14. Hukuk Dairesi 2014/9540 E. , 2015/1074 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.09.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalı, kendisine ait 123 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ortalarından ve doğuda bulunan 123 ada 10 parsel sayılı taşınmazın sınırından geçen fiili yol bulunduğunu, bu kısımdan geçecek güzergaha razı olduğunu ve taraf çıkarlarının dengelenerek en az zarar verecek yerden geçit kurulması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 123 ada 20 parsel sayılı taşınmaz lehine 123 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Somut olaya gelince,
Mahkemece aleyhine geçit kurulan taşınmazın bütünlüğünün bozulmaması ve kullanışlı olması nedeniyle 123 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde belirlenen “B” alternatifinden geçit kurulmuştur. Ancak davalının bilirkişi raporunda C” ile belirlenen kısmın kadim yol olduğu iddiası ile kendi taşınmazının bütünlüğünü bozmasına rağmen bu kısımdan geçit kurulması yönünde rızası mevcuttur. Bu durumda başkaca alternatifler araştırılarak daha uygun bir alternatif bulunamadığı takdirde her ne kadar davalının taşınmazının bütünlüğünü bozuyor ise de raporda belirlenen “C” kısmı ve devamında davalının zeminde fiili yol savunması üzerinde durularak 123 ada 10 parsel sayılı taşınmaz sınırından kurulmalı olmadığı takdirde şimdi olduğu gibi “”B” alternatifinden geçit kurulması düşünülmelidir. Kabule göre de, keşif sonucu düzenlenen ilk ziraat bilirkişisi raporunda geçit güzergahında bulunan fıstık ağaçlarının bedeli hesaplanmış iken mahkemece fıstık ağaçlarının değerlendirilmesinin unutulduğu ikinci rapor esas alınarak bedel depo ettirilmesi ve buna göre hüküm kurulması da yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
03.02.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.