14. Hukuk Dairesi 2014/9811 E. , 2015/1155 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.07.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen 09.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, arsa sahibi ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden dükkan vasfında bağımsız bölüm temlikine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılama sistemimizde yer almaktadır.
Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılamaması amacını güden maddi anlamda kesin hüküm 6100 sayılı HMK’nun 303. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın, taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Öte yandan, arsa sahibi ile aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan yüklenicinin şahsi hakkını üçüncü kişiye temlik etmesi halinde üçüncü kişinin ifa talep edip edemeyeceğinin saptanmasında öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur.
Burada yüklenicinin eser sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının neler olduğuna ilişkin bazı açıklamaların yapılması gerekmektedir. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenici, belli bir sonucu meydana çıkararak onu iş sahibine teslim etmeyi taahhüt eder. Eser sözleşmelerinde yüklenicinin "eseri meydana getirme borcu" dayanağını Borçlar Kanununun 355. maddesinden alır. Anılan hükme göre; "İstisna bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibinin) vermeyi taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder." Yasada “şey” olarak ifade edilen "eser"dir.
Bir iş görerek eseri meydana getirmek ve meydana getirilen eseri iş sahibine teslim etmek (arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, binayı sözleşmeye, amacına ve fen ve sanat kurallarına uygun imal ederek arsa sahibine teslim etmek) yüklenicinin ana borcudur. Kural olarak da aslolan sözleşmenin kararlaştırıldığı şekilde eksiksiz ifasıdır. Aksi halde, sözleşmeden beklenen yararlar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Böyle bir durumda da bir taraf edimini yerine getirmiş kabul edilemez.
Yukarıda belirtilen ilkeler ve yapılan açıklamaların ışığında somut olaya gelince; davalı arsa sahipleri ile yüklenici arasında 18.07.1997 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış, davacı 27.09.2000 tarihli sözleşme ile dava konusu dükkanı yükleniciden satın almıştır. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/102 E-2011/264 K sayılı dosyasında aynı davacı tarafından aynı davalılar hakkında 2 nolu dükkan tapusunun iptali için aynı hukuki sebebe dayalı açılan davada yüklenicinin eksik iş bedelinden kaynaklanan borcu olan 16.269,63 TL"yi ödemeyi kabul etmediği için davanın reddine karar verilmiş ve verilen hüküm kesinleşmiştir.
Davacı 05.07.2013 tarihinde yüklenicinin edimini yerine getirmesi için gereken bedeli faizi ile birlikte ödemek istediğini belirterek görülmekte olan davayı yeniden açmıştır.
Mahkemece, kararın aynı hukuki nedenlere ve vakıalara dayalı olduğu, taraflarının ve konusunun aynı olduğu, dolayısıyla dava tarihi itibariyle kesin hüküm oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu tür davalarda yükleniciden temlik alınan kişisel hakka dayalı olarak açılan tescil isteğinin kabulü için yüklenicinin veya onun halefi olan davacının arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre binayı sözleşmeye, amacına, fen ve sanat kurallarına uygun imal ederek arsa sahibine teslim etmesi halinde şahsi hak kazanılmış olacağından önceki kararın kesin hüküm teşkil ettiğinden söz edilemez. Başka bir anlatımla aynı taraflarca daha önce açılan ve reddedilen davanın yargılama aşamasında tespit edilen inşaatın gerçekleşme oranı eldeki davanın açıldığı tarihte farklı olabileceği gibi davacının da eksik iş bedelinin tamamını karşılayacağını belirtmesi karşısında yeniden dava açılmasına engel bir durum söz konusu değildir. Bu itibarla mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın kesin hüküm nedeniyle reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
05.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.