Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/1257
Karar No: 2017/4230
Karar Tarihi: 29.05.2017

2565 sayılı Kanuna muhalefet etme - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/1257 Esas 2017/4230 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Mahkeme, sanıkların hukuki durumlarının 5237 sayılı TCK'nın 332. maddesi ile 2565 sayılı Kanunun 26. maddesi bakımından tartışılması gerektiğini belirtmiştir. Askeri yasak bölgelere gizlice veya hile ile girilmesinin suçun oluşması için yeterli olduğu ve suçun soyut tehlike suçudur. Suç yasaklanan yerlerle ilgili güvenlik ve gizliliği ihlal etme genel kastı ile işlenebilir. Suç konusunun askeri yasak bölgeler olduğu anlaşılmaktadır ve bu yerlerin nereler olduğu 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda belirlenmiştir. Buna göre, sanık hakkında fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında delillerin takdir ve tayininin gerektiği durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilmesi Kanuna aykırıdır. Dosya kapsamından, gizlice girildiği iddia edilen yerin birinci derece askeri yasak bölge olup olmadığının anlaşılamaması karşısında, belgelerin getirilmesi ve olay tutanağı mümzilerinin beyanları da alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği belirtilmiştir.
İlgili kanun maddeleri:
- 5237 sayılı TCK'nın 332. maddesi
- 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güven
16. Ceza Dairesi         2017/1257 E.  ,  2017/4230 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : 2565 sayılı Kanuna muhalefet etme
    Hüküm : Beraat

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Olayda sanıkların hukuki durumlarının, konuyla ilgili 5237 sayılı TCK"nın 332. maddesi ile 2565 sayılı Kanunun 26. maddesi bakımından tartışılması gerekmektedir.
    "Askeri yasak bölgelere girme” başlığıyla düzenlenen 5237 sayılı TCK"nın 332/1 maddesinde; “Devletin askeri yararı gereği girilmesi yasaklanmış olan yerlere, gizlice veya hile ile girenlere 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir.” denilerek temelde devletin güvenliği ve askeri yararları korunmak istenmiştir.
    Madde gerekçesinde, gizlice girmek; denetim ve korumaya ilişkin her türlü tedbirler giderilerek yasaklanan yere girilmesi, hile ile girmek ise; girmek için aldatıcı vasıtalar kullanmak şeklinde tanımlanmıştır.
    Askeri yarar gereği yasaklanan yerlere gizlice veya hile ile girilmesi suçun oluşması için yeterli olduğundan suç, soyut tehlike suçudur. Somut bir zararın gerçekleşmesi aranmaz.
    Suç yasaklanan yerlerle ilgili güvenlik ve gizliliği ihlal etme genel kastı ile işlenebilir.
    TCK"nın 332. maddesi kenar başlığıyla birlikte değerlendirildiğinde, suç konusunun askeri yasak bölgeler olduğu anlaşılmakta ise de bu yerlerin nereler olduğu 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda belirlenmiştir. Zikredilen Kanunun 2. maddesinde askeri yasak bölgeler, birinci ve ikinci derece askeri yasak bölge olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Aynı maddede askeri yasak bölgelerin Genel Kurmay Başkanlığının göstereceği lüzum üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulup kaldırılabileceği hükmü yer almaktadır.
    Güvenlik bölgeleri 2565 sayılı Kanunun 19. maddesine göre; özel güvenlik bölgeleri ve askeri güvenlik bölgeleri olmak üzere ikiye ayrılır. Askeri güvenlik bölgelerinin, Genel Kurmay Başkanlığınca, kamu ve özel kuruluşların çevresindeki özel güvenlik bölgelerinin ise Genel Kurmay Başkanlığının lüzum göstermesi veya Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin ya da İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine Genel Kurmay Başkanlığının uygun görmesi kaydıyla Bakanlar Kurulunca kurulup kaldırılabileceği aynı Kanunun 3. maddesinde düzenlenmektedir.
    Birinci derece askeri yasak bölgelerin esasları anılan Kanunun 7, 11 ve 14. maddelerinde, ikinci derece askeri yasak bölgelerin esasları 9, 13 ve 17. maddelerinde, güvenlik bölgelerinin esasları da 21. maddesinde tespit edilmiş, bu esaslara muhalefet edilmesi durumunda uygulanacak cezai hükümler ise kanunun 24, 25 ve 26. maddeleri ile TCK"nın 332. maddesinde yer almıştır.
    Buna göre;
    Askeri yasak bölgelerin sınır alametlerini bozmak, yıkmak, yok etmek ve değiştirmek kanunun 24. maddesinde,
    Birinci derece kara ve deniz askeri yasak bölgelerinde yetkili komutanlıkça geçiş için tespit edilen yolların dışına çıkmak, bu bölgelerin fotoğraf ve filmini çekmek, harita ve krokisini yapmak gibi eylemler 25. maddesinde,
    İkinci derece kara, deniz ve hava askeri bölgelerine ait esaslara, güvenlik bölgelerinde uygulanacak esaslara uymamak, zorunlu hallerde sığınma şartları ve ihbar yükümlülüklerine riayet etmemek eylemleri aynı Kanunun 26. maddesinde suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
    Ancak birinci derece askeri yasak bölgelere girmek, diğer eylemlere nazaran daha ağır olmasına rağmen 2565 sayılı Kanunda cezalandırılmayarak doğrudan TCK"nın 332. maddesinin konusu haline getirilmiştir.
    Şu hale göre; TCK"nın 332. maddesinde düzenlenen suçun konusunun öncelikle birinci derece askeri yasak bölgeler oluşturmaktadır. İkinci derece askeri yasak bölgeler bakımından ise, 2565 sayılı Kanunun 9, 13 ve 17. maddelerinde T.C. vatandaşlarının bu bölgelere girmeleri yasaklanmamış ve fakat yabancıların girmeleri men edilmiştir. Bu nedenle T.C. vatandaşlarının ikinci derece askeri yasak bölgelere girmesi suç oluşturmazken yabancılar için diğer şartları var ise suç oluşturabilecektir. 2565 sayılı Kanunun 26. maddesinde “fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği ...” denilmek suretiyle ikinci derece askeri yasak bölgelere yabancıların girmesi suç olarak düzenlenip yaptırıma bağlandığından, bu özel içtima hükmü nedeniyle yabancıların bu bölgelere gizlice ya da hile ile girmeleri halinde TCK"nın 332. maddesinde düzenlenen suçun, hile veya gizlilik olmaksızın girmeleri durumunda ise 2565 sayılı Kanunun 26. maddesindeki suçun oluşacağı görülmektedir.
    Suç konusunun idari işlemle belirlenmesinin, TCK"nın 5. maddesi bağlamında “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi bakımından değerlendirilmesine gelince:
    Anayasanın 38, İnsan Hakları Sözleşmesinin 7 ve 5237 sayılı TCK"nın 2. maddelerinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi, hangi eylemlerin suç sayıldığının ve suç sayılan bu eylemlere ne tür ve miktarda ceza uygulanacağının hiçbir şüphe ve belirsizliğe yer bırakmayacak biçimde kanunla belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu ilkenin sonuçlarından biri olan “belirlilik” kuralına göre, fertlerin suç teşkil eden davranışları ile bunların cezalarını önceden bilmeleri sağlanmaktadır. Suç ve ceza içeren kanunların sınırlarının belirli olması, açık ve anlaşılır biçimde va"zedilmesi gerekir. Kanun koyucunun belirlilik ilkesi gereğince suçun unsurlarının bütün ayrıntılarıyla düzenlemesi temel kural olmakla birlikte, suç konusunun tespitinin teknik bilgi ve uzmanlık gerektirmesi coğrafi şartlara ve günlük toplumsal ihtiyaçlara göre değişiklik göstermesi gibi hallerde konunun aciliyet ve hassasiyetine binaen, yasama organının ağır işlemesinden kaynaklanan mahsurların önüne geçilmesi amacıyla, suç konusunun sınırları çizilip, temel ilkeleri belirlendikten sonra ayrıntılarının saptanmasında ilgili idari birimleri yetkili kılmasında hukuka aykırı bir durumun olmadığının kabulü gerekmektedir. Esasen idareye verilen bu yetki, tamamen kanun koyucunun takdir ve tasarrufu ile verilmiş olup, suçun tanımını doğrudan belirleyen bir yetki de değildir. Bu itibarla suç tanımının kanunla yapılmasından sonra suç konusu olan askeri yasak bölgeler ile güvenlik bölgelerinin kurulması sınırlarının genişletilmesi ve kaldırılmasının esas ve yöntemlerinin kanunla belirlenmesi, yasak bölge sınırlarının bilinebilir ve öngörülebilir biçimde oluşturulması ile “belirliliğin” sağlanması karşısında, işin mahiyet ve aciliyeti ile şartlara göre değişkenlik göstermesi gibi olgular da dikkate alındığında TCK"nın 332. maddesi ile 2565 sayılı Kanunun 24, 25, ve 26. maddelerinde düzenlenen suçların konusu olan askeri yasak bölgelerin ve güvenlik bölgelerinin yetkili idare tarafından belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir. (Mahkeme 12.05.2004 tarih ve 25465 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 10.02.2004 tarih, 2001/143 Esas ve 2004/11 Karar sayılı kararında, aynı gerekçelerle 4533 sayılı Kanunun 6. maddesi gereğince suç konusunun Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmesinde Anayasaya aykırılık bulmamıştır.)
    Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
    1-Sanık hakkında fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında delillerin takdir ve tayininin gerektiği durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği gözetilmeden CMK"nın 193. maddesi hükmüne yanlış anlam verilerek sorgusu yapılmadan beraatine karar verilmesi;
    2-Gizlice girildiği iddia edilen mevkinin 1. Derece Askeri Yasak Bölge olup olmadığının dosya kapsamından anlaşılamaması karşısında; denetime imkan vermesi bakımından söz konusu yerin 2565 sayılı Askeri Bölgeler Kanunu uyarınca tespit edilen askeri yasak bölgelerden olup olmadığı ve kaçıncı derece yasak bölge ilan edildiğine dair belgeler ile bölge sınırlamasının ne suretle işaretlendiğine ilişkin belgelerin getirilmesinden ve olay tutanağı mümzilerinin beyanları da alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayini yerine eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Kanuna aykırı, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi