1. Hukuk Dairesi 2020/888 E. , 2021/1552 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın davalı ... adına yapılan tescil işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle resmi satış senedinde yer almayan 118 ada 7 ve 155 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar dışında kalan asıl dava konusu 19 parça taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, tazminat istemlerinin ise tapu iptali ve tescile yönelik hüküm kurulduğu gerekçesiyle reddine ilişkin karar, Dairece özetle; davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, ne var ki 6100 sayılı HMK’nin 297/2. fıkrasına uygun hüküm kurulmadığı gibi vekalet ücreti ve yargılama giderlerine de hatalı hükmedildiği, davalı ... yönünden kurulan hükmün gerekçesiz olduğu, davacı ...’nin istemde bulunduğu taşınmazlar yönünden de inceleme ve araştırma yapılması gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuş, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin verilen karar davacı vekili, müdahil vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’nun dava konusu 21 parça taşınmazdaki paylarının tamamının vekil tayin ettiği kardeşi davalı ... tarafından, mirasbırakanın ölümünden sonra diğer kardeşi davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, vekil ile temlik alan davalıların mirasbırakanın ölümünden haberdar olup el ve işbirliği içinde bulunduklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa şimdilik 58.736,00 TL’nin kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş; aşamada, davaya asli müdahil olarak katılan mirasbırakanın eşi ... de, davacının dava konusu ettiği 21 parça taşınmazın yanında 135 ada 7 ve 118 ada 82 parsel sayılı taşınmazlarlarla ilgili olarak davacı ile aynı iddiaları ileri sürerek tapu iptali ile miras payı oranında adına tescilini, mümkün olmazsa şimdilik 15.000 TL taşınmaz bedelinin davalılar ... ve ...’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekil ... ve temlik alan ..., kardeşleri mirasbırakanın son arzusunu yerine getirmek amacıyla usulünce verilmiş vekaletname ile dava konusu taşınmazların devri için tapu müdürlüğüne birlikte başvurduklarını ancak satış işlemleri tamamlanmadan mirasbırakanın öldüğünü, sürecin uzamasının tapu müdürlüğünün işleyişi ile ilgili olduğunu düşündüklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Diğer davalılar, satış işlemlerinin usulünce gerçekleştirildiğini, tapu memurlarının vekil edenin ölü olup olmadığını araştırmak gibi bir yükümlülüklerinin bulunmadığını bu sebeple kendilerine kusur yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... adına yapılan tescil işlemlerinin yolsuz olduğu gerekçesiyle resmi satış senedinde yer almayan 118 ada 7 ve 155 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar dışında kalan asıl dava konusu 19 parça taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, tazminat istemlerinin ise tapu iptali ve tescile yönelik hüküm kurulduğu gerekçesiyle reddine ilişkin karar, Dairece özetle; davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, ne var ki 6100 sayılı HMK’nin 297/2. fıkrasına uygun hüküm kurulmadığı gibi vekalet ücreti ve yargılama giderlerine de hatalı hükmedildiği, davalı ... yönünden kurulan hükmün gerekçesiz olduğu, davacı ...’nin istemde bulunduğu taşınmazlar yönünden de inceleme ve araştırma yapılması gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuş, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun(HUMK) 376. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 186.) maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin HUMK"nın 388. (HMK"nın 297.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK"nın 389. (HMK"nın 297.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK"nın 381. maddesinin son fıkrasının (HMK"nın 294/4. maddesi) getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK"nın 389. (HMK"nın 297.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ve usül kanunlarının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemece; kısa kararın 3. fıkrasında ‘’Sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına‘’ şeklinde hüküm kurulduktan sonra, gerekçeli kararın 3. fıkrasında ‘’Asli müdahilin ... ili ... ilçesi ... köyü 135 ada 7 parsel ve 118 ada 82 parsellere yönelik talebinin reddine‘’ hükmedilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçeli karar ile ilgili tarafa borç yükleyen yeni bir hüküm kurulduğu ortadadır.
Hal böyle olunca, 10.04.1992 günlü ve 1992/7 esas-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Tarafların açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.