10. Hukuk Dairesi 2018/6797 E. , 2018/10855 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalı ........vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum 25.08.2006 tarihli iş kazası nedeniyle ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
......asansör ile çöp taşıma işini yapan sigortalının asansör kabininin 2. kattan düşmesi sonucunda vefat etmesi şeklinde oluşan iş kazasına ilişkin olarak, Rücu ve ceza dosyalarında kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi hususunda açık çelişki olduğu belirtilerek çelişkinin giderilmesi belirtilmişse de bozma sonrası alınan kusur raporu çelişkinin giderilmesinden uzaktır.
1-Bozma sonrası alınarak hükme esas alınan 19.12.2013 tarihli kusur raporunda bozma öncesi hükme esas alınan kusur raporundaki kusur oran ve aidiyetleri ile birebir aynı olup buna göre; ......Yönetimi adına ... %80, asansör bakım ve onarımını üstlenen .....(bu kusurun %5’i şirkete, %2,5’i hakkında ceza yargılaması bulanan şirket yetkilisi ...’a, %2,5’i hakkında ceza yargılaması bulanan şirket çalışanı ...’e ait olmak üzere), iş merkezinin temizlik ve güvenlik işini üstlenen kazalının işvereni ......... %10 oranında kusurlu bulunmuştur. Zararlandırıcı olay nedeniyle ...... 2006/448 (bozma sonrasında 2008/443) Esas sayılı davanın yargılaması aşamasında alınan 01.06.2007 tarihli kusur raporunda ise;......yetkilisi ... birinci derece....... ... ikinci derece,.......üçüncü derece kusurlu bulunmuşlardır.Dolayısıyla rücu ve ceza dosyalarında kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi hususundaki açık çelişki giderilmeden, çelişkili kusur raporunun hükme dayanak alınmış olması isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak ve ceza dosyası da getirtilerek maddi olgu belirlenmeli, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, tarafların kusur oran ve aidiyetleri konusundaki raporlar arasında mevcut çelişkiyi giderecek, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman olan bilirkişi heyetinden oluşa uygun kusur raporu aldıktan sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
2-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 gün ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına baktığımızda; ıslahın, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki; taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177’nci maddesinde ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177’nci maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davacı vekilinin 10.11.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile istemlerini ıslah suretiyle artırdığı ve Mahkemece ıslah dilekçesindeki talep artırımı dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Hal böyle olunca da bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah işlemi dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacı Kurum ile davalılar ......... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hükmü temyiz etmeyenler yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu gözetilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan .......iadesine, 19.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......