8. Hukuk Dairesi 2013/2566 E. , 2014/1563 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kısmen reddine ve kısmen kabulüne dair .... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 23/12//2010 gün ve 605/927 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını belirttiği taşınmazın 40 yılı aşkın süredir davacının zilyetliğinde olduğunu açıklayarak davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 24.04.2009 tarihli dilekçesi ile; imar uygulaması ile dava konusu yerin 1068 ada 1 parsel olarak Hazine adına tescil edildiğini açıklayarak hazine adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili; zilyetlik ile edinme şartlarının gerçekleşmediğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne, 1068 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; Dava konusu 1068 ada 1 parsel ... Köyünde 17.09.1961 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmalarında tespit harici olarak bırakılmış, 29.01.2009 tarihinde imar nedeni ile Hazine adına tescil edilmiştir. O halde; dava, TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi hükümleri uyarınca tescil isteğine ilişkin olarak açılmış olup, yargılama sırasında taşınmazın Hazine adına tapuya tescili üzerine tapu iptali ve tescil davasına dönüşmüştür.
Bilindiği üzere ve kural olarak zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14/1. maddesi uyarınca tanık ve yerel bilirkişi dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Ne var ki; Mahkemece, keşif mahallinde hazır bulunanlar arasından re"sen belirlenen yerel bilirkişilerin beyanları alınarak karar verilmiştir. Oysa ki, gayrimenkulün aynına yönelik davalarda yerel bilirkişilerin özellikle taşınmazın mevki, cinsi, sınırlarıyla ilgili kapsamlı bilgilerinin alınacağı, zilyetlik ve mülkiyete yönelik bilgilerin tarafların zilyetlik tanıklarından alınması ve genel mahkemelerde tespit bilirkişilerinin
yeniden bilgilerine müracaat edilmemesi gerekir. Ne var ki; davacı taraf, dilekçesinde tanık dahil her türlü delile dayanmasına ve delil listesinde tanıklarını bildirmesine rağmen ve vazgeçme beyanı da olmadığı halde noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Hal böyle olunca, öncelikle nizalı taşınmaz ve çevresini iyi bilen yaşlı ve tarafsız kimseler arasından Valilik aracılığıyla tespit edilecek mahalli bilirkişiler ile taraf tanıklarının mümkün olduğunca keşif mahallinde yöntemine uygun bir biçimde çağrılarak dinlenmeleri, özellikle mahalli bilirkişilerden bu yerin evveliyatının ne olduğu davacı ya da bayii veya miras bırakanının bu yerdeki konumu ile taşınmazın mevkii, sınırları ile cinsi hakkında kapsamlı bilgilerinin alınması, taraf tanıklarından bu yerle ilgili imar–ihya ve zilyetlikle ilgili detaylı bilgilerinin tutanaklara geçirilmesi, ayrıca, mercinden, bu yere ilişkin dava tarihinden 20–30 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ile topografik haritaların getirtilerek işin uzmanı jeodezi veya harita mühendisine uygulattırılması, imar–ihyanın ne zaman tamamlandığı ve zilyetliğin başlangıç tarihi ile sürdürülüş biçiminin bilimsel verilere uygun saptanması, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile uzman bilirkişi raporları arasında çelişki saptanırsa taktiri delillere değil, uzman bilirkişi raporlarına itibar edilmesi; ayrıca imar planı onay tarihinin zilyetliği keseceği dikkate alınarak imar- ihya işleminin tamamlandığı tarihten taşınmazın imar planı içine alındığı 2009 yılına kadar geçen sürenin 3402 sayılı Kanun"un 14. ve TMK"nun 713/1. maddelerine göre zilyetlikle iktisap için yeterli olup olmadığının gözetilmesi ile tüm bu bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Bundan ayrı; dava Hazine ve ilgili belediye hasım gösterilerek tescil davası olarak açılmış yargılama devam ederken taşınmazın hazine adına tescili üzerine 24.04.2009 tarihinde tapu iptali ve tescil davasına dönüşmüştür. Dolayısı ile Kahramanmaraş Belediye Başkanlığı"nın davada pasif husumet ehliyetleri kalmamıştır. Belediye Başkanlığı"na karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsizdir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.