15. Hukuk Dairesi 2016/5888 E. , 2018/623 K.
"İçtihat Metni"....
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, sözleşmedeki edimlerin tam olarak yerine getirilmemesi nedeniyle fazla ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ...... temsilcisi ... arasında, 18 daire inşaaatının doğrama, tuğla, kiremit, çelik kapı ve ahşap pencere işlerinin temini için sözleşme bulunduğunu, kendi edimlerini yerine getirdikleri halde karşı tarafın bir kısım malzemeleri teslim etmediğini, alınan teminat senedinde davalıların imzası bulunduğunu belirterek 10.200,00 TL alacağın faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, davalılar vekili zamanaşımının dolduğunu, dilekçede belirtilen menfezle ilgili anlaşma olmadığını, taahhütlerin geçersiz olduğunu, fazla işler nedeniyle alacaklı dahi olduklarını, sözleşmedeki dairenin teslim edilmediğini ve verilmesi planlanan daire küçük olduğundan kabul edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK 355 ve devamı maddelerde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış fazla ödenen iş bedelinin iadesi nedeniyle alacak davasıdır.
Sözleşmeler Hukuku"nun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatları ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, dava konusu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinde kim ya da kimler
.....
hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, def"i niteliğinde olmayıp itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu hususun mahkemece re"sen nazara alınmasıdır. Dairemizin 12.06.2014 tarih, 2013/6679 Esas ve 2014/4107 Karar sayılı ilâmında da bu hususlar açıkça vurgulanmıştır.
Başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar (TMK 47/1). Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler (TMK 48/1). Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar (TMK 49/1). Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. (TMK 50/1) Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar (TMK 50/2). Bu hükümlerin sonucu olarak tüzelkişiler ortaklarının kişiliğinden bağımsız hukukça tanınan kişiliğe sahip olup hak ve borçlara ehil olduğu kadar, bunlarla ilgili hukusal işlemleri de yapabilirlir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacının davayı şahsen açtığı, oysa sözleşmenin şirket adına yapıldığı ve davanın da tüzelkişiliği bulunan şirket tarafından açılması gerektiği anlaşıldığından, davacının kendi adına açtığı davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, esastan inceleme yapılarak kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamış kararın temyiz eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
....