
Esas No: 2015/720
Karar No: 2016/67
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/720 Esas 2016/67 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ... hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından açılan kamu davasında Bodrum 4. Asliye Ceza Mahkemesince 15.11.2013 gün ve 364-485 sayı ile, yaralama eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine yargılama yapan Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 8 yıl 12 ay hapis, hakaret suçundan 125/1, 125/4, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis, tehdit suçundan da aynı kanunun 106/1-1. cümle, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin verilen 01.12.2014 gün ve 52-379 sayılı hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.04.2015 gün ve 6324-12937 sayı ile;
“... Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Oluşa ve dosya içeriğine göre, katılanın işlettiği internet kafeye alkollü bir şekilde gelerek ücret hususunda tartıştığı katılanı Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 25.08.2014 tarihli raporda belirtildiği gibi ikisi hayati tehlike oluşturacak şekilde olmak üzere çok kere ısrarla vurarak yaralayan ve olay yerinde bulunanlarca aralanan sanığın eyleminin adam öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturacağı göz ardı edilmek suretiyle, değerlendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde yaralama suçundan hüküm kurulması,
2) Kabul ve uygulamaya göre,
Suç tarihi 16.08.2012 olup suç tarihinden sonra 08.10.2013 tarihinde kesinleşen Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/803 Esas, 2009/680 Karar sayılı ilamı tekerrüre esas alınmak suretiyle 5237 sayılı TCK"nin 58. maddesine muhalefet edilmesi" isabetsizliklerin- den bozulmasına karar verilmiş,
Yerel mahkeme ise 10.06.2015 gün ve 148-225 sayı ile;
“Katılan ile sanığın arasında olay öncesine dayalı herhangi bir husumetin bulunmaması, katılanın vücudundaki beş adet kesici ve delici alet yaralarından, 25.08.2014 tarihli Muğla Adli Tıp Raporuna göre bir adedinin katılanın hayati tehlike geçirmesine sebep olacak nitelikte olup diğer yaraların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması, sanığın her bir bıçak darbesini katılanın hayati bölgelerine denk getirmesi mümkün iken sadece bir bıçak darbesinin hayati bölgelere yönelik olması, sanığın katılanı ele geçirilemeyen bıçakla yaralamasının ardından olay mahallinde bulunan diğer şahısların müdahalesi olmaksızın eylemini kendiliğinden son vererek kaçması, öncesinde katılana yönelik hakaret ve tehdit içeren cümleler kullanması birlikte değerlendirildiğinde eyleminin adam öldürme kastı içerisinde olmadığı olayın gelişimine göre sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve sanık hakkında daha önceden Fethiyle 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/803 Esas, 2011/680 Karar sayılı ilamı ile 4 ay hapis cezasına hükmedildiği, sanığın yeni suçunu önceki cezası infaz edilmeden işlediği anlaşılmakla tekerrür şartları oluştuğu" gerekçesiyle her iki bozma nedenine karşı direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 28.08.2015 gün ve 249487 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyizin kapsamına göre inceleme sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmış olup Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu,
2-TCK’nun 58. maddesinin uygulama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın işlettiği internet kafeye 16.08.2012 tarihinde saat 22.00 sıralarında bir arkadaşıyla giden sanığın saat 05.00"e kadar oyun oynadığı, oyun bittikten sonra ücret meselesi nedeniyle sanık ve katılanın tartışmaya başladıkları, tartışma sonrasında sanığın katılanı ele geçirilemeyen bıçakla 5 yerinden yaraladığı,
Muğla Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen rapora göre; katılanda 5 adet bıçak yarası bulunduğu, sağ kürek kemiğinde bulunan sol göğüs kafesi arka duvarını parascapular olarak kotlara inen 10 santimetrelik kesici alet yaralanmasının göğüs boşluğunda kan ve hava toplanmasına neden olduğu, müstakilen katılanın yaşamını tehlikeye düşüren bir durum oluşturduğu, sağ göğüs ön yüzde adale dokuya nafiz 8 santimetrelik kesici delici alet yarası ile sol kol dışta cilt ve cilt altı adale dokuya nafiz 12 santimetrelik kesici ve delici alet yarasının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, sağ kol iç üstte cilt ve cilt altı dokuya nafiz 8,5 santimetrelik kesici ve delici alet yarası ile sol ön kolda cilt ve cilt altı dokuya nafiz 3,5 santimetrelik kesici ve delici alet yarasının ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu,
Sanığın adli sicil kaydının incelenmesinde, yerel mahkemece tekerrüre esas alınan Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 803-680 karar sayılı ilamının 16.08.2012 olan suç tarihinden sonra 08.10.2013 tarihinde kesinleştiği, adli sicil kaydında yer alan Fethiye 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 362-777 karar sayılı ilamının kesinleşme tarihinin de suç tarihinden sonra olduğu, ayrıca adli sicil kaydında tekerrüre esas olmayan bir adet taksirli suçtan kurulan mahkumiyet hükmü, iki adet hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin karar ve bir adet 09.12.2008 tarihinde infaz edilmiş 1 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin ilamın yer aldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan 20.08.2012 tarihinde soruşturma sırasında alınan ifadesinde; olay günü saat 22.00 sıralarında sanığın bir arkadaşıyla birlikte internet kafeye geldiğini, saat 05.00"e kadar oyun oynadıktan sonra sanığın hesabı istediğini, hesabın 50 Lira olduğunu söylediğini, sanığın yarın ödeyeceğini belirttiğini, kendisini tanımadığını bu nedenle parayı şimdi vermesini istediğini, sanığın parayı vermeyeceğini söylemesi üzerine sanığın yanında bulunan daha önceden tanıdığı şahsa sanığa kefil olup olamayacağını sorduğunu, kefil olacağını söyleyince hesabı ertesi gün ödemelerini kabul ettiğini, sanığın yanındaki arkadaşıyla birlikte işyerinden çıktıktan sonra arkadaşına “ver telefonunu burayı bastıracağım, anasını sinkaf ederim, o kim oluyor da benden para istiyor” şeklinde sözler söyleyerek bağırmaya başladığını, bu nedenle dışarı çıkıp sanığa küfür etmemesini ve işyerinin önünden gitmesini söylediğini, sanığın küfür ve tehditlere devam ettiğini, sanığı tekrar işyerinin önünden gitmesi için uyardığını, bu sırada sanığın cebinden çıkardığı bıçağı önce sol koluna vurduğunu, işyerine doğru kaçtığı sırada sol sırtına doğru bir bıçak darbesi daha vurduğunu, kendisini savunmak için eline bir şey almaya çalıştığını, bu sırada sanığın sağ koluna ve sağ göğsüne doğru bir bıçak daha vurduğunu, sonrasında kaçarak işyerine gittiğini beyan etmiş,
Asliye ceza mahkemesinde de benzer şekilde beyanlarda bulunmuş, Ağır Ceza Mahkemesinde ise; sanığın önce işyerinde hakaret ve tehdit ettiğini, sanıktan dışarıya çıkmasını istediğini, dışarıda da hakaret ve küfürlerine devam ettiğini, bunun üzerine kendisinin de dışarı çıkıp sanığa müdahale ettiğini, sanıkla aralarında itiş kakış olduğunu, sanığın yere düştüğünü, sanık yere düşünce geri çekildiğini, bu sırada sanığın kalkıp nereden çıkardığını görmediği bıçakla kendisine saldırdığını, araya giren olmadığını, işyerine kaçıp kurtulabildiğini, daha sonra sanığın olay yerinden ayrıldığını ifade etmiş,
Tanık ...; olay günü saat 23.30 sıralarında arkadaşlarıyla birlikte internet kafeye gittiğinde sanığı yanında biriyle oyun oynarken gördüğünü, bir ara dışarı çıkıp saat 05.00 sıralarında tekrar döndüğünde sanığın oyun oynamaya devam ettiğini, yaklaşık yarım saat sonra oyunu bırakarak hesabı istediğini, katılanın hesabın 50 lira olduğunu söylediğini, sanığın, üzerinde para olmadığını yarın getirebileceğini söylediğini, bu nedenle aralarında tartışma çıktığını, sanığın elinde bira şişesi olduğunu, hareketlerinden alkollü olduğunun anlaşıldığını, sanığın işyerinin içerisinde hakaret ve tehdit ettiğini, katılanın sanıktan dışarı çıkmasını istediğini, dışarıya çıkan sanığın dışarıda da küfürlü konuşmaya ve bağırmaya devam ettiğini, bunun üzerine katılanın da dışarıya çıktığını, katılanın dışarı çıkması üzerine sanığın şortunun cebinden çıkardığı bıçağı katılana doğru 3-4 kez salladığını, katılanın kaçmaya başladığını, sanığın peşinden koştuğunu, katılanı yakalayınca 2-3 kez daha bıçakla vurduğunu, daha sonra motosiklete binerek kaçtığını, sanığın elinde bıçak olduğu için hiç kimsenin ayırmaya çalışmadığını dile getirmiş,
Tanık ...; olay tarihinde arkadaşları ile birlikte dolaşmak için Bodrum"a gittiklerini, aynı gece oyun oynamak için bir internet kafeye gittiklerini, katılan ile sanığın hesap meselesi yüzünden tartıştıklarını, sanığın katılana hakaret edip tehditte bulunduğunu, katılanın sanıktan dışarı çıkmasını istediğini, dışarı çıkan sanığın küfürlü konuşmaya ve bağırmaya devam ettiğini, bunun üzerine katılanın da dışarıya çıktığını, sanığı uyardığını, sanığın pantolonunun cebinden çıkardığı bıçakla katılana bir kaç kez vurduğunu, katılanın internet kafeye doğru koştuğunu, sanığın arkadaşından zorla aldığı motosiklet ile olay yerinden kaçtığını söylemiş,
Tanık ...; katılanın internet kafesine arkadaşlarıyla gidip takıldığını, olay tarihinde de gittiklerini, sahuru birlikte yapmak için anlaşarak gece saat 4.00-5.00 sıralarında tekrar geldiklerini, sanığın internet kafede olduğunu, hesap meselesi yüzünden katılanla tartışmaya başladığını, sanığın yüksek sesle bağırması üzerine katılanın üst katta insanların olduğunu söyleyerek sanıktan dışarıya çıkmasını istediğini, sanığın dışarı çıktıktan sonra da bağırmaya devam ettiğini, katılanın yanına gittiği sırada, aralarında sözlü tartışma yaşandığını, sanığın bıçak çıkararak katılana sallamaya başladığını, katılanın koluna, göğsüne ve sırtına isabet ettiğini gördüğünü beyan etmiş,
Sanık ise savcılıkta; olay tarihinde bir arkadaşıyla katılanın işlettiği internet kafeye gittiğini, sabah 05.00’e kadar oyun oynadıklarını, katılandan hesabı istediğini, katılanın 50 lira olduğunu söylemesi üzerine o kadar parasının olmadığını 30 lira verebileceğini, gerisini sonra vereceğini söylediğini, katılanın kabul etmediğini, yakasından tuttuğunu, salladığını, dışarıya kovaladığını, bu olayın zoruna gittiğini, katılanı konuşmak için yanına çağırdığını, bu konuşma sırasında da katılanın tekrar yakasından tuttuğunu, hakaret ettiğini, etrafta katılanın tanıdıklarının toplandığını, katılanın iri yarı biri olduğunu, kurtulmak için motorda bulduğu ufak çakı ile katılanı yaraladığını, katılanın doğulu olduğunu, aşiret olduğunu söylediğini, katılanın tahrikiyle olayın meydana geldiğini savunmuş,
Kovuşturma aşamasında da benzer şekilde savunma yapmış, farklı olarak bıçağı motordan almadığını, önce katılanın bıçak çektiğini, itişme sırasında yere düşen bıçağı alarak katılanı yaraladığını, olayın işyerinin 15-20 metre ilerisinde gerçekleştiğini beyan etmiştir.
1-Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35.maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "sübjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184, 31.03.2009 gün ve 248-82 ile 18.02.2014 gün 325-73 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılanın işlettiği internet kafede oyun oynayan sanığın hesap meselesinden çıkan kavga sırasında yanında bulunan ele geçirilemeyen bıçakla katılana önce 2-3 kez vurduğu ardından kaçmaya çalışan katılanı ısrarla kovalayarak sırtından ve kolundan bıçakladığı, katılanın internet kafeye girmesi üzerine eylemini tamamlayamadan olay yerinden kaçtığı, katılanın biri hayati tehlike oluşturacak, ikisi basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, ikisi de basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte toplam 5 bıçak darbesi ile yaralandığı olayda; sanığın eylemine kendiliğinden değil katılanın işyerine girmesi üzerine son vermesi, katılanda bıçakla meydana getirilen yaralarının sayısı, niteliği ve öldürücü bölgelere yakın olması, olaydan önce katılanı tehdit etmesi, ilk bıçak darbelerinden sonra kaçan katılanı ısrarla takip edip eylemine devam etmesi, hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, sanığın kastının yaralama olduğunu kabul eden yerel mahkeme direnme hükmünde isabet bulunmamaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Genel Kurul Üyesi; Yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
2-Sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi:
5237 sayılı TCK"nun "Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular" başlıklı 58. maddesinin ilk iki fıkrası;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz..." şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacağı, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, 2. fıkrada ise infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı TCK"nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin ise mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece tekerrüre esas alınan Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 803-680 sayılı ilamının suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas kabul edilemeyeceği gibi adli sicil kaydında yer alan diğer ilamların da tekerrüre esas olmadıkları anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanması da isabetsizdir.
Sonuç olarak, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanğın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun gözetilmemesi ve koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında TCK"nun 58. maddesinin uygulanması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.06.2015 gün ve 148-225 sayılı direnme hükmünün sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun gözetilmemesi ve koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında TCK"nun 58. maddesinin uygulanması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oyçokluğuyla, ikinci uyuşmazlık yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.