12. Ceza Dairesi 2018/4848 E. , 2018/8211 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Hakimliği
Taksirle öldürme suçundan şüpheliler, ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 02/06/2015 tarihli ve 2014/8964 soruşturma, 2015/1738 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 28/09/2015 tarihli ve 2015/3051 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, soruşturma dosyası kapsamına göre Adli Tıp Kurumu İstanbul 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 29/04/2015 tarihli ve 1888 karar sayılı raporunda, müteveffanın ölüm sebebinin akciğer enfeksiyonu ve böbrek yetmezliği sonucu olduğunun belirtildiği, her ne kadar anılan raporda şüphelilerin kusuru bulunmadığının bildirildiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmışsa da, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 05/09/2013 tarihli ve 2012/19402 esas, 2013/19286 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk değerlendirmesinin ancak mahkeme hakimi tarafından yapılabileceği, kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, konunun teknik bilgiyi gerektirmesi, hakimin hukuk bilgisiyle sorunu çözemeyeceği durumlarda, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinde dahi, bilirkişinin inceleme yetkisi kusurlulukla ilgili olmayıp, işin tekniği ve norma aykırı davranışın belirlenmesi ile sınırlı olacağı, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil, delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğu, mahkemelerin gerekçelerini açıklamak suretiyle bilirkişi raporlarına itibar edip etmeme hususunda takdir ve değerlendirme hakkına haiz bulunduğu, bilirkişi tarafından münhasıran hakimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaması gerekmekle birlikte, bu yöndeki bir değerlendirmenin de hakimi bağlayıcı bir yönünün bulunmadığı, somut olayda Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu"ndan alınan raporun uyuşmazlığa ışık tutacak nitelikte bulunmadığı ve Adlî Tıp Genel Kurulu"ndan rapor alınması gerektiği gibi, 5271 sayılı Kanun"un 67. maddesinin beşinci fıkrası gereğince ilgililerin itirazlarının bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere söz konusu Adli Tıp Raporunun tebliğ edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, müteveffanın ölümü konusunda Yüksek Sağlık Şurası da dahil olmak üzere üniversitelerin tıp fakülteleri veya eğitim veren devlet hastanelerinden de görüş alınarak soruşturmanın buna göre sonuçlandırılması gerektiği gözetilmeden, yapılan eksik soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 31/05/2018 gün ve 94660652-105-34-4326-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/06/2018 gün ve 2018/49639 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
72 yaşındaki müteveffa..."un solunum sıkıntısı nedeniyle 10.08.2014 tarihinde Özel ... Hastanesine yatırılıp tedavisi devam ederken kardiak arrest geliştiği ve yapılan resusitasyona yanıt alınmaması üzerine, 13.08.2014 tarihinde ölmesi olayı ile ilgili olarak ölenin yakını olan müşteki ..."un ölümde teşhis ve tedavi hatası olduğunu iddia ederek şüpheliler hakkında şikayetçi olması üzerine başlatılan soruşturmada; Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu"nun 29.04.2015 tarihli 1901 karar sayılı raporunda; "...10.08.2014 tarihinde solunum sıkıntısı ve şuur bozukluğu şikayetleri ile götürüldüğü Özel ... Hastanesinde gerekli muayene, tetkik ve konsültasyonlarının yapılmış olduğu, yoğun bakım servisine yatırılmasının uygun olduğu, burada düzenli takip ve tedavisinin yapılmış olduğu cihetle kişinin takip ve tedavisine katılan ilgili hekimlere ve yardımcı sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği..." şeklinde görüş bildirilen raporun dosya içeriği ve oluş ile uyumlu olduğu, yeniden rapor alınmasının sonuca etkili olmayacağı, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işleyip işlemediklerine dair tüm araştırmaların soruşturma sürecinde yerine getirildiği anlaşılmakla, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca maddi olaya ilişkin delillerin etraflıca araştırılıp, şüphelilere isnad edilebilecek kusur olmadığı gerekçesine dayalı olarak şüpheliler hakkında düzenlenen 02/06/2015 tarihli ve 2014/8964 soruşturma, 2015/1738 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 28/09/2015 tarihli ve 2015/3051 değişik iş sayılı kararında dosya kapsamına göre bir isabetsizlik bulunmadığından, bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 13/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.