19. Hukuk Dairesi 2019/1546 E. , 2019/5064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı tarafın davalı kefil ve arkadaşları hakkında Manavgat 2.İcra Müdürlüğünün 2012/3843 esas sayılı dosyasında takip yaptığı, bu takibe davalı kefil tarafından itiraz edildiği, borcun kefaletten kaynaklandığı ve davalının da kefaletten sorumlu olduğu iddiası ile hakkında takip yaptığı, davalının takibe yetkiye ve borca itiraz ederek takibi durdurduğu, bu nedenle iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, borçlunun %40 tazminat ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu kat hesabının davalıya tebliğ edilmediğini, davalının borçlu olup olmadığı hususunun bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını bu nedenle kötü niyet tazminatının reddi gerektiğini, davalının sözleşme tanziminden sonra asıl borçluya kullandırılan kredilerden sorumlu olmadığını, belirterek davanın reddini, davacı alacağının %40 oranında tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, banka ile dava dışı şirket arasında 10/10/2006 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve kredi açıldığı, davalının da müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile imzaladığı, davacı banka tarafından kullanılan ve davalının imzaladığı borcun ödendikten sonra yeni krediler açıldığı ve takibe konu kredilerin ... nolu 19/10/2011 tarihli 300.000-TL ile ... nolu 19/10/2010 tarihli 112.000-TL krediden davalının sorumlu olamayacağı gerekçeleriyle, sübuta ermeyen davanın reddine, davacı taraf davasında haksız ve kötüniyetli olduğundan asıl alacağın takdiren %20"si oranında hesaplanan 62.130,40-TL icra tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hüküm Dairemizin 2014/13647 esas ve 2014/18125 karar ve 16.12.2014 tarihli ilamıyla, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2002/19-866 esas ve 2002/845 karar ve 23/10/2002 tarihli kararında da açıklandığı üzere davalı, dava dışı borçlu ile davacı banka arasındaki süresiz kredi sözleşmesinde müteselsil kefil durumu olduğunu, borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi bulunduğundan, kredi borcunun bir tarihte tamamen ödenmiş olması, kredi sözleşmesini sona erdirmeyeceğini, aynı sözleşmeye dayalı olarak sonradan kullandırılan kredilere ilişkin kefalet sorumluluğu devam eder ise de, davalının kefalet imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanılarak kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, bu durumda mahkemece somut olay bakımından davalının belirtilen ilkeler çerçevesinde kefalet sorumluluğu bulunup bulunmadığının tespiti konusunda inceleme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmediğini,diğer yandan, dava dosyasında alınan ve hükme esas alınan raporun bir ön rapor niteliğinde olduğu ve davacı vekilinin rapordaki hususlarla ilgili olarak gerekçelerini göstermek sureti ile beyanda bulunmasına rağmen, mahkemece bu beyanları da karşılar nitelikte ek veya yeni bir rapor alınmadan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği,mahkemece bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiye ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak sureti ile tarafların tüm iddia ve savunmalarını irdeleyen, davalının davacı bankaya takibe konu genel kredi sözleşmesi uyarınca borcu olup olmadığını, varsa ne kadar borcu olduğunu tespit eden, Yargıtay denetimine elverişli bir rapor aldırılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,banka ile dava dışı şirket arasında imzalanan sözleşme uyarınca 500.000,00.TL tutarında kredi açıldığı, davalı ve dava dışı kefillerin kefalet sözleşmesini müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile imzaladığı, davacı banka tarafından kullanılan ve davalının imzaladığı kredi sözleşmesinden sonra aynı genel kredi sözleşmesi kapsamında yeni krediler açıldığı, davalının sözleşme kapsamında kullandırılmış olan krediden sorumlu olduğu, 10 yıllık kefalet süresinin dolmadığı gibi davalının davacıya kefaletin sona erdirilmesine yönelik bir başvurusunun da bulunmadığı, davacı bankanın kat edilen kredilerin takip tarihine kadar işlemiş faizlerinden davalı kefilin sorumlu olmadığını kabul ettiği, bu durumda davalı kefilin sorumluluğunun takiple talep edilen kredilerin sadece anaparası ile sınırlı olup takip tarihi itibariyle sorumluluk miktarının 295.317,79.TL olduğundan takibe yapılan itirazın bu miktar üzerinden iptaline, takibin davalı yönünden bu miktar üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte devamına, davanın geri kalan kısım yönünden reddine, taraflar kısmen haklı ve kısmen haksız çıktıklarından icra tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına, karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2016/16031 esas ve 2017/1307 karar ve 21/02/2017 tarihli ilamıyla; “Davalı vekilinin tüm itirazlarının reddi ile davacı vekilinin faiz itirazı bakımından, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faiz oranı göz önüne alınarak, icra takip tarihinden sonra ödeme tarihine kadar işleyecek dönem için temerrüt faizi oranına hükmedilmesi gerekirken yasal faiz oranına hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya göre davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faiz oranı göz önüne alınarak, bu miktara icra takip tarihinden itibaren işleyen temerrüt faiz işletilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağıda belirtilen bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de tam olarak bozma ilamı yerine getirilmemiştir. Dairemizin 2016/16031 esas ve 2017/1307 karar ve 21/02/2017 tarihli ilamının 2. fıkrasında “Davacı vekilinin faiz yönünden temyizine gelince, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faiz oranı göz önüne alınarak, icra takip tarihinden sonra ödeme tarihine kadar işleyecek dönem için temerrüt faizi oranına hükmedilmesi gerekirken yasal faiz oranına hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”denilmiş mahkemece bozmaya uyulmuş olmasına rağmen taraflar arasındaki sözleşmede temerrüt faizinin ne olduğu konusunda her hangi bir araştırma yapılmamış gerekçeli kararda temerrüt faizinin ne olduğu hususunda bir açıklama bulunmadığı gibi hüküm fıkrasında da “...takip tarihinden itibaren işleyen temerrüt faizi ile birlikte devamına” denilmek suretiyle temerrüt faizinin oranı belirtilmeyerek infazda tereddüte yol açılmıştır. Mahkemece taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesindeki temerrüt faizi ile ilgili hükümler göz önüne alınarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bozma ilamı doğrultusunda taraflar arasındaki sözleşmedeki temerrüt faiz oranı belirlenerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) nolu bentte belirtildiği üzere davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte belirtildiği üzere davacı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.