4. Hukuk Dairesi 2021/280 E. , 2021/1399 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ...Apartmanı Kat Maliki Sıfatıyla ... ve ...Apartmanı Kat Maliki Sıfatıyla ... aleyhine 10/02/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; atık suyun önlenmesi için gerekli imalat bedeline ilişkin talep hakkında konusu kalmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına, istinat duvarı imalat bedeline ilişkin davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/10/2020 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının atık suyun önlenmesi için gerekli imalat bedeline ilişkin davasının konusu kalmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacının istinat duvarının imalat bedeline ilişkin talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin ikamet ettiği binaya ait istinat duvarının, davalıların ikamet ettiği ve üst kotta bulunan binaların kanalizasyon boruları ile çatı sularının bahçeye gelen kısmından sızan sular nedeniyle hasara uğradığını, uzun süre atık suya maruz kalan duvarın çökme tehlikesi doğurduğunu, belediye tarafından duvarın yenilenmesi için davacıya süre verildiğini, bunun üzerine Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/46 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti yapıldığını ve belediyenin isteği üzerine duvarın yenilendiğini, hasara kusurları ile sebebiyet veren kat maliklerinden hasarın giderilmesinin istenildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, ayrıca üst kottan gelen suların yeni yapılan duvarda da sızıntıya sebebiyet verdiğini belirterek davacıya ait binanın istinat duvarında meydana gelen hasarın giderilmesi nedeniyle oluşan zararın ve hasara neden olan atık suyun önlenmesine dair bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılardan ... cevap dilekçesinde, hasara sebebiyet verdiği iddia edilen apartmanda kat maliki olup yöneticilik sıfatı bulunmadığını, davanın tüm kat maliklerine karşı açılması gerektiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalılardan ... vekili cevap dilekçesinde, dava konusu hasarın diğer davalı kat malikinin ikamet ettiği apartmandan kaynaklandığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Davanın kabulüne dair verilen kararın Dairemizin 16/10/2019 tarihli ve 2019/2652-2019/4655 sayılı ilamı ile bozulması üzerine yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davacının imalat bedeline ilişkin davasının konusu kalmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına, istinat duvarının imalat bedeline ilişkin talebinin ise dava dilekçesindeki talep ile bağlı kalınarak kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece ıslah ile arttırılan kısmı da kapsayacak şekilde davanın kabulüne dair verilen 07/03/2017 tarihli kararın, Dairemizin 16/10/2019 tarihli ve 2019/2652 esas ve 2019/4655 karar sayılı ilamında “Mahkemenin 15/10/2015 tarih ve 2015/75 esas, 2015/452 sayılı ilk kararının, Dairemizin 24/03/2016 tarih ve 2016/2280 esas, 2016/3857 karar sayılı ilamı ile bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek mahallinde keşif yapıldığı ve zarar miktarının tespiti yönünde bilirkişi raporu alındığı, davacı vekili tarafından 07/03/2017 tarihli dilekçe ile tazminat isteminin ıslah edildiği ve ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin tam kabulüne karar verildiği, davanın kısmî dava niteliğinde olduğu, Islahın, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, 1086 sayılı HUMK"un 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK"nın 176 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, her iki kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiğinin öngörüldüğü, 04/02/1948 tarih ve 1944/10 esas 1948/3 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edildiği, bu durumda bozma ilamından sonra yapılan ıslah ile artırılan maddi tazminat miktarı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi de Dairemizin 09/07/2020 tarihli, 2020/270 esas ve 2020/2663 karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Mahkemece de Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiştir.
Dairemizin yukarıda anılan bozma kararı ile davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine ilişkin karar tarihinden sonra 22/07/2020 tarihinde kabul edilen Resmi Gazete’de 28/07/2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 18. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortan kaldırılamaz.” fıkrası eklenmiştir. Bu düzenleme karşısında Yargıtayın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı sonrası dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabilmesine imkân getirilmiştir.
Somut olayda öncelikle bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olmakla, davalılar lehine usuli kazanılmış hak doğup doğmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usuli kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usuli kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay"ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.02.1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
b) Yargıtay"ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı"nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
c) Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
d) Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usuli kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
e) Usuli kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hakta değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re"sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
f) Kamu düzenine aykırılık da usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
g) Son olarak maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile de usuli kazanılmış hak doğmaz.
Somut olaya gelince; mahkemenin aktif husumet yokluğundan davanın reddine dair 15/10/2015 tarihli ve 2015/75 esas, 2015/452 sayılı ilk kararı, Dairemizin 24/03/2016 tarih ve 2016/2280 esas, 2016/3857 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek mahallinde keşif yapılmış ve zarar miktarının tespiti yönünden bilirkişi raporu alınmış, davacı vekili tarafından 07/03/2017 tarihli dilekçe ile tazminat istemi ıslah edilmiş ve mahkemenin 07/03/2017 tarihli 2016/268 esas ve 2017/81 karar sayılı kararı ile ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir. Bu kararın davalılardan ... tarafından temyizi üzerine ise Dairemizin 16/10/2019 tarihli ve 2019/2652 esas ve 2019/4655 karar sayılı ilamı ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle bozulmuş ve davacı vekilinin karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilmiş ve 7251 sayılı Kanun ile eklenen HMK’nın 177/2. maddesinin yürürlük tarihi itibarıyla olaya uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle dava dilekçesindeki talep doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şu halde; HMK’nın 177. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ilk derece mahkemesinin bozma sonrası tahkikat işlemi yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslahın mümkün hale geldiği, istisnai olarak ise daha önce bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağının, diğer bir deyişle usuli kazanılmış hakkın korunması gerektiği ifade edilmiştir. Somut olayda,bozma usule ilişkin olup bozma öncesi tarafların kazanılmış hakkını ihlal edecek hukuki durum söz konusu olmadığından anılan kanun hükmü ile bozmadan sonra ıslah mümkün hâle gelmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere kanun değişikliğinin usuli kazanılmış hakkın istisnalarından olduğu göz önüne alındığında ıslahın geçerli olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi gerekir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.