2. Hukuk Dairesi 2015/787 E. , 2015/11676 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tanıma ve Tenfiz
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, ... Bölge Mahkemesince verilen 17.7.2001 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile müşterek çocukların velayetinin kendisine bırakılmasına ilişkin ... Mahkemesinin 29.7.2003 tarihinde kesinleşen kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini istemiş; mahkemece; her iki talep bakımından da “hukuki yarar bulunmadığı” gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-h maddesi gereğince, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkeme, bu sonuca ulaşırken; “ davacı ile davalıların mirasbırakanı ... arasındaki evliliğin, ..."in 18.12.2013 tarihinde ölümüyle kendiliğinden sona erdiğini, dolayısıyla boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının Türkiye"de tanınması ve tenfizinde, davacının dava tarihi itibarıyla Türk hukuku bakımından korunmaya değer hukuki bir yararının bulunmadığını, boşanma kararı davacının kendi ülkesinde verildiğinden, Türkiye’de verilecek bir tanıma ve tenfiz kararının da, davacıya kendi ülkesinde bir yarar sağlamayacağını” velayete ilişkin kararla ilgili olarak da “çocukların Türkiye’de baba hanesinde nüfusa kayıtlı olmadıklarını, Türk hukuku bakımından nüfusta kayıtları bulunmadığı için, var olmayan çocukların velayeti konusundaki kararın tanınması ve tenfizinin de yok hükmünde olacağını; ayrıca, Türk hukuka göre, evliliğin ölümle sona ermiş olması sebebiyle küçüklerin velayetinin esasen davacıda olduğunu, davacının Türk hukuku bakımından velayet sahibi olarak her türlü işlemi yapabileceğini, dolayısıyla velayete ilişkin kararın tanınmasında da davacı ve küçüklerin hukuki yararının bulunmadığını” gerekçe göstermiştir.
Davacının ... vatandaşı olduğu, Türk vatandaşı ... ile 27.8.1997 tarihinde evlendikleri, bu evliliğin ...’in nüfus kaydına tescil edildiği, evlilikten 9.3.1998 doğumlu ... ve 18.9.1999 doğumlu ... isimli çocuklarının bulunduğu, bu çocukların Türkiye’de de babalarının hanesinde nüfusta kayıtlı olmadıkları, ..."in 18.12.2013 tarihinde öldüğü dosyaya alınan nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Dava, ölenin annesi ve kardeşlerine karşı açılmıştır.
Yabancı mahkemece verilen kararın tanınması, yabancı ilama “kesin hüküm” ve “kesin delil” vasfı kazandırır. (5718 s. MÖHUK m. 58) Tanımasına karar verilmiş bir yabancı ilamın “kesin hüküm” ve “kesin delil” etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder. (5718 s MÖHUK m. 59) Bunun sonucu olarak, yabancı mahkemece verilen bir boşanma kararının tanınması halinde, taraflar yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihte boşanmış olurlar. Yabancı mahkemece verilmiş olan boşanma kararın kesinleşme tarihi, boşanma tarihi olarak kabul edilir. (Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m. 58) Dolayısıyla, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının taraflarından birinin sonradan ölmüş olması, o ilamın tanınmasına engel değildir. Çünkü tanıma halinde, yabancı ilam, verildiği ülkede kesinleştiği andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracak, evlilik Türk hukuku bakımından da, boşanma kararının kesinleştiği tarihte sona ermiş olacaktır. Bu bakımdan yerel mahkemenin davacının evliliğinin, kocasının 18.12.2013 tarihinde ölümüyle sona erdiğini kabul eden gerekçesi kanuna aykırıdır. Yabancı ilamın tanınması halinde, kesin hüküm etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracağına göre, davacının ilamın tanınmasını istemekte korunmaya değer hukuki yararı vardır. Çünkü, boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları (aksi tasarruftan anlaşılmadıkça) kaybederler. (TMK. m. 181/1) Dolayısıyla mirasçılık sıfatları bulunmadığı için mirasbırakının borçlarından da sorumlu tutulamazlar. Bu bakımdan davacının, kocasının ölümünden önce verilmiş ve kesinleşmiş olan bir boşanma kararının tanınmasını istemekte hukuki yararı mevcuttur.
... Mahkemesinin 17.7.2001 tarihinde kesinleşen kararıyla evlilik boşanma ile sonuçlandırılmış, aynı mahkemenin 28.8.2003 tarihinde kesinleşen kararıyla da çocukların velayeti annelerine bırakılmıştır. Yabancı Mahkemece verilmiş olan velayete ilişkin kararların tanınması ve tenfizi için, çocukların Türkiye"de nüfusa tescil edilmiş olmaları gibi yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Nüfus kayıtları kurucu değil, bildirici etkiye sahiptir. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa bile gerçek durum, her türlü kanıtla ispat edilebilir (TMK. m. 30/2) Dolayısıyla, çocukların velayetine ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinden, sicilde kayıt bulunmadığı gerekçesiyle kaçınılamaz. Yabancı ilamın kesin hüküm ve kesin delil etkisiyle ilgili yukarıda yapılan açıklamalar, velayete ilişkin yabancı mahkeme kararları için de geçerlidir. O halde, davacının velayetten kaynaklanan hak ve sorumluluklarını kullanabilmesi ve yerine getirebilmesi için, velayete ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ihtiyaç vardır ve davacının hukuki yararı bulunmaktadır. Bu bakımdan davacının, her iki kararın tanınması ve tenfizi isteğinin "hukuki yarar bulunmadığı’" gerekçesiyle reddedilmesi doğru bulunmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmasına ilişkin isteği, 5718 sayılı Kanununun 58’nci maddesinde gösterilen şartlar çerçevesinde; velayete ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin isteği ise, ilamın verildiği Avusturya’nın da "taraf” olduğu “Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin 1980 Tarihli Lüksemburğ Sözleşmesi” (R.G. 2.11.1999 tarih ve 23864 sayı) hükümleri dahilinde incelemek ve sonucu uyarınca karar vermekten ibarettir. Açıklanan yönler gözetilmeden davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerine incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.04.06.2015 (Prş.)