10. Hukuk Dairesi 2018/1749 E. , 2018/10598 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; 22.10.2001 tarihinde mesleki pnömokonyoz tanısı ile uğradığı meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirlerin davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir.
Anılan maddeden doğan rücu hakkı, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayanmaktadır. Kurum, iş kazası ya da meslek hastalığı ile malullük sonucu sigortalılara ve bunların ölümü halinde hak sahiplerine yaptığı her türlü ödemelerle bağlamış bulunduğu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerini, kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı olarak, zarara sebep olan işveren ya da üçüncü kişilere rücu etmektedir.
İş kazası ya da meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya veya bunların ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri, gelecekte ödenecek gelirlerin, yaş, kesilme ihtimali ve Kurumca belirlenecek iskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarını ifade etmekte olup, Kurumun sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi, bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda, Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönünün, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
506 sayılı Yasanın 92. maddesinde ise “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, iş kazasına uğrayan sigortalıya % 28,18 sürekli iş göremezlik derecesine göre 05.11.2001 başlangıç, 21.10.2003 onay tarihli gelir bağlandığı, bağlanan gelirin, sigortalının 01.08.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanması nedeniyle, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca yarıya indirildiğinin anlaşılması karşısında, davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının tespitinde de anılan indirimin gözetilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Sürekli iş göremezlik gelirinin yarıya indirildiği durumlarda; peşin sermaye değerli gelirin, gelir başlangıç tarihi itibariyle % 50 üzerinden belirlenmesi, bu oran üzerinden belirlenmiş olan peşin sermaye değerli gelire, gelir başlangıç tarihinden gelirin yarıya düştüğü tarihe kadar ödenen gelirin % 50 fark oranına karşılık miktarının ilavesi gerekecektir. Ayrıca, başlangıçtaki gelir onay tarihinin esas alınması gereği de bulunmaktadır.
Ancak, belirtilen şekilde 506 sayılı Yasanın 92. maddesi gözetilmek suretiyle ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı belirlenirken, bunun ilk tahsis tarihindeki ilk peşin sermaye değerli gelirden fazla olamayacağının da gözetilmesi gerekmektedir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca araştırma yapılarak, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi gözetilmek suretiyle ilk peşin sermaye değerli gelir belirlenmeli, bu gelirin sigortalıya % 28,18 sürekli iş göremezlik derecesine göre bağlanan gelirin ilk peşin değerini aşmayacağı yönündeki ilke gözetilmek suretiyle davalının tazmin ile sorumlu olduğu miktar belirlendikten sonra, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......