17. Hukuk Dairesi 2014/15893 E. , 2017/381 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracı sevk ve idare eden davacıların oğlunun, yaptığı tek taraflı kazada öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar için 1.000,00"er TL. destekten yoksun kalma tazminatının, dava tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 20.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam taleplerini 54.548,99 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, KTK"nun 109. maddesinde öngörülen 2 yıllık sürede açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını, davacıların ölenin fiili desteğini ispat etmek zorunda olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 26.255,72 TL, davacı ... için 28.050,23 TL. olmak üzere toplam 54.305,95 TL. maddi tazminatın, dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı vekilinin, asıl karara ilişkin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, özellikle Dairemiz"in yerleşik içtihatları ve HGK"nun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK"nun 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK"nun 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK"nun 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, tek taraflı kazadan doğan tazminat taleplerine ilişkin davalarda, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağı kabul edilerek, zamanaşımı def"inin reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalı vekilinin, asıl karara ilişkin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarını reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin, 31.05.2014 tarihli mahkeme ek kararına ilişkin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede; davacılar vekili, 16.04.2014 tarihli dilekçesiyle, asıl kararda hükmedilen tazminat üzerinden hesaplanıp hüküm altına alınması gereken 6.273,65 TL. vekalet ücreti yerine, yanlış hesaplama yapılarak 3.709,64 TL. vekalet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle, hükmün vekalet ücretine ilişkin olarak tavzihine karar verilmesini talep etmiş; mahkeme tarafından da, davacı talebinin hükmün tashihine ilişkin olduğu belirtilerek, talebin kabulüne ve 6.273,65 TL. vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmün tavzihi ile tashihi şartları, 6100 sayılı HMK"nun 304. ve 305. maddelerinde düzenlenmiş olup; tashih için karar içeriğinden anlaşılan ancak basit hesap ya da yazım hatası nedeniyle hükümde oluşan bir hatanın bulunması; tavzih için ise, açık olmayan ya da birbiriyle çelişkili olan hüküm kısımlarının bulunması gerekmektedir. Bu itibarla, ne tavzih ne de tashih yoluyla, mahkeme kararında yer almayan yeni bir yükümlülüğün taraflara yüklenmesi ya da bir hakkın taraflara sağlanması mümkün değildir. Anılan Kanun"un 305/2. maddesinde de "Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez" denilmek suretiyle bu husus açıkça ifade edilmiştir.
İfade olunan bu nedenlerle, davacı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin, hükümden sonra neredeyse iki katına çıkartılmasına ilişkin olarak yapılacak bir usul işlemine cevaz veren yasal düzenlemenin bulunmadığı, davacının tavzih talebine uygun olarak yapılacak tavzih işleminin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu ve davalının vekalet ücreti ödemeye ilişkin yükümlülüğünü genişlettiği, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde anılan tarzda bir değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı gözetilerek; davacının tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile talebin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve mahkemenin ek kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin asıl karara ilişkin, yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile mahkemenin usul ve yasaya uygun bulunan asıl kararının ONANMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin 31.05.2014 tarihli mahkeme ek kararına ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemenin 31.05.2014 tarihli ek kararının BOZULMASINA;
aşağıda dökümü yazılı 2.757,03 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 23.1.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.