10. Hukuk Dairesi 2018/5462 E. , 2018/10463 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, 25.11.1991-04.10.2000 tarihleri arasında kalan sürelerde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, .... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
......... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 16.06.1998 tarihinden itibaren ......aydı, 25.11.1991 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydı bulunduğunu, vergi kaydı ve oda kaydı bulunan dönemlerde ...... sigortalısı sayılması gerektiğini belirterek 25.11.1991 tarihinden itibaren ...... sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili, 1479 sayılı Yasada 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesine koşut geçmiş ...... hizmetinin tespitine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığını, ...... Hizmetlerinin borçlanılması için çeşitli dönemlerde süreli yasaların konulduğunu, 5510 Sayılı Kanun gereğince kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün 01.10.2008 tarihinden itibaren başlatılacağının belirtildiğini, kurum tarafından yapılan işlemelerin hukuka uygun olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davacının 16.03.2002 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden işe giriş bildirgesiyle tescil talebinde bulunduğu, bu tarihte, 619 sayılı KHK"nin Geçici 1. maddesi ile 4956 sayılı Yasayla 1479 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 18.Maddenin yürürlükte olmadığı, bu dönemde Yüksek Mahkemenin içtihatlarında belirtildiği üzere 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla 1479 sayılı Kanunda yapılan değişikliğin yürürlükte olduğu, değişiklikte de "gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, ...... kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlarla vergi kaydı bulunmayanlar da......veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden Sigortalı sayılacağı" düzenlemesinin bulunduğu tespit edilmiş olmakla, ...... Sigortalılığının vergi mükellefiyetinin başladığı 25.11.1991 tarihinden itibaren başlatılması gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair karar vermiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
..... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi, Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının 25.11.1991-15.03.1995 tarihleri arası ....... Vergi Dairesi"nden vergi kaydı 16.06.1998 tarihinden itibaren devam eden oda kaydı bulunduğu, 14 Mart 2002 tarihli işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına işlendiği, davacının Kuruma müracaat ettiği, talebinin reddedildiği, 4956 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Yasanın Geçici 18.maddesinin yürürlük tarihi olan 02.08.2003 tarihinden önce Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesi bulunması nedeniyle 25.11.1991 tarihinden itibaren ........ sigortalısı sayılmasının yerinde olduğu, ilk derece mahkemesi kararının usul ve Yasa"ya uygun olduğu kanaatine varılarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum, davacı hakkında kurumca yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun ve yerinde olduğunu, bu nedenle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu ....... sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar,........ kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkârlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan .......ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ....... sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Eldeki davada ise mahkemece davacının 14.03.2002 yılından yapılan tescili nedeniyle sonradan yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın Geçici 18’inci maddesinin davacı hakkında uygulanma olanağının bulunmadığına ilişkin kabul yerinde ise de, öncelikle uyuşmazlığa konu dönemin tespiti bakımından, 04.10.2000 tarihinden sonra davalı kurumca kabul edilmeyen bir sigortalılık süresi bulunmadığı hususu dikkate alınmalı, ayrıca, davacının vergi ve oda kayıtları dikkatle irdelenerek ve 15.03.1995-16.06.1998 tarihleri arasında kalan dönemde vergi kaydı olmadığı anlaşılan davacının sicil veya oda kaydının varlığı hususunun araştırılması ile 1479 sayılı Yasanın 3165 sayılı Kanun ile değişik hükümleri çerçevesinde kendi nam ve hesabına çalışmasının geçtiği tarihler net olarak belirlenmeli ve sonucuna göre davacının talebi de gözetilerek, infaza elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ........ Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ..... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 11.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....