1. Hukuk Dairesi 2014/6706 E. , 2015/6325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2014
NUMARASI : 2012/247-2014/51
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. .."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, kocası olan mirasbırakan A.. K.."in maliki olduğu 756 ada 91 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payını oğlu davalıya satış aktiyle temlik ettiğini, kat mülkiyeti sonucu 829 ada 91 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümün davalı adına tescil edildiğini, onun da akrabası olan dava dışı Y.. K.."e, Y.."ın da davalı M.."in eşi olan diğer davalı Y.."e satış suretiyle devrettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakanın, diğer çocukları Hatice, Necdet ve Bahattin"e de aynı akitle ana taşınmaz üzerinden ¼ er pay verdiğini ve kat mülkiyeti kurularak 829 ada 91 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün Hatice, 3 nolu bağımsız bölümün Necdet ve 4 nolu bağımsız bölümün Bahattin adına tescil edildiğini, davacı tarafından Hatice aleyhine aynı hukuksal nedene dayalı olarak Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/242 Esasına kayıtlı dava açıldığını, murisin 421 parseldeki payını eşit olarak oğulları Necdet ve Bahattin"e satış suretiyle devretmesi nedeniyle davalı Mehmet ve kardeşi Hatice tarafından Necdet ve Bahattin aleyhine Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/160 Esasına kayıtlı dava açılması üzerine eldeki davanın açıldığını, ayrıca mirasbırakanın maliki olduğu 868 parsel sayılı taşınmazını 3. kişiye satarak elde ettiği para ile 931 ada 189 parsel deki 3 nolu bağımsız bölümü satın alarak davacı adına tescil ettirdiğini, davalı Mehmet"in paraya ihtiyacı olduğu için kredi çekilmesi amacıyla taşınmazın davalı Yaşar"a devredilip bilahare kredi borcunun ödenmesi üzerine davalı Mehmet"in talimatı doğrultusunda taşınmazın eşi olan diğer davalı Yasemin"e devredildiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
./..
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu mirasbırakan A.. K.."in 24.10.2011 tarihinde öldüğü, geriye eşi davacı Hava ile davacıdan olma çocukları davalı Mehmet ve dava dışı Hatice, Necdet ve Bahattin"i mirasçı olarak bıraktığı, maliki olduğu 756 ada 91 parsel sayılı taşınmazını çocukları olan davalı Mehmet" ile dava dışı Hatice, Necdet ve Bahattin"e eşit paylarla 05.11.2001 tarihli satış aktiyle temlik ettiği,aynı tarihte taşınmaz da kat mülkiyeti kurularak 1 nolu bağımsız bölümün Hatice, 2 nolu bağımsız bölümün davalı Mehmet, 3 nolu bağımsız bölümün Necdet ve 4 nolu bağımsız bölümün ise Bahattin adına tescil edildiği, davalı Mehmet"in 2 nolu bağımsız bölümü dava dışı Yaşar Koçer"e 24.07.2007,Yaşar"ın da davalı Mehmet"in eşi olan diğer davalı Yasemin"e 30.12.2010 tarihli satış aktiyle devrettiği, mirasbırakanın maliki olduğu 868 parsel sayılı taşınmazını 17.06.2010 tarihinde 3. kişiye satış suretiyle temlik ettiği, davacı tarafından Hatice aleyhine aynı hukuksal nedene dayalı olarak Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/242 Esasına kayıtlı tapu iptal-tescil davasının "mirasbırakanın paylaştırma amacı ile temlik yaptığı" gerekçesi ile reddedildiği ve kararın derecattan geçmek suretiyle 08.04.2014 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakanın 421 parseldeki payını eşit olarak oğulları Necdet ve Bahattin"e devretmesi nedeniyle davalı Mehmet ve kardeşi Hatice tarafından Necdet ve Bahattin aleyhine Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/160 Esasına kayıtlı tapu iptal-tescil davanın da "mirasbırakanın paylaştırma kastının bulunduğu" gerekçesi ile reddedildiği ve anılan dava dosyasının temyiz aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
../...
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirascıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağıda kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın davalı yanında aynı akitle diğer mirasçılar Hatice, Necdet ve Bahattin"e ve başkaca akitle diğer mirasçılar Necdet ve Bahattin"e de taşınmaz temlik ettiği gibi bir parça taşınmazını ise 3. kişiye satarak elde ettiği para ile davacıya da bir taşınmaz aldığı dosya kapsamıyla sabittir. Belirlenen bu olgular yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde temliklerin mal kaçırma amacı ile yapılmadığı murisin mallarını paylaştırma amacı ile hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.
Kaldı ki, davacının diğer mirasçı Hatice aleyhine aynı hukuksal nedene dayalı olarak açtığı dava sonucu kesinleşen karar bu davada kesin delil niteliğindedir.
Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.