20. Hukuk Dairesi 2015/2487 E. , 2016/1066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi vekili, 12/09/2013 hâkim havale tarihli dilekçe ile, ... mahallesi 117 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, müvekkili adına tapuda kayıtlı olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/249-2003/706 E.K. sayılı kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu kararın 01/07/2004 tarihinde kesinleştiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere 131.250.-TL maddi ve 20.000.-TL manevi tazminat olmak üzere 151.250.-TL tazminatın, zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiş, 16/04/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile (ilave harç yatırılmış) fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere tazminat miktarı 239.313.-TL’ye yükseltilmiş ve dava tarihinde tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasını istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, maddi tazminat isteminin kabulü ile 239.313.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat isteminin şartları bulunmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; ... mahallesi 117 ada 1 parsel sayılı 87,50 m² yüzölçümündeki taşınmazın yapılan tapulama sırasında çapa bağlanarak kişiler adına tespit edildiği, tapu sicilinde davacı adına kayıtlı iken ... tarafından açılan tapu iptali davasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2003 gün ve 2001/249 Esas-2003/706 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilerek, taşınmazın tapusunun iptaliyle ... adına tesciline dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04/03/2004 gün ve 2004/1728-2289 E.K. sayılı ilâmıyla hükmün onandığı ve 01/07/2004 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur."" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücû halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, davacıya ait tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildiği, her ne kadar kıyıların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tesbiti düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha sonra satış ve intikaller ile davacıya geçtiği anlaşılmakla, olayda, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise, aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E., 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E., 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E., 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Bu nedenle, değerlendirme tarihi olarak dava tarihin esas alınması doğru değildir. Ne var ki, hükme dayanak alınan denetime elverişli 28/03/2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın tapusunun iptaline dair hükmün kesinleştiği 2004 yılı itibariyle de değeri belirlenmiş olup, buna göre tazminat miktarı olarak belirlenen 119.875.-TL üzerinden karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA 27/01/2016 günü oy birliğiyle karar verildi.