11. Hukuk Dairesi 2015/6463 E. , 2016/1234 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30.12.2014 tarih ve 2014/955-2014/473 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkillerinin dava dışı ..."dan bedeli mukabilinde davalı şirket hisselerini devraldıklarını, davalı şirkete yapılan bildirime rağmen devir işleminin pay defterine işlenmediğini ileri sürerek, devrin pay defterine işlenmesine, ayrıca şirket genel kurulunun toplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların devraldıkları hisse bedellerini ödemediklerini, dava dışı devredenler tarafından kendilerine bu hususta beyanda bulunulduğu ve bu sebeple pay defterine kaydın yapılmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı şirket ana mukavelesinde şirket hisselerinin devri konusunda özel bir hüküm bulunmadığı, hisselerin hisse senedine bağlanmamış hamiline yazılı senetler olduğu ve devrinin alacağın temliki hükümlerine göre yazılı olarak gerçekleştirileceği, pay devri işleminin taraflarının payını devreden ile payı devralan olduğu, şirketin bu işlemde taraf sıfatının bulunmadığı, hisse devir sözleşmesinde satışı yapılan hisselere istinaden satıcılar tarafından tüm hak ve alacaklarını aldıkları beyanında bulunulmuş olmasına göre davalı şirketçe pay defterine kaydın yapılması gerektiği, dava dışı devredenlerin satıştan dolayı bir alacakları var ise bunu davacılara karşı ileri sürebilecekleri, paylarını devreden kişilerin bu yöndeki beyanlarının davalı şirketi bağlamayacağı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne, davacıların bedeli mukabili aldıkları şirket hisselerinin ortaklık pay defterine tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacıların davalı A.Ş."nin dava dışı hissedarlarından pay devralmaları nedeniyle, şirkete paydaş olduklarının pay defterine kaydedilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesinde mahkemenin, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği ve taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun bildirileceği ve sözlü yargılamada taraflara son sözleri sorularak hükmün verileceği düzenlenmiştir. Anayasa"nın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.
Somut uyuşmazlıkta 30.12.2014 tarihli celsede davalı vekili mazeret dilekçesi göndermiş, duruşmaya hazır bulunmamış, davalı vekilinin mazeret dilekçesi reddedilmiş, tahkikatın bittiği açıklanarak sözlü yargılama için ayrı bir gün tayin edilmeden davanın reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesi hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilip duruşmada hazır bulunmayan tarafa davetiye çıkartılmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.02.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
6100 sayılı HMK"nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi "Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır." hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip davalı şirket vekiline tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK"nın 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Öte yandan, Daire çoğunluğunun sözlü yargılama için gün tayin edilip tebliğ olunmasından sarfınazar edilmiş olmasına ilişkin usul hatasının, hukuk davaları bakımından adil yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi ile hukuki dinlenilme hakkına ilişkin HMK"nın 27. maddesi bakımından, kararın salt bu nedenle bozulmasını gerektiren ciddi bir ihlal olarak kabulü doğru olmamıştır. Mümeyyiz davalı vekili, temyiz dilekçesinde, kendisine, mahkemece söz konusu usuli imkanın sağlanmış olması halinde, bozma kararına uyularak verilmiş olan hükmü etkileyecek nitelikte bir savunma yapmak olanağından ne ölçüde yoksun kaldığına yönelik herhangi bir değerlendirmeye yer vermemiş, sadece son sözleri sorulmaksızın yargılamanın sona erdirildiğinden söz etmiştir. Bu durumda, var olan usuli eksiklik nedeniyle, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının ciddi biçimde ihlal edilmiş olduğundan söz edilemez.
Diğer bir yandan, adil yargılanma ve hukuki dinlenme hakkının, tüm haklar gibi, dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri sürülmesi düşünülemez. Dairemizin ilk bozma kararından sonra yerel mahkemedeki oturumlara mazeret bildirmek suretiyle iştirak etmeyen mümeyyiz davalı vekilinin, bir önceki oturumda son kez kabul edildiği belirtilen mazeretine rağmen takip eden son tahkikat oturumuna da mazeret bildirerek gelmemesi nedeniyle bu istemi mahkemece reddedilip yargılamaya son verilmesinden ötürü, temyiz dilekçesinde adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Tüm bu nedenlerle Daire çoğunluğunun usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.