Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/20237
Karar No: 2015/5933
Karar Tarihi: 21.04.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/20237 Esas 2015/5933 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/20237 E.  ,  2015/5933 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MERSİN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 10/07/2013
    NUMARASI : 2011/181-2013/418


    Taraflar arasında görülen tapu iptal, tescil ve bedelin tazmini davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.04.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar F.. Ö.. vd. vekili Avukat K... K... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı İ.. K.., temyiz edilen vekili Avukat gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal,tescil olmazsa bedel isteklerine ilişkindir.
    Davacı, davaya konu 641 ve 1214 parsel sayılı taşınmazların murisi Z... Ö..."a ait olup, veraseten intikal işlemlerinin yapılması amacıyla davalı ağabeyi Fehmi"nin yakın arkadaşı olan davalı İbrahim"i vekil tayin ettiğini, okuma -yazması olmayıp vekâletnamede satış yetkisi olduğunu da anlayamadığını, vekilin dava konusu 641 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı Fehmi"nin oğlu davalı İ.. Ö.."a, 1214 parsel sayılı taşınmazdaki payını da davalı Fehmi"ye düşük bedelle sattığını, kendisine satış bedeli de ödenmediğini, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde olduklarını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Davalılar Fehmi ve İ.. Ö.., davacının payını bedeli karşılığında satın aldıklarını, davacının iradesine uygun olarak vekilin satış işlemini yaptığını, eskiden beri taşınmazların kendileri tarafından kullanıldığını belirterek, davalı İ.. K.. ise, tarafların kardeş olup, kendi aralarında alım satım yaptıklarını ve kendisine işin yapılması için vekaletname verildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 641 parsel sayılı taşınmazdaki davacıya ait ¼ payın vekil İ.. K.. tarafından davalı İ.. Ö.."a, 1214 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payın da 15.11.2007 tarihinde F.. Ö.."a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

    Davacı, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun (BK)390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK"nin 504/1.maddesi). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

    Somut olaya gelince; dinlenilen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davaya konu taşınmazlardaki davacıya ait payların Mersin 6. Noterliği"nce düzenlenen 15.01.1997 tarihli vekâletname ile vekil İ.. K.. tarafından 15.11.2007 tarihinde davalılara satıldığı, davanın 09.03.2011 tarihinde açıldığı, mahkemece yapılan keşif neticesinde 641 parsel sayılı taşınmazın nar bahçesi vasfında olduğunun belirlendiği, tanık beyanlarına göre de taşınmaza yaklaşık 4-5 yıl önce nar ağaçlarının davalı Fehmi tarafından dikildiği ve aynı köyde yaşayan davacının bu durumu bildiği, davacı ve davalılar Fehmi ile İ.. Ö.."ın kardeşi olan ve aynı akitlerle taşınmazlardaki kendi payını da davalılara satan tanık B.. Ö.."ın “davacının payını davalılara sattığı ve bedelini de aldığı” beyanları göz önüne alındığında, davacının taşınmazlardaki paylarını davalılara satış suretiyle temlik ettiği ve bedellerini aldığı, taşınmazları uzun yıllar davalıların kullandığını bildiği görülmektedir.
    Öyle ise belirtilen bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; temlikin iradi olduğu ve vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı sonucuna varılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
    Kabule göre de, çekişmeli taşınmazlardaki 1/4"er pay dava konusu edildiğine göre, davacı yararına takdir edilen Avukatlık Ücretinin her iki taşınmazdaki dava konusu edilen payların değerinin toplamı üzerinden hesaplanması gerekirken, taşınmazların tamamının değeri üzerinden davacı yararına Avukatlık Ücretine hükmedilmiş olması da isabetsizdir.
    Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi