17. Hukuk Dairesi 2019/1494 E. , 2020/1769 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat (tahkim) davasından dolayı 22/05/2017 tarih ve 2017/İ.420-2017/İHK1762 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı davalı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesine istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen 10/01/2019 tarih ve 2017/1430-2019/5 E-K sayılı kararının Yargıtayca incelenmesi süresi içinde davalı ... vekili tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 07.05.2007 tarihinde davalı ... nezdinde ZMSS Poliçesi ile sigortalanmış olan davacının yolcu olduğu araç ile meydana gelen tek taraflı trafik kazasında davacının yaralandığını belirterek belirsiz alacak olarak şimdilik 41.000,00 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı ... şirketinden tahsilini talep etmiş, 26.12.2016 tarihli dilekçesi ile talebini 60.000,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, sorumluluklarının kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, başvurunun kabulü ile 60.000,00 TL tazminatın 03/10/2016 tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davalı
sigorta şirketi vekili tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyetince, itirazın reddine karar verilmiş; karara karşı, davalı ... vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile işgöremezlik tazminat istemine ilişkindir.
818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 41 (6098 Sayılı TBK"nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 Sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 Sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir.(TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.)
2918 Sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu
yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 07.05.2007 tarihinde gerçekleşmiş, bu kaza sonucu 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından hazırlanan 03.05.2017 günlü heyet raporuna göre davacının beden gücü kaybı oranının %61 olduğunu tespit edilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre gelişen durumun varlığı ispat edilememiştir. Davalı zamanaşımı definde bulunmuş ise de; davalının zamanaşımı defi, uyuşmazlık hakem heyeti ve itiraz hakem heyeti tarafından itibar görmemiş; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince de trafik kazası sonucunda davacıda oluşan yaralanmaya bağlı beden gücü kaybının ne olduğunun veya ne olabileceğinin en erken 25/08/2016 tarihinde belirlendiğinin kabulünde bir yanılgı olmamasına, bu durumda 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı belli olan dava bakımından zamanaşımı süresinin dolmamış olduğunun açık bulunmasına göre davalı ... vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Oysa ki, davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusuru ile neden olduğu ve davacının %61 malüliyeti ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK"nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK"nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK"nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 17.10.2016 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır.
Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Davanın zamanaşımı nedeni ile esastan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına; aynı Kanun"un 373/1 maddesi uyarınca, dosyanın ilk derece mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.