14. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/912 Karar No: 2015/1405 Karar Tarihi: 10.02.2015
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/912 Esas 2015/1405 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2015/912 E. , 2015/1405 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı Hazine, kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edilen 1367 ada 21 parsel numaralı taşınmazın mera olduğunu belirterek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Davalı, hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili ve davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Dava dilekçesinin sonuç kısmında taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istenmiş ise de dava taşınmazın kadim mera olduğu iddiasıyla açılmış ve bu şekilde vasıflandırılmıştır. Yargılama sonucunda da taşınmazın mera olduğu kesin olarak saptanmıştır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan meraların özel mülk olarak kazanılması ve amacı dışında kullanılması olanaksızdır. Bu gibi yerlerin 4342 sayılı Mera Kanununun 10. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince sınırlandırılması ile yetinilerek özel siciline yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil edecek şekilde davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Diğer yandan, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 21/06/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa 36. maddeden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu tarafından açılan davalarda yargılama giderleri” başlıklı 36/A maddesinde; “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz” hükmü yer almaktadır. Aynı yasanın 17. maddesi hükmü ile 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 11. madde ile de; “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır” hükmü getirilmiştir. Mahkemece, yukarıda belirtilen yasa hükümleri değerlendirilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin buna göre takdir ve tayin olunması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir. Kabule göre de, bilirkişi raporunda dava konusu 1367 ada 21 parsel sayılı taşınmazın ada birleşmesi nedeniyle 583 ada 72 parsel numarasını aldığının belirtilmiş olması karşısında son tapu kaydı getirtilmeden hüküm kurulması da yerinde değildir. SONUÇ: Yukarıda (1). bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2). bent gereğince davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran davalıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.