunda taşınmaz sahiplerinin fiili el atma gerekçesiyle belediyelere açtıkları tazminat davalarının dahi idarenin haksız el atması nedeniyle adli yargı mahkemelerinde görülüp sonuçlandırıldığı, belediyelerin imar planına uygun olarak el atması ile imar planındaki ayrılma amacına aykırı şekilde el atması arasında bu tür davaların adli yargı yerinde görülmesi noktasında bir fark bulunmadığı, somut olaydaki haksız el atma belirtilen şekilde olmasa da davacının taşınmazından izinsiz olarak kum alınmak suretiyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği şekilde haksız el atıldığının sabit olduğu, bu nedenlerle idarenin haksız eyleminden doğan davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle ve önceki karardaki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı Kocasinan Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı ... Başkanlığının iş makineleri ile kum almak suretiyle davacının taşınmazına verdiği zararın tazmini istemiyle açılan eldeki davanın idari yargıda mı yoksa adli yargıda mı görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır.
    Bu hükme göre, idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir.
    İdari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir.
    İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir.
    İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
    Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler ise özel hukuk alanına ilişkin olduğundan, bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemezler.
    Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olduğu hâlde, özel hukuk tüzel kişisi olarak yürütülen faaliyetler sırasında meydana gelen zararlardan dolayı ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir.
    İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların çözüm ve görümü, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine; idarece herhangi bir hakka haksız müdahalede bulunulduğu, plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak zararın tazmini davalarının, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre çözümü ise adli yargı yerine ait olacaktır.
    Bir kamu hizmetinin yasa ile idareye görev olarak verilmiş olması, bir hakka yapılan müdahalenin önlenmesi, tazmini isteğiyle açılan her davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılamaz.
    11.02.1959 tarihli ve 1958/17 E., 1959/15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, kamu kuruluşlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projesine uygun olmak üzere tesisler yaptırmış olmaları, bu tesisleri kullanmaları veya bu tesislere bakmaları sebebiyle fertlerin uğramış oldukları zararların tazminine yönelik davalar tam yargı davası olarak idari yargı mercilerince çözümlenecektir. Öte yandan, yapılan işlerin plan veya projelere aykırı olması hâlinde ortada idari kararın tatbikine ilişkin bir fiil bulunmadığından, bu iddia ile açılmış bir dava ancak haksız fiilden doğan bir dava olarak ele alınacaktır. Ayrıca bir kamu kuruluşu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağından, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır. Bundan başka yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hâli de idari karara aykırı bir hareketin varlığı nedeni ile yine idari kararın uygulanmasından doğan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan böyle bir fiilden kaynaklanan zararın tazmini istemiyle açılan dava haksız fiilden doğan bir dava sayılacaktır.
    Uyuşmazlık Mahkemesinin 03.03.2014 tarihli ve 2014/186 E., 2014/232 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; “İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men"i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.” Aynı kararda davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin işin esasını teşkil ettiği, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmediği, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu belirtilmiştir.
    Ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15/1-a maddesinde, adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Kanunun açıkça adli yargıyı görevli saydığı hâller idari yargının görevi kapsamının dışında kalmakta olup, bu gibi durumlarda dava konusu işlemin niteliğine bakılmaksızın davanın adli yargıda görülmesi gerekir.
    Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2013 tarihli ve 2013/4-227 E., 2013/1647 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
    Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, davalı belediyenin iş makineleri ile davacının maliki olduğu taşınmazdan kum almak suretiyle taşınmazına zarar verdiğini iddia ederek oluşan zararın tazminine karar verilmesini istemiştir. Dosya kapsamından, davalı belediyenin yol yapmak için ihtiyaç duyduğu kumu davacının taşınmazından almak suretiyle eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
    Görüldüğü üzere, davalı belediyenin eyleminin 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde ifadesini bulan haksız fiil niteliğinde olduğu belirgindir.
    O hâlde, davanın hukuki niteliği haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olup bu niteliğine göre açıkça adli yargının görev alanında kaldığında kuşku bulunmamaktadır.
    Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin aynı gerekçeyle kendisini görevli kabul ederek, davanın esasını incelemiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmayıp, direnme kararı bu yönden yerindedir.
    Ne var ki davalı vekilinin diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olduğundan, esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup davalı Kocasinan Belediye Başkanlığı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.01.2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi