Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/9733
Karar No: 2017/6424
Karar Tarihi: 03.05.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9733 Esas 2017/6424 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/9733 E.  ,  2017/6424 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak (adi ortaklık) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalılardan .... Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından başlatılan proje kapsamında kendisine 30.09.2002 tarihinde teslim edilen ve bakımını davalılardan Turgut ile birlikte üstlendikleri 11 adet koyunun bugüne kadar yaptıkları doğumlarla çoğaldıklarını, davalıların 2010 yılı Eylül ayında müvekkilinin bilgisi dışında 62 adet koyunu dava dışı üçüncü kişilere sattıklarını ve 25.000 TL gelir elde ettiklerini ancak müvekkilinin payına düşen bedeli ödemediklerini belirterek, 12.500 TL"nin satış tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; ""...duruşmada dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından ve tüm dosya kapsamından davacı ile davalıların koyunların satışından haberdar oldukları, koyunları alacak olan kişiler ile birlikte pazarlık yaptıkları, daha sonra taraflar arasında anlaşmazlık çıktığı ve alıcıların koyunları almaktan vazgeçtiği, böylelikle koyunların satıldığı yönünde mahkememizde tam bir vicdani kanı oluşmaması ve bu durumun ispat edilemediği..."" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2013/15438 esas 2013/18237 karar sayılı 18/12/2013 tarihli ilamıyla
    “..Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı ve davalı ... arasında, davacıya Gökçebey Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından teslim edilen hayvanların bakımı nedeniyle 818 sayılı BK."nun 520 vd.( 6098 sayılı TBK"nun 620 vd.) maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, taraflar arasındaki ilişki, 6098 sayılı TBK"nun 620. (818 sayılı BK.520.) maddesi ve devamı maddeleri kapsamında, bir adi ortaklık ilişkisidir.
    Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
    Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar.
    Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer.Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, davacı tarafa, ortaklığın devam edip etmediği, dava konusu 62 koyun haricinde koyun bulunup bulunmadığı, ortaklığın tasfiyesi hususlarında, talebi açıklattırılmalı ve akabinde Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Hal böyle iken; mahkemece, yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve soruşturma sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Söz konusu bozma ilamı üzerine mahkemece; “Her ne kadar bozma ilamına uyularak tasfiye işlemleri için dosya tasfiye kuruluna tevdi edilmişse de davanın açıldığı tarihten sonra 16/02/2011 tarihinde taraflara ait koyunlar pay edilmek suretiyle ortaklığın tasfiye edildiği, bu işlemin tarafların ikamet ettikleri Saraçlar Köyü muhtarı olan ve bozma öncesi tanık olarak dinlenen ... tarafından da tutanağa bağlandığı, tutanak içeriğinin davacı ve davalı tarafından da doğrulandığı, her ne kadar davacı koyunların sayısının yıllar içerisinde 550 adede ulaştığını beyan etse de bu iddiasını ispata yarayan her hangi bir delil ileri sürmediği, tasfiye işlemleri için düzenlenen bilirkişi raporuna göre davacının iddia ettiği gibi koyunların 550 adede ulaşmasının mümkün olmadığı , paylaşma işleminin tasfiye niteliğinde olduğu gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
    1- Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.

    Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
    Adi ortaklığın sona ermesinin en önemli sonuçlarından biri ortaklığın tasfiye aşamasına girmesidir. Zira; sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle birlikte, adi ortaklık hemen ortadan kalkmaz; sadece sona erme sebeplerinin varlığı ortaklık bünyesinde bir takım değişikler meydana getirerek, ortaklığın tasfiye aşamasına girmesine neden olur. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiyenin tamamlanması ile ortadan kalkar.
    Bu bağlamda tasfiye; ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülür, borçlar ödenir, sermaye değerleri ortaklara iade edilir ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılır.
    Ortaklar tasfiyeyi istememiş olsalar bile, ortaklık sona ermekle kendiliğinden tasfiye aşamasına girer. Tasfiyede sözleşme özgürlüğü esasının benimsenmesinin bir sonucu olarak ortaklar; ortaklığın tasfiyesi bakımından kanundaki hükümlere uygun tasfiyeyi kendi aralarında anlaşarak gerçekleştirebilirler. Ancak tasfiye husunda ortaklar anlaşamazlar ve tasfiye istemi ile mahkemeye başvururlarsa, bu durumda tasfiyenin mutlaka mahkeme tarafından bizzat gerçekleştirilmesi gerekir.
    Tasfiyenin ne şekilde yapılacağının düzenlendiği TBK"nın 644. maddesinde (BK"nın 538 ve izleyen maddeleri) "Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar tasfiye işlemlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilirler." denilmiştir.
    Dosyanın incelenmesinde; önceki bozma ilamında belirtildiği üzere taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan 08/05/2014 tarihli davacı beyanında “Başta 11 koyun ben 11 koyunda davalı kardeşim aldı, bu koyunlar 8 yıl içerisinde 550 adete ulaştı, hem davalı hem de ben Gökçebey dışında işlerimiz olması nedeniyle doğrudan hayvanlarla ilgilenemedik koyunlarla kızım, eşim ve zaman buldukça ben ilgilenmeye çalıştım, benden habersiz 62 adet koyunu davalı Beycuma da Aziz adlı şahsa sattı, bunun dışında da benim almam gereken payı ve koyunları vermedi, ortaklığı bu nedenle sona erdirdik, ... adlı şahıs Ömer Baduroğlu adlı şahısla birlikte bütün koyun sürüsünü böldü, bana 72 adet koyun ve 1.750,00-TL para verdiler, bunun dışında da herhangi

    bir koyun vermediler, şuan ortaklığımız sona ermiştir, “ şeklinde ifadede bulunulduğu, 13/11/2014 tarihli beyanında da 62 koyun üzerinde hakkının olduğunu belirttiği, 16/02/2011 tarihli tutanakta ise tarafların imzalarının bulunmadığı, köy muhtarı tarafından düzenlendiği görülmektedir.
    Yargılama sırasında mahkemece; bozma ilamından sonra tasfiye memuru atandığı, tasfiye memuru veteriner bilirkişi tarafından ilk raporun verildiği, son bilançoyu tanzim etmesi için ara karar kurulduğu, son celse ara karardan vazgeçilerek hüküm verildiği belirlenmektedir. Davacı tarafça adi ortaklığın sona erdiği belirtilmesine rağmen hak iddiasının devam ettiği, tasfiye usulüne uygun sonuçlanmadan, tarafların hak ve yükümlülükleri tespit edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    O halde; mahkemece bozma ilamında belirtilen tasfiye hükümleri dikkate alınarak tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre, (HMK.nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturması, tasfiyenin bizzat mahkemece yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde konusuz kaldığından bahisle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma nedenlerine göre, davalı tarafın temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi