14. Hukuk Dairesi 2014/9102 E. , 2015/777 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.10.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının paydaşlarından biri olduğu 150 parsel sayılı taşınmazın anayola bağlanacak bir geçit ihtiyacının bulunduğu, ancak bu taşınmazın batısından ve kuzeyinden geçit hakkı tanınabilmesi için derenin üzerinden de geçit kurulması gerektiği, dere üzerinden geçit hakkı kurulmasının mümkün olmadığı, taşınmazın doğusunun ise dağ yamacı olduğu, yamaç boyunca geçit hakkı kurulabilecek herhangi bir yolun bulunmadığı, bilirkişi raporu ile belirlenen iki güzergahın da tapulama harici yerlerden geçtiği, bu güzergahların da özel mülkiyete konu olamayacağından davacının paydaşı olduğu taşınmaz lehine geçit hakkı kurulması mümkün olamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
TMK"nın 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacının paydaşı olduğu taşınmazın genel yola ulaşabilmesi için geçit ihtiyacı içinde olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın batısında yer alan dere üzerinden geçit hakkı tesis edilemeyeceği, bilirkişi raporu ile belirlenen iki güzergahın da tapulama harici bırakılan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlardan geçtiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazları ve çevresindeki tüm yolları gösteren geniş pafta suretleri getirtilerek genel yollara ulaşacak şekilde alternatif geçit güzergahlarının belirlenmesi, tüm alternatiflerin araştırılmasına karşılık davacının taşınmazından kadastral yola ulaşılabilmesi için dere yatağından geçilmesinde zorunluluk bulunduğu takdirde davacının batıda bulunan dereden masrafını karşılayarak köprü yapmak suretiyle geçit hakkı tesisini kabul ettiği de gözetilerek talep etmiş olduğu güzergahtan geçit kurulması gerekir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.